Güncelleme Tarihi:
Uzun bir aranın ardından yeni bir albüm çıkardınız. O “ara”yı neden bu kadar uzattınız?
- 11 yıllık bir ara vermişim... Ortalama işler veya yerine ulaşacağına inanmadığım şarkılar yapmak yerine beklemeyi tercih ettim. Bir de o 11 yılın 5 yılında annemin rahatsızlığıyla uğraştım. O duyguyla şen şakrak şarkılar söyleyemiyorsun ki. Bizler kalp insanıyız, kafa insanı değiliz. Yapmaya çalıştığımız şeyler de her zaman mantık sınırlarına oturmayabiliyor. Duyguların seni nereye götürüyorsa orada park ediyorsun.
Bugüne kadar tüm kararlarınızı kalbinizi dinleyerek mi verdiniz?
- Yüzde 90’ı öyle oldu. Yolumu sezgilerimle ve hislerimle çizdim hep.
Hislerinizin sizi yanılttığı oldu mu hiç?
- Elbette olmuştur. Ben “Hiçbir şeyden pişman değilim” diyecek ukalalıkta biri değilim. Herkesin hayatında “Keşke şunu yapmasaydım” dediği bir sürü şey var. En pahalı ama en faydalı öğretmenler de bunlar. Durmadan aynı hatayı yapmıyorsan, iyi bir yere doğru gidiyorsun demektir.
MEVSİMLİK SAKSI ÇİÇEĞİ DEĞİLİZ
Müzikal anlamda pişmanlıklarınız var mı?
- Diskografimde utanacağım şarkım yok Allah’a çok şükür. Her birinin bir sebebi, bir oturmuş yeri var. İlk günden beri bir çınar ağacı olmayı hayal ettim ben. Biz birkaç arkadaşız böyle. Mevsimlik bir saksı çiçeği olmaktan kaçtık. O yüzden utanacağımız işler yapmadık.
Albümün ismi neden “Tam Zamanında”?
- Sessizce yaşadığım büyük acımın ardından hayatın yükünden kurtularak yeniden şarkı söyleme aşamasına geldim. Onun için adı “Tam Zamanında”. Tabii albümde bu isimde bir şarkı da var.
O şarkı sizi mi anlatıyor?
- Çok anlamlı sözleri var bu şarkının. “Zamanında gidip zamanında geleceksin, bazen çok zor da olsa anne şefkatiyle sarılmayı bileceksin” diyor... Sezen (Aksu) bana bakarak ve beni hissederek yazmaya çalıştı bu şarkıyı. Onun gibi çok az insan yakından tanır beni. Vaktiyle Mehmet Teoman’ın yazdığı şarkılarımın başarılı olmasının nedeni de onun beni çok iyi tanıyor olmasıydı. Sohbetlerimizin yansıdığı sözler bunlar.
ŞARKICILIK VE YORUMCULUK ÇOK AYRI ŞEYLERDİR
Siz müzik sektörüne 16 yaşında girdiniz değil mi?
- 14 yaşında girdim. 16 yaşında ünlü olmuştum.
14 yaşında başladınız ve hâlâ sektördesiniz...
- İstikrar diyelim buna... Bunun benim şahsiyetimle de ilgisi vardır mutlaka ama asıl yaptığım işin değeri beni yukarıda tuttu. Gösterdiğim özen, kalitenin ve sanatın peşinden koşuyor olmam ve tabii Tanrı vergisi sesim, yorum kabiliyetim... Tevazuyu bir kenara bırakırsam, şarkıyı seslendirmeden yaşatmak çok az insana nasip... Herkes çok güzel şarkı söyleyebilir ama şarkıcılık ve yorumculuk çok ayrı şeylerdir.
Çok küçük yaşta başlamışsınız müziğe, o dönem hiç korkularınız olmadı mı?
- Olmaz olur mu canım! Ama annem başımdaydı o zaman. Çok şanslı bir çocuktum. Öncelikle orkestra şarkıcılığı yaptım, direkt sahneye, gazinolara adım atmadım. Florya Deniz Kulübü’nde başladım ve bu bende sakin bir tecrübe oluşturdu. Annem beni hiç yalnız bırakmadı, hep onunla beraber gidip gelirdim kulübe. Galiba biraz da sevimliydim, orkestra şefleri güzel şarkı söylediğimi fark ederek hem bana emek verdiler hem de koruyup kolladılar. Ben o kurtlar sofrasıyla hiç tanışmadım.
Hep uzağında kalabildiniz mi o kurtlar sofrasının?
- Ben kimseyle bir kol boyu mesafeyi aşmadım. O yüzden kurt, kuzu fark etmedi benim için. Annemden aldığım terbiye dolayısıyla hep tedbirli ve dikkatli davrandım. Bu nedenle birçok kişi beni biraz soğuk ve yalandan cana yakın sandı. Ben, çocuğumu kucağıma aldığım dönemde rahatladım. Anne olduktan sonra garip bir şey oldu, herkesle daha samimi oldum.
NEŞE BULAŞICIDIR DAİMA POZİTİF OL
Anneniz size başka ne gibi öğütler vermişti o dönem?
- “Hiç kimsenin senin için bir şey yapma mecburiyeti yok, herkese her konuda teşekkür edeceksin” derdi. Bir de neşenin bulaşıcı olduğunu söylerdi, beni pozitif bir insan olmaya yönlendirirdi. İnsanlara bir şeyleri sert şekilde anlatmak yerine daha ılımlı olmayı ve münakaşasız ortamlar yaratmayı öğretti bana. Çünkü gerçek bir hanımefendiydi ve o da çok kırılgandı. Benim de çok üzüldüğüm, hırpalandığım konular oluyordu, haksızlıklar yaşıordum ama bunları anneme yansıtmamaya çalışıyordum. Hayatta gereğinden fazla neşeli bir rol üstlendim. Ama artık öyle bir kıdeme geldim ki, her halimle görünebilirim.
Sırdaşlarınız, akıl danıştığınız, fikirlerini sorduğunuz insanlar var mı çevrenizde?
- Var tabii ki. Çok var hem de. 12 tane çok yakın arkadaşım var benim. “Bu camiada dost olmaz” derler, ben öyle bir şeyi kabul etmiyorum.
CEYLAN, BİR ANNE FERYADI
Albüme dönmek istiyorum, üç-beş şarkılık albümlerin yapıldığı bir dönemde siz 15 şarkılık bir albüm çıkardınız. Bu büyük bir cesaret değil mi?
- İmkânlarım genişti, yaptım. Biz 10-15 şarkı yapalım diye başlamadık işe, “Son döneme alternatif bir iş çıkaralım” diye başladık. Şarkılar birbiri arkasına geldi, daha da artıyordu sayısı, baktık CD’ye sığmayacak. 15’te karar kıldık.
Sezen Aksu’nun koyun otlatırken havan mermisine basıp ölen 12 yaşındaki ceylan için yazdığı “Ceylan” şarkısını da okudunuz. O şarkının albüme girişi nasıl oldu?
- O şarkı bir tek Ceylan’a değil. Vakitsiz giden bütün çocuklara, kundaktaki bebeklere, Mehmetçikler’e... Ceylan yavrucağın şahsında, bütün o çocuklara bir anne feryadıdır bizimki. Politik bir yanı yoktur şarkının.
Mahsun Kırmızıgül de şarkıdan çok etkilenmiş, “Bilsem ben de vokal yapardım” demiş...
- Onun vokal yapacağı bir düzenleme değildi o. Ama bu yaklaşımı çok tatlı tabii. Çok değerli bir arkadaşım. Enteresandır, onu ilk televizyona çıkaran bendim. Aslında onun da vokal yapabileceği şekilde bir icat yapabilirdik...
MİTHAT CAN’IN ALBÜMÜYLE 20 YAŞ GENÇLEŞİYORUM
Albümde bir de Sezen Aksu’nun oğlu Mithat Can Özer’in yazdığı “Menekşe” şarkısı var. Bu şarkıyı siz özellikle mi istediniz?
- Sözleri Mithat Can’ın, bestesi Sezen’in “Menekşe”nin. O da aşık olduğum şarkılardan biri. Hem dünyalı bir şarkı, hem benim için yepyeni bir sound. Bir de Mithat Can elime doğdu, onun bir eserinin bu albümde yer alması çok şahane.
Mithat Can Özer de Piston adlı grubuyla bir albüm hazırlığında. Sizin dinleme fırsatınız oldu mu şarkılarını?
- Evet, müzik tarzı olarak Sezen’le hiç alakaları yok ama muhteşem bir albüm geliyor. Acayip enerji veren, yükseldiğim bir albüm. O albümle 20 yaş gençleştiğimi hissediyorum.
Ruhunuz kaç yaşında Nükhet Hanım?
- Bazen 5, bazen 105, bazen 17... Annemden bir kere doğdum ama her gün kendimden bir kere daha doğuyorum.
Evde şarkı söyler misiniz?
- Kendi kendime mırıldanırım. Yüksek yüksek söylemem, utanırım çünkü. Hiç kimse tahmin etmez ama utangaçımdır.
Nükhet Duru’nun ‘en’leri
En sık kullandığınız teknolojik alet?
- Telefon tabii ama çok da sevmem, telefonda çok kısa konuşanlardanım.
Kıyafetlerinizde en çok tercih ettiğiniz renk?
- Siyah, beyaz, kırmızı. İki lira fazla olsun, kırmızı olsun.
En sık dinlediğiniz müzisyen?
- Carpenters, Diana Ross ve Barbra Streisand vazgeçilmezlerim. Yeni çıkanlardan Gloria Estefan ve Christina Aguilera’yı dinliyorum. Bizden ise Sıla’yı ve Şebnem Ferah’ı çok severim. Bu iki kadın beni hislendiriyor.
En sevdiğiniz yemek?
- Sebzeler. Ben otoburum ama vejetaryen de değilim. Az pişmiş etler ve çiğ balık severim.
En iyi yaptığınız yemek?
- İyi bir aşçıyımdır. Hangi birini söyleyeyim... Çok güzel köfte yaparım.
En sık gördüğünüz kişi?
- Kendim.