Güncelleme Tarihi:
Paranın kaynağı Amerikan Savunma Bakanlığı yani Pentagone! Bilmem anlatabildim mi?
17 sene süren eğitim, yakında 30 yıla varacak çalışma hayatımda casusluk yapan çok hayvan gördüm (it, çakal, öküz, domuz...) ama balıklar aklıma gelmezdi, köpekbalığı bile olsa!
Uyuşturucu, silah ve benzeri kaçakçılıkla mücadelede özellikle köpeklerin kullanılması yaygın. Robert Merle’in (galiba Yunusların Günlüğü diye çevrilen) ‘Un animal doué de raison’ adlı kurgu-bilim kitabında anlattığı ‘bomba yerleştirme uzmanı’ (konuşan) yunuslarla, bu sevimli memelilerin Ruslar tarafından Karadeniz’deki hamsi sürülerini kuzeye sürmek için eğitildiğiyle ilgili iddiaları okumuştuk.
Ama dedim ya, köpekbalıklarını ilk kez duyuyorum.
NUWC, klasik tarama cihazlarıyla izlenemeyen düşman gemi ve denizaltılarına karşı iki tür köpekbalığını (Mustelus canis ve Squalus acanthias) ‘kullanma’ deneyleri yapıyormuş.
Sessiz hareket etmek, yaydıkları elektrik dalgalarıyla kurbanlarının yerini bulmak, kimyasal kompozantları koku alma duyguları sayesinde izlemelek gibi, köpekbalıklarının çok gelişmiş yeteneklerini askeri amaçla değerlendirmeye çalışıyormuş uzmanlar.
Ancak açık denizde, boyu 4 metreyi bulan bir köpekbalığının ‘araçlaştırılması’ kolay değil, diyor projenin başındaki Walter Gomes. Mesela balığın beynine yerleştirilecek mikro-çipe yetecek enerji nasıl temin edilecek? Uzmanlar, implantın doğal ortamdaki kaynaklardan şarj olabileceği bir ‘enerji hasatı’ ortamı geliştirmeye çalışıyorlarmış mesela. Ne demekse...
Ama asıl sorun, hayvanı ‘tele-yönetmek!’
Elektromanyetik dalgalar suda yayılamadığından, sonar kullanılacakmış. Sudan erişen ses dalgalarını ‘almaları’ için de Köpekbalıklarının üstünde birer anten olması gerekiyormuş. Bu anten - tabii ortamda kamuflaj sağlamak için - ‘remora’ yani köpekbalıklarına eşlik eden ‘rehber-balık’ görünümünde olacakmış.
Yakında, metod açık denizde test edilecekmiş. Köpekbalıklarının hareketlerinin uzaktan kontrolünün mümkün olup olmadığı, beyninde elektronik çip ve elektrod taşıyan hayvanların ne şekilde etkileneceği görülecekmiş.
*
Hatırlar mısınız, koyunların bağırsağında yaşayan bir parazitten bahsetmiştim bir zamanlar size? Dışkıyla atıldığında, tekrar koyunun bağırsağına dönmek için, beynini denetim altına aldığı bir karıncanın koyun tarafından ‘yenmesini’ sağlıyordu...
(1)Yani NUWC’nin bugün yapmaya çalıştığını, mikroskopik bir bakteri çoktan başarmıştı.
Ancak Amerikalılar’ın da balıkların beynini uzaktan kontrol etmesi yakındır.
Ve her teknik buluş gibi, bu da, insanlığın aynı oranda iyiliği ve kötülüğü için kullanılacaktır. (İnsanlığın kötülüğü için kullanılmak, lafı bir garip geldi yazarken, denir mi?)
Hayvanların çok gelişmiş duyu ve becerilerini insanoğluna karşı kullanmak fikri, terör örgütleri ve tarikatlar kadar, devletin derinliklerine de kışkırtıcı gelecektir.
Köpekbalıklarının, yunusların, fokların canlı-mayın veya canlı-sonar olarak kullanılacağı günler yakındır. Ardından canlı bomba kedi köpekler; casus hamamböcekleri; röntgenci fareler; tele-kulak kuşlar; ne bileyim katil arılar vs gelecektir.
Ağır ağır kurgu-bilim dünyasına geçiyor insanlık...
Biliyoruz ki, dünün kurgusu, yarının icadı. İnsanoğlu (Kaptan Kirk’ün telsizinden tutun da, Aldous Huxley’nin klon insanına kadar) kurguladığı, hayal ettiği her şeyi bir bir başarıyor.
Adını unuttuğum fütüristik bir çizgi-roman beni çok etkilemişti.
Uzay çağında, savaş pilotlarının beyni (daha gelişmiş bilgisayar yapılamadığı için), otomatik pilot olarak kullanılıyordu. Çatışma bitip uyanan pilot, ana babasının yaşadığı gezegeni yok ettiğini fark ediyordu...
Sıra insana geldiğinde, artık intihar komandoları yetiştirmek için ‘Dağdaki İhtiyar’ın
(2) haşhaşına gerek kalmayacak, beyne yerleştirilecek bir mikro-çip yeterli olacak.Hasılı... insanlığı güzel günler bekliyor!
Not: Bazı karanlık güçlerin kötü emellerine alet etmek için Amerikan Cumhurbaşkanı George W.Bush’un beynine böyle bir mikro-çip yerleştirmeye çalıştığı, ama başarısız olduğu söyleniyor. Bilin bakalım niye? J
(2) ‘Alamut dağındaki ihtiyar’ diye de bilinen Hasan Sabbah, tarihin bilinen en eski ‘intihar komandoları’nı yetiştirmiştir. Selçuklu İmparatoru Melikşah’ın, efsanevi veziri Nizamülmülk’ün katilidir... yanılmıyorsam! Fedailerini haşhaş vererek ölüme gönderdiği iddia edildiği için kurduğu tarikata ‘Haşhaşin’ de denilmiştir. Fransızca’da ‘katil’, İngilizce’de ‘siyasi sebeplerle adam öldüren’ anlamında kullanılan ‘assassin’ kelimesi işte bu ‘haşhaşin’den türemiştir... Bu da size günün ukalalığı!