Kültürazzi

Güncelleme Tarihi:

Kültürazzi
Oluşturulma Tarihi: Haziran 10, 2007 00:00

Yıllardır Hürriyet Keyif’teki sayfamdan duyuruyordum size kültür-sanat dünyasının perde arkası haberlerini, pembe dedikodularını. Artık yeni yerim burası. Tiyatro kulislerinden sahne arkalarında yaşananlara, yayınevi mutfaklarından son haberlere, kulaktan kulağa fısıldanan en tatlı dedikodulara kadar her şeyi bulacaksınız burada. Sizin de yapacağınız beyaz ihbarları bekliyorum efendim. Elektronik posta adresimi biliyorsunuz nasıl olsa: kulturazzi@hurriyet.com.tr

Festival açılışının en üzücü anı
/images/100/0x0/55eb4dd2f018fbb8f8b89a61


Bu yıl 35’incisi düzenlenen Uluslararası İstanbul Müzik Festivali geçtiğimiz hafta başladı biliyorsunuz. Açılış seremonisi artık bir klasik haline geldiği üzre Aya İrini’de yapıldı ve konserin ardından Arkeoloji Müzesi’nin bahçesindeki kokteyle geçildi.

Tam bu sırada 75-80 yaşlarında bir kadın aniden fenalaştı ve orada hazır bulunan ambulansla hastaneye kaldırıldı. Meğer kadıncağız beyin kanaması geçiriyormuş, önce Kasımpaşa’daki askeri hastaneye, ardından da GATA’ya kaldırılmış.

Yalnız başına gelmişti konsere, durumu ilk fark eden de zaten İKSV’nin protokol direktörü Zaliha Kaya oldu ve ambulansı o harekete geçirdi.

Kimdir diye merak ettim ve ilginç bir hikaye çıktı ortaya.

Nurten Oğuz, festivalinbirinci yılından beri sıkı bir takipçisi. Fatih’te tek başına yaşıyormuş. Öyle varlıklı biri değil ama klasikmüzik sevdalısı ve ucuz kategorilerden de olsa aldığı biletlerle hiçbir konseri kaçırmıyormuş.

35 yıla ait festival kataloglarını da biriktirmiş. Hatta pek çoğunda konsere gelen sanatçıların imzaları varmış. Böyle bir koleksiyon eminim İKSV’nin arşivinde bile yoktur.

Nurten Oğuz da zaten bu koleksiyonunu vakfa bağışlamayı önermiş daha önce.

Buradan festivalin bu sadık dinleyicisine acil şifalar diliyorum ve Film Festivali’nde yapıldığı gibi kendisine kapanışta En Sadık Dinleyici Onur Ödülü verilmesini öneriyorum.

Yayıncılıkta şifre demokrasisi

İş Bankası Kültür Yayınları’nın kuruluşunun 50’nci yılı nedeniyle bir kokteyl düzenlendi geçtiğimiz salı akşamı İş Kuleler’de.

Yayın dünyasının önde gelen isimlerinin katıldığı geceye doğal olarak yayınevinin yazarları da davetliydi. Kutlamaya davet edilmelerinin ekstradan bir nedeni daha vardı. O da yayınevinin başlattığı yeni stok kontrol sistemi.

Bütün yazar ve çevirmenlerine özel bir şifre veren yayınevi kitap satışlarını yazarının kontrolüne açıyor bu sistemle. Yazar özel şifresiyle sisteme giriyor, hangi kitabı kaç tane satmış, depoda kaç kitabı kalmış, iade olmuş mu, hangi kitapçıda daha çok satmış öğrenebiliyor.

Geceye katılanlara şifreleri kapalı zarflar içinde hemen orada takdim edildi zaten.

Konuştuğum yazarlar bu uygulamadan oldukça memnundu. Yazarlar artık; "Yayınevi kitabımı çok bastı ama bana az bastığını söyledi, başka kitap için aldığı bandrolleri kitabıma koyup satıyor" gibi şüpheler taşımayacak. Geçmişte bu nedenle mahkemelik olan pek çok yazar ve yayıncı çıkmıştı çünkü.

Sistemin dünyada ilk olduğu söylendi o gece. Bu gayet doğal, Türkiye’deki kadar yazar ve yayıncının birbirine zerre kadar güvenmediği başka bir ülke olduğunu sanmıyorum.

Ünlü küratör ve sanatçısından şaşırtan açıklama

Konuyu bilmeyenler için kısa bir açıklama yapayım önce. İstanbul’da Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi’nde Hale Tenger’in Láhavle adlı bir sergisi açılmıştı ve serginin küratörü de Rene Block’tu.

Sergi salonunda devasa bacaklar vardı ve yürüyemeyen insanların ilkel bir araba üzerinde ilerleme görüntüleri de duvarlara ve bu bacaklara projeksiyonla yansıtılmıştı.

Sergi çok beğenildi. Ben de köşemde eserin ana öğesi devasa bacakların Rus sanatçı İlya Kabakov’un bir çalışmasından esinlenildiğine dair hiçbir bilginin verilmediğine dikkat çekmiştim.

Geçen hafta bir açıklama yaptı hem küratör hem de sanatçı. Yazdığım yazıyı korkakça ve anonim yazılmış bir yazı olarak nitelemiş Rene Block: "Tenger, değer verdiği sanatçı İlya Kabakov’un da bir yerleştirmesinde devasa boyutta bacak ve ayakkabılar kullandığını bilmiyordu. Sanat tarihi bu tarz birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkan biçimsel benzerliklerle doludur. İki yapıtın hareket noktalarının birbirinden tümden farklı olduğu görülecektir."

Rene Block’un açıklama metninin altında Venedik yazıyor. Yani orada kaleme almış, bu hafta sonu başlayan 52. Venedik Bienali’ni dolaşıyor büyük ihtimalle şu sıralar. Eminim her yıl da gidiyordur. Hafızasını biraz zorlarsa dört yıl önceki Bienal’de Kabakov’un bu eserinin bağımsız olarak sergilendiğini hatırlayacaktır. Hadi sanatçının haberi yoktu, kendisi de mi bilmiyordu bu eseri?

Hale Tenger ise açıklamasında işi komplo teorilerine kadar götürmüş: "Láhavle sergisi ile birlikte şahsım ve Rene Block’a karşı sürdürülmüş karalama kampanyalarının, aslen çağdaş sanata ve Vehbi Koç Vakfı’nın desteği ile Yapı Kredi Kültür Sanat tarafından Türk çağdaş sanatında önemli bir dönüm noktası olarak başlatılan bu kıymetli girişime karşı yapıldığını ve kimilerince sahip olunduğu düşünülen statükoların her ne pahasına olursa olsun korunması amacı ile yürütüldüğünü düşünüyorum."

İnanın Hale Hanım, hiçbir statükoyu korumak gibi bir niyetim yok. Sadece beğendiğim bir sanatçının bu duruma düşmesi üzdü beni.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!