Güncelleme Tarihi:
Mustafa Bey'in ödül savaşı
Her şey Kültür Bakanlığının 23 Nisan ve Çocuk konulu senaryo yarışmasıyla başladı. Şartnamede amaç şöyle özetlenmişti:
‘‘Atatürk'ün izinde aydınlık nesiller yetiştirmek, ayrıca çocuk konulu senaryolar kazanmak ve senaryo yazarlarını desteklemek.’’
Şartnamede seçimin en geç 22 Nisan gününde sonuçlanacağı bildiriliyordu.
Mustafa Güngör, bu şaşalı çağrıya dayanamayıp katıldı. O da aydınlık nesillerin yetişmesine katkıda bulunmak istemişti.
Mustafa Güngör, 22 Nisan'dan itibaren sonuçların peşine düşmüş. 23, 24, 25 Nisan günleri haber ha geldi, ha gelecek diye kulağı kapı zilinde ve telefonda.
Ola ki beni bulamadılar diye, o günden itibaren bütün gazeteleri izleyip bu haberi aramış.
Bakanı bulayım da bu işi çözsün diye düşünmüş ve başlamış aramaya. Fakat Bakanı bulmak mümkün değil. Sıra yardımcılarının aranmasına gelmiş. Bunu bilse bilse Sinema Genel Müdürü bilir deyip ona telefon etmiş:
Genel müdürün cevabı onu şaşırtmış:
‘‘Efendim, bu aralar işim çok, hiç bilgim yok!’’
Mayıs ayının ilk haftası da belirsizlikler içinde geçmiş.
Bakan beyin sonucu 19 Mayıs'ta açıklıyacağı söylenitleri kulağına gelmiş.
Anlayacağınız, çocuk bayramında açıklanması gereken senaryo yarışmasının tarihi gençlik bayramına kaymış.
Mustafa Güngör mektubunda bu durumu şöyle açıklıyor:
‘‘Zaten efendim, sonuçlar açıklanana dek, çocuklar da büyüyüp genç olmadılar mı?’’
19 Mayıs tarihini nasıl öğrendiğinin öyküsü de bir başka âlem:
‘‘Nihayet, Mayıs ayı sonuna doğru bakanlığın santral görevlisini; Bakan hemşerimdir, deyip, terfi sorununu halledeceğime söz vererek dize getirdim. Ve ağzından şu lafı almayı başardım: Sen kazanmışsın hemşerim.’’
Mustafa Bey'e kazandığı söylenen ödülü, parayı, plaketi alabilmesi için büyük bir sabır maratonu başlamış.
Derdini rakamlarla ifade ediyor ödüllü müşteki:
‘‘Bakanlığın çeşitli kademelerinde 1314 ilgisiz ile tanıştım. Ankara lobimden 483 kişiyi araya soktum, yaklaşık 2500 saatimi hakkım olan paramı almak için harcadım, bu anlamlı ve inançlı kültür faaliyeti sonucunda Kültür Bakanlığı personel yıllığı çıkartacak kadar bilgi depoladım.’’
Nihayet müjdeli haberi Mustafa Güngör almış.
17 Temmuz akşamı bir ödül töreni düzenlediklerini açıklamışlar.
Elbette masrafları cebinden karşılayacağını da hatırlatmışlar.
Mustafa Güngör, artık devletle ilişikilerinde tecrübe kazandığından bu ödül törenine gitmemiş.
Sonuç gene sıfırmış. Ne paralarını almış gidenler ne de plaketlerini.
Yetkililer hep bir ağızdan, ‘‘Bakanı yakalayamadık!’’ demişler.
Okurumuz zaman zaman, acaba bu korsan bir yarışma mıydı, diye düşünmeden de edememiş.
Mustafa Güngör bunca çabasına rağmen ne parasını almış ne plaketini. Gerçi Mustafa Bey artık devlet işlerinin nasıl yürüdüğünü bizden daha iyi öğrenmiştir ama, gene de kendisine hatırlatalım: Heyecanla başlanır, hüsranla biter.
Arkeoloji ne ola ki!
Dünkü gazetelerde Arkeoloji Müzesi'nde iki yeni bölüm açıldığını ve bunun için de görkemli bir açılış töreni düzenlendiğini okumuşsunuzudur.
Vatan topraklarının altında nelerin yattığını merak edenler arasında Kültürazzi Timi de vardı. Her açılışta olduğu gibi, burada da alanının ilgili ve bilgilileri olduğu kadar sırf gövde göstermek için gelenler de az değildi. İlgili ve bilgilileri hemen anladık da, ilgsiz ve bilgisizler de soruları ve davranışlarıyla kendilerini hemen belli ettiler.
Kuru kokteyl kalabalığı mensuplarını nasıl tanıdığımızı açıklayalım önce.
Açılan yeni sergi mekanını görmeden ve gezmeden, ön bahçedeki kokteylden arka bahçedeki yemek masalarına koştular. Doğrusu mönünün dinozor etinden olup olmadığını merak etmedik değil. Çünkü bir takım insanların eskiyle ve arkeolojiyle ilgisinin Taş Devri ve Jurassic Park düzeyinde olduğunu hemen farketmiştik. Hele bir de sorularıyla, bunu hemen açığa çıkarıyorlardı. Osman Hamdi'nin 1891 yılında kurduğu Arkeoloji Müzesi'ni yeni görenler bile vardı. Bu bina yeni mi yapıldı, sorusu karşısında doğrusu biz verecek bir cevap bulamadık.