Kültürazzi

Güncelleme Tarihi:

Kültürazzi
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 27, 2012 00:00

Haberin Devamı

Nasıl korsan sergi açtım

İstiklal Caddesi’nin en prestijli binasında, şahane bir galerinin anahtarı gece boyunca bende...  Ben niye bir sergi açmayayım, diyorum.  Ama açacağım bu korsan sergi nasıl olmalı ve ne sergileyebilirim?

Klasik sergi turlarımdan birini yapıyorum geçen hafta içinde. Plastik Sanatlar AVM’si Mısır Apartımanı’na girmeden tamamlanan bir sergi turu mutlaka eksik kalır. Benim klasik turum asansörle son kata çıkıp oradan aşağıya yürüyerek bütün galerilere uğramak... Dördüncü kattaki Galeri NON’un kapısındayım. Girişte serginin adını, galerinin açılış ve kapanış saatlerini belirten yazıyı okuyorum ama içeride bir tuhaflık var. Geniş salonun ortasında bir tezgâh ve başında klasik ‘sanatçı’ tiplemesinden çok ‘zanaatçı’ görünümünde bir genç oturuyor. İçeride ne bir dijital görüntü, ne perde, ne tablo, ne de sağa sola konmuş bir yerleştirme... Duvarlar çıplak.
Yanlış gelmiş olabilir miyim acaba diye düşünürken kendimi tezgâhın önünde buluyorum. Basbayağı bir anahtarcı tezgâhı bu. “Ne yapıyorsunuz” diye soruyorum anahtarcıya. O da “Anahtar” cevabını veriyor doğal olarak. Sonra başlıyor anlatmaya....
“Sembolik bir bedel karşılığı (o da 20 lira oluyor) size bu kapının bir anahtarını yapıyorum ve veriyorum” diyor.
“Galerinin anahtarını ne yapayım ki” diyecekken yöneticisi olduğunu tahmin ettiğim bir hanımefendi beliriyor yanımda. Bunun Kosovalı sanatçı Sislej Xhafa’nın bir işi olduğunu, aldığım anahtarla galerinin kapalı olduğu saatlerde içeri girip istediğimi yapabileceğimi söylüyor. “Her şeyi mi?” şeklindeki kuşkulu soruma bütün rahatlığıyla “Her şeyi” diyor.

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55ea57b8f018fbb8f879b8f9

GALERİNİN KONUMU SORGULANIYOR

İçerideki ‘iş’in bültenini alıp okuyorum. Güncel sanatın zorunlu açıklamaları, sanatçının ne yapmak istediğini anlatıyor: “Xhafa, NON Unplugged 2012 sergisiyle galeri sisteminin geleneksel sınırlarını ihlal ediyor ve özel kurumun kapısına bir şeffaflık bileşeni eklenmesini öneriyor. Alışılageldiğimiz şekliyle bir sergi, yapıtların tek tip bir mekânda belirlenmiş bir düzene göre yerleştirilmesi anlamına gelir, izleyici bu sergiyi önceden belirlenen saatlerde gezer. Dolayısıyla genel izleyicinin sanat yapıtlarını deneyimlemesi de, yapıt hangi yöntem ve disiplin çerçevesinde üretilirse üretilsin kurumun süreklilik ve idari düzen ihtiyacı aracılığıyla gerçekleşir.”

Haberin Devamı

BEN BUNDAN NE ANLADIM

Metin ana hatlarıyla bu minval üzere gidiyor ve sergiyle bu ve benzeri alışkanlıkların sorgulanacağı anlatılıyor. Sergi amacına ulaşmış demek ki. Benim bundan ilk anladığım İstiklal Caddesi’nin en prestijli binasında, şahane bir mekânın gece boyunca anahtarının bende olduğu. Bu konuyu yazıp, sergi açacak galeri bulamamaktan yakınan sanatçılar için böyle bir fırsatın olduğunu anlatabilirim diye düşünüyorum önce. Sonra “İçindeki sanatçıyı öldürme, biraz besle” diyerek ben niye bir sergi açmayayım diyorum.  Ama açacağım bu korsan sergi nasıl olmalı ve ne sergileyebilirim?

EKİP TOPLANDI

Madem en avangard işlerin sergilendiği bir bina ve galeri bir geceliğine de olsa bana ait, o zaman en basit olanlarla başlamalıydım işlere. Öyle uzun uzadıya serginin kavramsal çerçevesini anlatmayayım şimdi. Gayet basit bir fikirden yola çıkıp ‘kiç’ işlerden oluşan bir sergi açabilirim. Suç ortağımı da bulmuştum. Ben Kültürazzi olduğuma göre o da Yazarazzi rumuzuyla dahil oldu projeye. Eminönü’ndeki seyyar bir afişçiden son dönemin en kiç posterlerini bulup aldım. Serginin tarihine karar verip afişini de grafiker dostumuz Erol Yılmaz’a teslim ettik. Eh bunun bir de organizasyon işi var ki onu da Gökçe İçelli üstlendi. Tanıdıklarımıza böyle bir korsan sergi düzenlediğimizi söyleyip çarşamba akşamı Galeri NON’a gelmelerini söyledik ve ekledik: “Kiç’ini de al.” Yani gelen herkes kiç olarak tanımladığı ne varsa sergiye ekleyebilir ve galeriye koyabilir.

Haberin Devamı

SIRA SERGİNİN AÇILMASINDA

Akşam 20.30’u bekleyip Urban kafede buluştuk. Sanat eserlerimizi de yanımıza alıp galerinin yolunu tuttuk. Neyse ki anahtarın kapıyı açıp açmayacağını önceden kontrol etmiştik. Kapıyı açıp içeriye girdik ve eserlerimizi yerleştirmeye başladık. Bir-iki kişi bizden önce getirip salonun belli yerlerine işlerini koymuşlar. Onlara dokunmadan kendi bölgemizi belirleyip sergi açılışımızı yaptık. Bizimkiler kadar davetlilerin getirdiği kiç işler de hayli ilgi gördü. Recep İvedik oyuncağından Pepe’ye, plastik düğün çiçeğinden ağlayan çocuk posterine kadar hayli ilginç malzeme geldi. Çok garipmiş sergi açmak, insan bayağı heyecanlanıyormuş. Ve biz bu işi çok sevdik, hatta devamı için başka galerilerden teklif bile aldık.

Haberin Devamı

SEÇKİN BİR KALABALIK KATILDI

Bütün sergi ve davet haberleri gibi yazayım: Bizim sergimize de basın ve sanat camiasından seçkin bir davetli topluluğu katıldı. Turan Aksoy, İsmet Değirmenci, Faruk Kutlu gibi ressam dostlarımızın yanında yazar Cem Selcen, matematikçi ve tarih yazarı Haluk Oral, Hürriyet’ten Dursun Ali Yılmaz, Melis Alphan, Cansu Çamlıbel, Tuğçe Oktay, Sebati Karakurt ve bütün fotoğraf ekibi, İhsan Yılmaz, Çağlayan Çevik, Milliyet’ten Miraç Zeynep Özkartal, Akşam’dan Nilay Örnek, Turkish Daily News’tan Hatice Utkan, Tuğba Parlak hemen hatırlayabildiklerim. Çünkü Çağlayan Çevik’in (Barzo) müzikleri eşliğinde küçük bir partiye de dönüştü açılışımız.
Not: Galeri NON’daki sergi ay sonuna kadar devam ediyor. Eğer bizim işlerimiz kalkmadıysa görebilirsiniz ya da siz kendi serginizi açabilirsiniz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!