Güncelleme Tarihi:
Alçı kuzular ve Osman Hamdi Bey
Ölümünün 100. yılında çeşitli etkinliklerle Osman Hamdi Bey anılıyor bu yıl
Türk arkeolojisinin, müzeciliğinin kurucusu ressam Osman Hamdi Bey’in ölümünün 100. yılıyla ilgili son etkinlik bilgisi Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı’ndan geldi. Dün gece yapılmış olması gereken etkinlikte piyanist Tuluyhan Uğurlu, Osman Hamdi Bey’in Eskihisar’daki müze evinin bahçesinde bir konser verdi.
İzmit Belediyesi’nin Osman Hamdi Bey’e sahip çıkması takdire şayan bir davranış. Eskihisar dendiğinde aklımda kalan son görüntü ne yazık ki Osman Hamdi Bey imgesiyle hiç örtüşmüyor.
İstanbul’dan Marmara’nın güneyine geçmek için kullanılan ana yollardan biri Eskihisar-Topçular güzergahı. Arabalı vapuru kullanmak için Eskihisar’ın içinden geçmek durumundasınız.
Ve o yolun kenarında Osman Hamdi Bey - Eskihisar ilişkisine dair bir görüntü yerine çimenlere yayılmış alçı kuzular kalıyor insanın aklında. Başlarında da yine alçıdan bir çoban köpeği.
Osman Hamdi Bey’in 100 yıl önce bıraktığı yerle alçıdan yapılmış kuzular, köpekler ve kartallarla sınırlı kalmış bir estetik anlayış. Nereden nereye geldiğimizi çok iyi göster miyor mu sizce de?
Moda dünyasının unutulmaz kadınları
Fotoğraf üzerine yoğunlaşmış az sayıdaki galeriden biri Elipsis. Sinem Yörük’üh yönettiği galeri Tophane Boğazkesen’deki yeni mekanında ilginç bir sergiyle sezonu açıyor. Moda fotoğrafının dünyaca ünlü isimlerinden, İsviçre’li fotoğraf sanatçısı Michel Comte’un unutulmaz kadın portre fotoğraflarından oluşan Women serisiyle.
21 Eylül’de açılacak sergide sanatçının 35 yılı aşkın bir süredir çektiği fotoğraflardan bir seçki sunulacak. Moda fotoğrafçılığında bir ekol olmuş sanatçının modelleri de dünyaca ünlü isimler.
Moda dergileri tarafından paylaşılamayan ve fotoğrafları pek çok önemli müzenin koleksiyonuna dahil edilen Comte’un kadınları için şöyle bir tanımlama yapılıyor:
“Michel Comte’un objektifinde kadınlar, günümüzün medya çağında birer tanrıçaya dönüşürken, aynı zamanda çağdaş yorumuyla onları zamansız kılıyor. Kadınları bir objeye dönüştürmeden çekiciliklerini ve güçlerini ortaya koymayı başarırken, bu kişilerin değişkenliklerinin yanı sıra bireyselliklerini de portrelerinde dışa vuruyor. Kadınları, hem cazibeli, sıcak kanlı ve samimi, hem de cesur, güçlü ve kontrolü elinde olan tüm yönlerini gösteriyor.”
Sanat izleyicisinin sergi sezonu açılışı için iyi bir seçenek. Kaçırmayın derim.
Binaları hayalete dönüşmeden kurtarmak
Yine ilginç bir sergi. Sorusu şu: İstanbul’un tarihi yapıları yıkılmasaydı, kent bugün nasıl olurdu?
Günümüzde var olmayan, farklı nedenlerle yıkılıp günümüze kadar ulaşamamış Antiochos Sarayı, Polyeuktos Kilisesi, Galata Surları, Çandarlı Hamamı, İncili Köşk, Direklerarası, Sadabad Sarayı, Taksim Kışlası, Eski Çırağan Sarayı, Darülfünun Binası, Ayastefanos Anıtı ve Levent İlaç Fabrikası gibi yapıların bulunduğu 12 binadan oluşan bir sergi.
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın katkılarıyla gerçekleştirilen serginin amacı kaybolan İstanbul’a dair bir nostalji üretmek değil, aksine ‘bugün’ ile ilgilenebilmek olarak belirtiliyor.
Hayal-et Yapılar Projesi kapsamındaki 12 yapının yerleştirmelerinin ilki Eski Çırağan Sarayı, 15 Eylül’de Çırağan Sarayı’nın heykel galerisine yerleştirildi.
Sırada diğerlerinin de geçmişte bulundukları yerlere konulması var.
Umarım mimari konusunda bir farkındalık yaratır bu sergi. Beğenmediğin binayı hemen yıkıp yerine çirkin ya da güzel başka bir yapı oluşturmanın mimari tarih açısından katliam anlamına geldiği anlaşılır. “AKM çok çirkin hemen yıkıp yerine yenisini yapalım” diyenlere duyurulur.