Oluşturulma Tarihi: Haziran 20, 2004 00:00
Doğan Hızlan’ın ‘Bakanlık’tan edebiyatımızın tanıtımına 200 bin dolar’ (Hürriyet, 8 Haziran) başlıklı yazısının yayınlandığı gün köy komşumuz yazar Erol Toy bize konukluğa geldi. Erol ile Kültür Bakanlığı’nın edebiyatımızı tanıtma niyetini konuştuk.Türk edebiyat ve sanatının dışarıda tanıtılması her bakan döneminde gündeme gelir. Edebiyat ve sanatın yurt dışındaki olumsuz Türk imgesini değiştireceği düşünülür. Haklıdır, değiştirebilir. Biraz daha gelişmiş de olsa reklam kampanyaları aracılığıyla Türk imajını değiştirmek hayalinden pek farklı değildir bu düşünce. İmgemizi kendi yönettiğimiz bir açık operasyonla değiştirmeye kalkışmak inandırıcı ve etkin olamaz. Ancak, bir ülkeyle ilgili en köklü imgeyi de edebiyat ve sanat yaratır.İmge üreticisi futbol takımı, atlet, güreşci, halterci yenilir, kötü sonuç alır ve imge balon gibi söner. Ama edebiyatçı, sanatçı, düşünür ve felsefecilerin yarattığı ayla her geçen gün büyür.*Erol Toy, Fransa’nın en önemli yayınevlerinden Seuil’ün genel müdürünün bir gözlemini aktardı: General Franco, Fas’tan İspanya’ya geçerek (1936) iktidara el koyunca, Washington, Paris, Londra, Berlin, Moskova gibi önemli merkezlerdeki büyük elçilerini Madrid’e çağırtmış ve bulundukları ülkede yayınlanan her İspanyol yapıtından iki biner adet satın alıp ülkenin aydınlarına göndermelerini istemiş. Büyükelçiler kemküm etmişler. Franco, ‘Baylar bu bir malumat değil talimattır! Yerine getirmezseniz boynunuzu kopartırım!’ demiş.İspanyol edebiyatının sattığını gören yayınevleri yeni yazarlar basmışlar, büyükelçilikler yazar ayrımı gözetmeden kitapları satın almışlar ve dağıtmışlar, İspanyol edebiyatını okuyanlar da İspanya’yı merak ettikleri için bu ülkeye gitmeye başlamışlar. Belki tevatürdür ama böyle bir yöntem var!*Başka yöntemler de var: Örneğin Türkiye Kültür Bakanlığı’nın bir kurula seçtirdiği yapıtları çevirtip yayınlaması. Bu yöntem en kötüsüdür. Vakti zamanında komünist ülkeler kullanırdı bu yöntemi. Sovyetler Birliği’nde ‘Progres Yayınevi’, Bulgaristan’da ‘Sofia Press Yayınevi’ kendi yazarlarını yayınlardı. Marx, Engels, Lenin, Dimitrov gibi önderlerin kitaplarının dışında yayınlananların hiçbir saygınlığı olmadığı için kitaplar depolarda beklerdi. Benim komünist yöntemi adını verdiğim bu yöntem para yemekten başka bir işe yaramaz.*Mali destek (sübvansiyon) yöntemi: Türkiye dışında birçok ülke bu yöntemi kullanır. ABD, Fransa, Almanya, Hollanda, İspanya, İsrail, vb. ülkeler dünyanın birçok ülkesinde kendi edebiyatlarını yayınlayan yayınevlerine, en azından çevirmen ücretini ödeyerek katkıda bulunurlar. Ama yayınevlerinin yazar ve kitap seçimine kesinlikle karışmazlar. Telos Yayınevi’ni yönettiğim dönemde Fransa ve İsveç’in çok önemli birkaç yazarını bu yöntemle yayınlamıştım.Fransa Kültür Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Kitap Müdürlüğü ve Bölgesel Genel Konseyler eliyle bu yöntemi uygulamaktadır. İsveç’te bu işle özel olarak ilgilenen bir kuruluş vardır. Norveç ve Danimarka’nın da yabancı ülkelerde kendi edebiyatlarının yayınını desteklediklerini biliyorum.Ama bu işin üstatları şu anda gene İspanyollar. Güney Fransa’daki Actes Sud yayınevinde en önemli yazarlarını mali destek vererek yayınlattılar ve yazarlarını Fransızca aracılığıyla bütün dünyaya tanıttılar. Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı’nın İspanyollardan öğreneceği çok şey var. Bakanlık yetkililerine Ankara’daki İspanyol Kültür ateşeliği ile görüşmelerini salık veririm.*Benden söylemesi, Türkiye’deki yayıncıların çoğu ne yazık ki bu işleri bilmezler. İsterse övünmek gibi olsun, yayıncıların çoğu editörlük yaptığım sırada bu konuda ne yapmaları gerektiğini bana sorarlardı. Bazılarına yardımcı oldumdu.Dikkat: Kültür Bakanlığı’nın Türk yazarlarını yabancı dilde yayınlaması kadar bu işi Türk yayınevlerine ihale etmesi de yanlıştır. Özel girişim eliyle komünist yöntemi kullanmak olur.İkinci dikkat: İki yüz bin dolar ile Türk edebiyatının ‘T’si bile tanıtılamaz. Ancak yandaşlara ulufe dağıtılır!Yapılması gereken: Bu iş için ‘milyon dolarlık’ bir fon kurmak ve edebiyatını tanıtmak işinde başarılı olmuş ülkelerden bu işin püf noktalarını öğrenmek. Ve en önemlisi yárán kayırmamak!
button