Güncelleme Tarihi:
Tabii, 17 yıllık aradan sonra yeniden seyretme şansını elde ettiğim eser hakkında böylesine hayranlık duyacağımı ummamıştım. Koreografisi, dekoru, kostümleri, ışığı ile “Kuğular” yeniden doğmuş gibiydi. Oyuncuları anlatmaya gerek yok. Eser sorumlusu Zeynep Odabaşı, repetitörler Armağan Davran, Ayfer Alpan, Hülya Dizmen ve Özlem Kuru Kopalı’yı gelin de kutlamayın.
Haksızlık yapmamalı Nihat Kahraman, dekorda harikalar yaratmış. Kostümlerde Nursun Ünlü de öyle.
Nihat Kahraman’ı öne çıkardık diye Savaş Camgöz kırılmaz umarım. Devlet Opera ve Balesi’nin Başdekaratörü ve ressam Savaş Camgöz’ün başarıları ve ününün, ülke sınırlarını aşıp, Avrupa ve ABD’ye ulaştığını belirtirsem yanlış yapmamış sayılırım.
Aspendos’da her yıl sahnelenen eserlerle sınır tanımaz dekaratörler arasında yer alıyor Savaş Camgöz. Gerçi bu eserde yok ama Savaş Camgöz ismi başlıbaşına bir marka.
Gelelim esere...
Hayır gelmeyelim.
Esere gelmeden önce haksızlık yapmayalım. Koreografide M. Petipa/ L.İvanov’u, ışıkta Fuat Gök’ü, sahneye koyan Boris Bankov’u başarılı çalışmalarından dolayı atlamamak gerek. Gerçekten bu eser kollektif çalışmanın sonucu yıllarca konuşulacak gibi.
Şimdi gelelim esere...
Dünya bale tarihinde önemli yere sahip, tüm klasik bale topluluklarının repertuvarlarında baş köşeye oturdukları, vazgeçilmez Kuğu Gölü’ünde 1965’de başrolde Odette ve Odile’yi oynayan Meriç Sümen, 42 yıl sonra aynı eserde bu kez kraliçe rolüyle halkın önüne çıktı.
42 yıl önce bu eserle şöhret basamaklarını tırmanmaya başlayan Meriç Sümen şu anda Devlet Opera ve Balesi’nin Genel Müdürü, aynı zamanda devlet sanatcısı olarak üstlendiği rolde yine başarılıydı, yine o müthiş sanatçı kimliği ile karşımızdaydı.
Bu kez öğrencileriyle sahneyi paylaşan Meriç Sümen, “Kuğu Gölü 46 yıl ve Bazı Anılar” başlığı altında kurumun dergisine yazdığı yazıda yaşamından kısa kesitler sunarken bu eserin reji ve koreografisini üstlenen devlet balemizin kurucusu, aynı zamanda hocası Dame Ninette De Valois’ya olan vefa borcunu nasıl yerine getirdiğini anlatmış.
Gerçekten kendisini yetiştirenler için böylesine vefa gösteren başka sanatçılar var mıdır bilemem ama Meriç Sümen, her yönüyle dört dörtlük bir insan ve vefa kadını olduğunu burada da kanıtlamaktan geri kalmıyor.
Uyuyan Güzel, Giselle ve Kuğu Gölü eserlerinin kendisi için bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan Sümen, Valois için şunları aktarmış yazısında:
“Türk balesine katkılarından dolayı Dame De Valois’ya yüzüncü doğum günü nedeniyle hükümetimizin hazırladığı özel madalyayı Madam’a sunma görevi için o dönem Ankara Devlet Balesi Başkoreografı Fahrettin Güven ile birlikte 1998’de Londra’ya gidip kendisine takdim ettik. Balemizi sordu, biraz konuşabildik, artık gerçekten çok yaşlanmıştı”
Sümen bununla da kalmıyor. Bir yıl sonra İngiliz hükümetinin kendisine tahsis ettiği, Thames kıyısındaki evinde eşiyle birlikte ziyaret ediyor.
Hatta bununla da yetinmiyor. Madam, 8 Mart 2001’de 102 yaşında vefat ettiğinde yapılan özel anma gününe katılıyor.
Ünlü sanatçı “Westminster Katedralindeki tören boyunca Madam’la olan mutlu günlerimizi, yıllarımızı yeniden yaşadım. Sevgili Madam, seni ve diğer değerli hocalarım Beatrice Fenmen, Molöy Lake, Travis Kamp’i ve beni yetiştiren diğer eğitmenlerimi her zaman şükranla anıyor ve özlüyorum” diyor.
Evet herkes yaşlanıyor hatta Meriç Sümen de.
65’li yaşlara yaklaşıldı.
Nice rol arkadaşları sahneden çekildi...
Sanatçıların kimileri, geride bıraktıkları çalışmaları, rol aldıkları ve alkışlandıkları eserleriyle anılacaklar ilerde. Kimileri, örneğin Sümen gibileri, hocalarına, kendisinde emeği geçenlere gösterdikleri vefa duygularıyla bir başka noktaya taşımış olacaklar insanlık yanlarını.
Evet Kuğular Ankara’da, göle döndüler.
Bu kez yeni yeni sanatçılarla...
Bu kez pırıl pırıl gençlerle..
Odile/Odette’de Almula Ersoy’la...
Prens Siegfired’te Bahri Gürcan’la...
Her ikisi de harikalar yaratmış...
Anlatmak zor, seyretmek gerek.
Ve tüm balet ve balerinler...
Ayakla alkışlanmalı...
Alkışlanıyorlar da...
Hem de içten, çok içten...
Sezai Bayar