Ayşe Şule BİLGİÇ
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 02, 2006 00:00
Bu hafta test ettiğim motorun adını çirkin şövalye koydum. Gerçi kara şovalye de olurdu ya... Kara şövalye deyince nedense aklıma çocukken izlediğim ’Kara Şimşek’ geliyor. Hani kara Şimşek her türlü zor durumda sürücüsü Maykıl’ı (o zamanlar öyle biliyordum ne yapayım Michael yazsam başka bir şey gibi duracak şimdi) kurtarırdı.
KTM 990 Süperduke de bana İspanya’da ilk kullanışımda öyle gelmişti. Yanılmışım sanki. Anlayacağınız gibi bu motoru ilk defa kullanışım değil, daha önce İspanya’nın Almeria şehrinin nefis yollarında bu motosikleti uzun uzun kullanmış ve büyük keyif almıştım. Türkiye’de de test etmek için heyecanla bekliyordum. Nihayet oldu. Ama bu kez İspanya’daki kardeşi gibi karakteristik KTM renkleri olan turuncu-siyah yerine simsiyah bir Süperduke test için marşa basmamı bekliyordu.
ROSSİ GİBİ BİLEK GEREKİYOR
Test ile ilgili detayları yazacağım ama önce bu testte beni şaşırtan bir şeyi anlatmak istiyorum. İspanya’da ne kadar bu motoru kullanmak keyifli ise Türkiye’de büyük sorun oldu açıkçası. Bu kadar güçlü bir motoru güvenle kullanabilmek için yere sağlam basması gerekiyor. İspanya’da buradaki kullanışıma göre çok daha sert kullanmama rağmen sadece hayranlık ve adrenalin hissetmiştim fakat burada çok fazla endişelendim. Çünkü yollarımızın asfalt kalitesi gerçekten bazı yerlerde korkunç. Özellikle parlak asfalt olan bölgelerde 100 Nm tork veren bu canavarı zaptetmek için Rossi’ninki gibi bir sağ bilek gerekiyor. 100 metre önce pütürlü olan asfalt birden değişerek parlak asfalta dönüşünce hep bunun bilincinde olarak dikkatli olmak gerekiyor. Neyse bu konuyu başka bir hafta detaylı olarak konuşuruz. Kara şövalye’miz neden çirkin şövalyeymiş bir bakalım.
KTM firması Avusturya’da kurulmuş ve tamamen diğer motosiklet firmalarından ayrıcalıklı olmak için özel motosikletler üreten sıra dışı bir firma. Bu markanın özellikle toprak yollarda kullanılan kros, süperkros, enduro, enduro Turing motosikletlerinin çok sayıda ve fanatik bir hayran kitlesi var. Asfalt yollara da gözünü diken KTM ilk olarak kros motosikletlere asfalt lastiği ve özel süspansiyonlar entegre ederek süpermoto denilen özel bir sınıfa ait motosikletler ürettikten sonra, Duke ismiyle süpermoto-streetfighter (cadde savaşçısı) denilen, şehir içinde performanslı ve kolay kullanımlı bir model üretti. Peşine en özel model olarak büyük hacimli ve yüksek performanslı bir motor olan 990 Süperduke geldi. Çıktığından beri gören insanlar ya aşık oldu ya nefret etti bu modelden ama sıradışı bir motosiklet olduğu da bir gerçek.
TEMEL YAPI: 990 Superduke daha şasisiyle bile hemen çok özel bir model olduğunu gösteriyor. 10 Kg altında ağırlığa sahip krom-moly alaşımdan yapılan şasi hem çok hafif hem de çok sağlam. Şasiye öne eğik bir şekilde monte edilen V2 motor ise 999cc hacmine karşılık sadece 58 kg. Motosiklete yandan bakınca öne eğilmiş gibi duruyor. Aslında hem tasarımı biraz böyle gösteriyor hem de ön çatalları dünyanın en dik çatallarından birisi. 66,5 derecelik dik açılık ön çatal aslında motosikletin çok çevik olmasına yardım etse de diğer üreticiler bu kadar dik açılı maşa pek kullanmıyor. Çünkü çeviklik artınca aynı zamanda motorun karakterini biraz dengesizleştirmeye başlıyor. KTM ise bu duruma Renthal marka geniş gidon, White Power markalı 48 mm lik çatallar ve iyi bir şasi ile minimuma indirmiş.
MOTOR-VİTESLER: KTM’in LC8 kodlu 999 cc lik 75 derece açılı V2 motoru 990 Adventure modelinde de kullanılıyor. Fakat Superduke’te bu motor 9 bin devirde 120 beygir güç, 7 bin devirde ise tam 100 Nm tork veriyor. Bu veriler aslında Süperduke’u pek açık anlatmıyor. Superduke’un motoru bugüne kadar gördüğüm en hassas gaz tepkisine sahip ve her devirde her şekilde gümbür gümbür gidebilen bir motor. Daha elimi gaz kolun koyar koymaz ne kadar agresif olduğunu fark etmiştim ama yolda akıl almaz şekilde her viteste tren gibi çekebilen motoru anlatmak zor. KTM kullanılabilecek neredeyse tüm teknolojileri kullanıp çok sinirli ve çok çabuk tepki veren bir motoru bu özel motosiklette kullanmış. 6 vitesli şanzımanın 1. vitesi oldukça uzun ve 5. vitese kadar kısa aralıklarla sıralanmış. 6. Vites otoyol sürüşlerinde yakıt ekonomisi için ideal. Vites kutusu kesin ve kısa hareketlerle vites geçişlerine imkan veriyor.
FRENLER-SÜSPANSİYON: Çirkin Şövalye’nin bu tren benzeri gücünü durdurmak için KTM en iyi fren sistemlerinden birini kullanmış. Ön tekerlekteki Brembo’nun 4 kaliperli radyal frenleri 320mm çapındaki iki diski daha elimi manete koyar koymaz kuduz gibi ısırıyor. Oldukça sert fakat yine de dozajlaması zor olmayan frenler açıkçası alışana kadar dikkatli olmayı gerektiriyor. Arka fren ise dengeli ağırlık dağılımının etkisiyle çok zor kilitleniyor. Süspansiyonlar ise KTM in çoğu modelinde kullandığı White Power markasına ait tam ayarlı tiplerden. Önde 48 mm lik dev çatal kalitesini her durumda gösterirken arka maşayı yol koşullarına göre ayarlamak çok önemli. Çünkü devasa torklu motorun patinajda kalması çok kolay gerçekleşiyor. Hatta pek çok yerde istemeden bile motoru yan yan ışıklardan kaldırmak bir süre sonra normal gelmeye başlıyor.
SÜRÜŞ İZLENİMLERİ: Çirkin Şövalye, Şövalye dememe yakışır şekilde estetik açıdan güçlü görünen bir motosiklet. Fakat ilk görüşte aşka sebep olacak bir güzelliği yok Allah için. Ancak ruhunu yansıtan tuhaf çekiciliği ona Çirkin Şövalye dememe sebep oldu. Üzerindeki her parça performans ve kıvraklık üzerine odaklanılarak birleştirilmiş. Evet KTM’in iddia ettiği gibi bu motosiklet insanı adrenalin bağımlısı yapmaya birebir. Çünkü her viteste 2 bin 500 devirin üzerinde inanılmaz çekişi, ani gazlamalarda korkutucu olmadan ön tekerleğini yerden kesmeye çalışması, ülkemizin pek çok asfaltında fırsat buldukça arkasının kaymaya meyilli olması, geniş gidonu sayesinde yapısının getirdiği çevikliği kullanmanın çok keyifli olduğu doğru. Ama gelin görün ki günlük kullanım için ve özellikle durumu malum olan trafiğimiz ve asfaltımızda kullanmak için ise hiç uygun bir
seçim değil. Günlük kullanım için aşırı sinirli ve aşırı rahatsız olmaya başlıyor bir süreden sonra. KTM aslında tüm istediklerini yapmış ve Cadde döğüşçüsü (Street fighter) denilen bir sınıfın standartlarını bu motosikletle belirlemiş. 15 litrelik polyamide benzin tankı yaklaşık 200 kilometre de boşalıveriyor. Ortalama 7.3 ile 7.9 litre arası tüketim hiç az değil.
Bu senin motorun mu
Bu motosiklet kesinlikle çok tecrübeli ve adrenalin arayan sürücülere hitap ediyor. Kullanması gerçekten çok zor ve sürücüden çok fazla şey istiyor. Motosikletin limitleri oldukça yüksek ama o limitlere yaklaşabilmek için de bence en azından bir süre motokros parkurlarında tecrübe edinmiş olmak bu motosikletin numaralarını tam anlamıyla kullanabilmek için gerekli. Ayrıca motosiklette görünüme de önem verenler için öyle çok yakışıklı bir şovalye olduğunu söyleyemem. Zaten 17 bin 900 Euro’luk fiyat etiketiyle de sadece çok özel bir motosiklet arayanlara hitap ettiği belli.
Bir sonraki ’Bu senin motorun mu?’ testine Honda CBF 1000 misafir olacak.