Sibel ARNA
Oluşturulma Tarihi: Aralık 04, 2010 00:00
Dünyanın en iyi beş mücevher markasından biri. 150 yıllık tarihi bir mirasın üzerinde oturuyor. Boucheron’dan bahsediyorum. Geçen hafta Paris’e gidip CEO’su Jean-Christophe Bédos ile konuştum. Milyon dolarlık mücevherlerin ne şartlarda üretildiğini gördüm, İran Şahı Rıza Pehlevi’den Edith Piaf’a; Greta Garbo, Rita Hayworth ve Marlene Dietrick’den Penelope Cruz, Nicole Kidman ve Diane Kruger’e kadar pek çok ismin mücevhercisi haline gelen Boucheron’un sırlarını öğrendim
KUYUMCU DÜKKANINI NAPOLYON’UN METRESİNİN RESİDANSINDA AÇTIBoucheron’un kurucusu Frédéric Boucheron 1858’de henüz 28 yaşındayken kendi mücevher mağazasını açan usta bir isim. 1893’te Paris’in ünlü meydanı Place Vendome’daki ilk kuyumcu ta kendisiydi. Versailles Sarayı ile aynı mimariye sahip Place Vendôme’da daha sonra efsaneleşecek 26 numaralı dükkanı tutmasının sebebi, buranın en güneş alan köşe olmasaydı. Pırlantalar güneşin altında çok iyi parlıyordu. Bu dükkan geçmişte Napolyon’un metresi Kontes Castiglione’nin rezidansıydı. Hatta iki-üç yıl Boucheron ile kontes aynı binayı bölüştü. Markanın 150 yıllık tarihinde birbirinden önemli tasarımlara imza atılmış. Mesela İngiltere’nin Ana Kraliçe Elizabeth’in tacı da Ürdün Kraliçesi Rania’nın tacı da Boucheron’a ait.
Frederic Boucheron’u nasıl anlatırsınız? En önemli meslek sırrı neydi? Neyi diğerlerinden farklı yapıyordu? - Tarihteki ilk modern mücevherciydi. Ondan önce, yani 19. yüzyılda mücevherler çok resmi ve gelenekseldi. Çok küçük bir zümrenin talebiyle üretiliyordu. 19. yüzyılın ortalarında her şey değişti. Şimdiki Paris kurulmaya başladı. Bankacılar, iş adamları ve yatırımcılar Paris’e geldi. Paris’e aşkın şehrin derler ya, bu tanım o zamanlardan kalma. Üstelik bunu sadece romantik nedenlere bağlayamayız. O zamanlar Paris’te iş yapan bütün yabancı yatırımcıların Paris’de bir sevgilisi vardı. Aşk şehri isminin sebebi bu. İşte tam da bu nedenlerle, aristokrat olmayan bir sürü kadın mücevherlere ilgi duymaya başladı. Paris zenginleştikçe talep arttı. Ve onların hayalindeki günlük kullanılabilecek mücevherleri Boucheron yaratıyordu. Zamanın efsane kadınları için özel tasarımlar yaptı. Çok seyahat eden ve sosyalleşen bu kadınlar sayesinde de ünü tüm dünyaya yayıldı.
Boucheron’un her şeye başladığı yerde uzun yıllar Napolyon’un metresi yaşamış. Ondan ilham almış mı? - Frederic onunla sadece iki sene aynı mekanda yaşadı. Ve ne yalan söyleyeyim, o zamanlar kontes çok yaşlı ve aksi bir kadına dönüşmüştü. Ama binanın kendisi ve o büyük aşk Frederic’e çok ilham vermiştir.
Boucheron’un tarihine baktığımda İran Şah’ından Hindistan’ın en zengin ve güçlü kraliçesine kadar herkes markaya güvenip hazineleri emanet ediyor? Bunun sırrı nedir? - Boucheron sadece çok iyi bir sanatkar değil aynı zamanda çok iyi iş etiği olan bir insandı. Bu ona çok önemli dostluklar kazandırdı. Kendisi bir Türk olan ve petrol işiyle uğraşan Gül Bekyan mesela. Gül Bekyan ona önemli kapılar açtı. Dostlarını tanıştırdı. Yine Türkiye’den Fransa’ya göç eden banker Nesim de Commondo iyi arkadaşıydı. Bu iki isim Boucheron’un Doğu kültürüyle yaklaşmasını sağladı.
İran Şah’ı ile kim tanıştırdı? - Gül Bekyan. 1928’de şah İran’ı modern bir ülke haline getirmek istiyordu. İşe kendi merkez bankasını kurarak başlayacaktı. Ülkenin para birimi olması gerekiyordu. Ve bankanın garantisi olabilmesi için İran hazinesinin değeri belirlenmeliydi. Hazine sadece mücevherden oluştuğu için güvenilir bir isme ihtiyaç vardı. İran Hazinesi’nin geçmişi Pers İmparatorluğu’na yani 7. yüzyıla dayanır. İnsanlık tarihinin en büyük hazinesi olduğu söylenir. 1200 yılda toplanmıştır. Boucheron bu hazineyi değerlendirmek için davet edildi. Hatta onun için Şah yasa değiştirdi. Çünkü yasalara göre bu hazineyi görenin kellesi vuruluyordu. Şah Boucheron’u ve ailesini hazinenin resmi koruyucusu ilan etti. Sarayın yüksek rütbelilerinden altı kişi ve bizzat Şah tarafından olmak üzere tam 7 farklı anahtarla açılan kilitlerin ardındaki hazinenin değerinin belirlenmesi aylar sürmüş.
İSTANBUL’DA MAĞAZA AÇMAK İSTİYORUZ
Çok kuvvetli bir tarihiniz olduğu ortada. Peki bugünün dünyasına ayak uydurmak ve genç kalmak için neler yapıyorsunuz? - Kurucumuzun yarattığı esin kaynaklarına sadık kalmaya çalışıyoruz. Asla geçmişi kopyalamıyoruz ama onun açtığı yoldan yürüyoruz. Çünkü Frederic çok modern ve yenilikçiydi. Dört ana ilkemiz var: Feminenlik, sembolizm, oryantalizm, organik formlar... Hepsi çok çok önemli.
Bu mücevherleri yapan ellerin 12 yıllık zorunlu bir eğitimden geçtiği doğru mu? - Hatta ortalama eğitim 14 sene sürüyor. Çünkü markayı devam ettirmek için hem bilgiyi hem de duyguyu trasfer etmemiz gerekiyor.
Yılda kaç koleksiyon çıkıyor? - İki. Yılda iki kere düzenlenen Paris Haute Couture Moda Haftası sırasında birer koleksiyon lanse ediyoruz. Ama bazen arada koleksiyonlarımıza ufak tefek eklemeler yapıyoruz.
Şu anda kaç ülkede varsınız?
- 20 ülkede toplam 300 noktada satıyoruz. Bunların 50’si özel butiğimiz. Bu mağazalarda yüzlerce ürün var. Kadın için ayrı, erkek için ayrı koleksiyonlar var.
Peki gelelim taşlara... Pırlanta ve diğer değerli taşları sizin için kim alıyor? - Tek bir kişi var. 39 yıldır bizimle. Mesleği babasından devraldı. Ondan önce babası 50 yıl bizim için dünyanın dört bir yanından taş topladı. Bu işin orta yerine doğdu. Babası bu işi sevmesi için çok uğraştı, sonunda başarılı oldu ve onu eğitti.
İnanılmaz organize bir güvenlik sistemimiz var. Bir kere taşlarla asla seyahat etmiyor, gidiyor görüyor, aldım deyip dönüyor.
Mücevher dünyasında trend nereye gidiyor? - İnsanlar kaliteye daha çok önem veriyor. Modası geçmeyecek, torunlarına miras bırakabilecekleri zamansız tasarımlara yöneliyor.
Ünlülerle aranızda nasıl bir ilişki var? Markanızı kullanmaları karşılığında para veriyor musunuz? - Para ödemiyoruz. Markayı çok seven ve takdir edenler özel okazyonlar için istekte bulunuyor. Cannes ve Oscar gibi gecelerin öncesinde bize liste geliyor, aralarından seçiyoruz.
ÜÇ ÖZEL KOLEKSİYON
En özel üç koleksiyonunun ilki Hollywood’un her anlamdaki en güzel kadınlarından Ava Gardner’ın esin kaynağı olduğu ‘Ava’ koleksiyonu; pırlanta tektaşı seven ancak bunu bir para gösterisi olarak taşımaktan hoşlanmayan, tasarıma önem veren kadınlar için yaratılmış adeta. Diğeri bir tasarımın farklı renkleri, malzemeyi ve tekniği bir araya getirerek sade ve zarif olabildiğinin takılabilir kanıtı olan ‘Quatre’ koleksiyonu. Üçüncüsüyse 50’li yıllardan ilham alan Ma Jolie. 1950’lerde kadınların hazırlanma ritüelinin belki de en çarpıcı dokunuşunu gerçekleştiren pudra ponponundan yola çıkılarak hazırlanan broş; koleksiyonun esin kaynağı.