Oluşturulma Tarihi: Ekim 23, 2004 00:00
The Sun’ın haberiymiş, ben Vatan’ın yalancısıyım: Mozart’ın ağzı Eminem’den bile bozukmuş. The Sun, Mozart’a Wolfgang Eminemadeus yakıştırmasını yapmış.Zira, Mozart, beynindeki ‘Tourette Sendromu’ isimli hastalığı yüzünden, istemdışı olarak küfür ediyormuş. Dahi sanatçı, toplum içinde gaz çıkarmaktan da hoşlanıyormuş, iyi mi...Valla, hoş bir şey değil tabii ama hayatın ortalama, hatta vasat bir zeka üzerinde bile nasıl boğucu bir baskı oluşturduğu düşünülünce, algısının kapıları han kapısı modeli açık biri için gayet mantıklı da sayılabilir esasında.Olabilir...Hayatın genellikle küçücük, miniminnoş beyinli insanlar tarafından idare edilen can sıkıcı gidişatı, insanı arada bir öfkelendirebilir ve fena hálde gaz yapabilir.Tabiat gereğidir, gayet tabiidir...ŞIK DEPRESYONBana kafasının az buçuk bastığını ve gördükleri karşısında hiiiç, asla ve kat’a sinirlenmediğini, gayet mutlu mesut yaşadığını iddia eden birini gösterin, ben de size yalancı ve bön bir inek göstereyim yani.Siz ne düşünürsünüz bilmem, ama ben geçimsiz herifin teki olarak tanınan Mete Özgencil’in öfkesini ve kronik depresyonunu son derece ‘şık’ ve ‘onurlu’ bulurum.Ar-haya sahibi birinin, arada bir içinde yer aldığı piyasanın üzerine kusmasından doğal ne olabilir?Mine Çayıroğlu’nun Zümrüt Gibi isimli albümünün aynı adlı çıkış şarkısının klibinden bahsedecekken, lafa Mete Özgencil’in öfkesiyle girilir mi? Girilir...ÖZGENCİL ALBÜMÜNeresinden baksanız, albüm baştan sona bir Mete Özgencil albümü, tüm şarkıların söz ve müziği ona ait, klibin yönetmeni de keza o... İlk dinlediğinizde ‘Ha? Pardon, anlamadım?’ şeklinde karşıladığınız, dinledikçe takıldığınız, takıldıkça sevdiğiniz albümlerden.Klibi yayınlanan Zümrüt Gibi de keza öyle bir şarkı.Hatta, çok eleştirildi filan ama ne yalan söyleyeyim, öyle de bir klip...İlk izlediğimizde, hakikaten şarkının nakaratındaki sana neee, bana neee’lerle senkron bir ‘Bu ne beee?’ çektik cümleten.Sonra sonra: ‘Yav, hiç de fena değilmiş di mi? Aaa, valla aslında bayağı güzelmiş...’Zaman içinde böyle böyle sever olduk.Mine Çayıroğlu, tekno ritimli şarkıda, krema yalamalar, çilek dişlemeler, vişne rengi rujlu dudaklarıyla otuzüçotuzüçotuzüç’lemeler, göz, göz, göz süzmelerle şarkısını terennüm ediyor:‘Kimileri gider yıllar yılı / Kimileri kalır yıllar boyu / Kimileri konar / Kimileri uçar, uçar, uçar, uçamaz... / Kimileri kanar yıllar yılı / Kimileri donar yıllar boyu / Kimileri söver / Kimileri sever, sever, sever, sevemez... / Tekin olmaz aşıkların sağı solu / Öğren bunu / Sevilirken uyuyordun / Şimdi sen sev, böl uykunu / Gözleri güzel, zümrüt gibi / Görmüyorsa sana ne / Kaşları keman, namesi yalan / Başkası çalsın bana ne...’BİR DUR HİSSİYATIAleme, artık o, kamuoyu tarafından büyüdüğü bir türlü kabullenilemez ‘çocuk yıldızı’ olmadığını sek-sek-seksapel konuşturmak suretiyle kanıtlamaya çalışıyor anladığımız kadarıyla.Yani Çalıkuşu’nda Aydan Şener’in evlatlığını oynamasının üzerine neredeyse 20 yıllık bir kariyer boyu yol geçti, Mine Çayıroğlu hálá rüştünü vallahi de billahi de ispat ettiğine dair millete diller dökmekle uğraşıyor.Gerçi kendilerinin ‘Büyük konuşmuyorum ama bir dünya markası olmayı istiyorum, tıpkı Madonna gibi’ şeklinde, insanda; ‘Oldu... Tamam o zaman... Yok artık; bi’ dur da soluklan istersen’ hissiyatı uyandıran beyanatları da yok değil, ayrı...Çayıroğlu’nun sesi hele ki bazı şarkılarda, Ayşegül Aldinç’i çok ama çok andırıyor. Bunun yanında, tüm şarkıları gayet düzgün söylemiş, mırıl mırıl dinleniyor.Mete Özgencil’in öfkesine dönecek olursak...Müzik piyasasının sıradanı şımarttığını belirten Özgencil, geçtiğimiz hafta Radikal’in Cumartesi ekinde Donat Bayer’e verdiği röportajda, derdini şöyle anlatmaya çalışıyordu: ‘Toplumu aptallaştırmak istiyorsan, önce müziği aptallaştırırsın.’KİR AKRABALARIMete Özgencil, aptallığa ve ucuzluğa pek tahammülü olmayan bir insan. Bu konuda onu ayıplayacak da değiliz herhalde?:‘‘Sıradan bir şeyler yap da beraber kirlenelim’ mantığının hakim olduğu bir ortamda iş yaptığımın farkındaydım. Bir şekilde öne çıktıysam, sebebi budur. Bu ülkede herkes birbiriyle kiri aracılığıyla akraba, temiz tarafıyla değil. ‘Hadi ben de standardımızı aşağıya çekeyim’ demedim. Duyduğundan utananlar için bir şeyler yapmak istedim.Canımdan bezmiştim ve canından bezmişler için yazıyordum. Sonra zaman içinde kendilerini hakarete uğramış hissettikleri için ‘Ne kadar negatifsin’ gibi sözler icat etmeye başladılar. Bir durum negatifse, ozan da negatiftir. İnsanların gözüne pembe gözlük geçirip ‘Hadi bugün biraz daha kazıklanın’ demez. Ozan derdini anlatacak insan bulamayacağına inanmış kişidir. Şarkısını kendi başına söyler. Bende melodiyi ortaya dert çıkarır.Kir görünecek kadar büyümüşse, ben buna sevinirim. Bir kabuk herkesin gözüne batacak kadar kirlenmişse, yakında dökülecek demektir. Görünmeyen bir şeyi temizleme ihtiyacı duymazsın. Varlığını yeni doğan çocuklara şarkı cover’layarak, tekrar tekrar sunarak sürdüremezsin. Saçmalığını da cover’lıyorsun. O söylediğin saçmasapan lafları nasıl affettireceksin? O terbiyesizliğin, o aptallığın, o salaklığın üstünü örtsene. Hazır unutulmuşken neden yeni jenerasyona da sunuyorsun o felaketleri?’Şiir gibi konuşmuş vallahi. Yalan mı?..Birazcık negatif ve öfkeli olmak gibi bir lüksü de oluversin artık...Adam hayata bakıp bir şeyler söylemeye çalışıyor. Ne yapacaktı? Alışkın olduğumuz, zırt fırt karşımıza çıkan, başını kuma gömüp kıçını bayıra açan, bünyeyi istifra eşiğine getiren o sahtekár laylaylomlardan mı?
button