Güncelleme Tarihi:
ROJDA MARİE ANTOİNETTE OLDU (FOTO GALERİ)
Bir yandan da Fransa Kraliçesi Marie Antoinette’nin ismini taşıyan çikolata dükkanıyla ilgileniyor. Birbiriyle hiç ilgisi olmayan bu iki alanda da başarıyı yakalayan genç oyuncunun mutluluğunun nedeni ise bambaşka. Platonik aşk beslediği spor hocasından evlenme teklifi alan Demirer, Tempo için ‘Marie Antoinette’ oldu, aşkını, diziyi ve çikolata dükkanını anlattı.
Uzun zamandır tanıştığım en mutlu kişisiniz. Aşık mısınız?
- Çok aşığım. Dün, doğum günümde evlenme teklif etti bana.
Harika! Nasıl bir duyguymuş?
- Hiç tahmin etmezdim bu kadar heyecanlanacağımı. Baş başaydık yemekte. Ben kendimi tutabilen biriyimdir, kimsenin yanında ağlamam. Bir anda gözlerimden yaşlar fışkırdı, bir de kahkahalar attım. Onu gerçekten seviyorum.
Adı ne?
- Erhan.
Sizin gibi dingin biri mi?
- Çok dingin bir ruhu var. Spor hocası ve müzisyen; iyi bir birleşim. Bir kere gergin değil, kavga etmez, çok huzurlu bir adam. Her soruna mantıklı bir çözüm getirmeyi bilir. Ve en önemlisi, egosu yok. Oyuncuların arasında bir yaşamınız olunca, bu daha da önemli hale geliyor. Ben yüksek egodan rahatsız oluyorum, oyuncu olmama rağmen piyasanın karakterinden uzak biriyim, o da öyle.
Nasıl tanıştınız?
- Spor hocamdı. Bir yıl boyunca içten içe, kendi kendime sevdim. Platonik sayılır. Beni sevmiyor sanıyordum ama yine de inanıyordum olacağına. “Şimdi hocam, ileride kocam olacak” diyordum! (Gülüyor) Tabii hep o kadar umutlu değildim, kırılma noktalarım oldu. Falcıya bile gittim! Kadın inatla, “Olacak, bekle. Bir yıl
bekle” dedi.
Sonunda kim ilk adımı attı?
- Orhan Pamuk’un “Masumiyet Müzesi”ni okumuştum. Oradaki hikâye biraz bize benziyor. Kitap bittiği akşam, gecenin bir yarısı, hüngür hüngür ağlamaya başladım. Tek başıma, deli gibi. “Aramayacağım” diye söz vermiştim kendime ama birden telefonu aldım ve aradım. Kitabı anlattım ve bize neden benzediğini. “Açılınca Masumiyet Müzesi’ne beraber gidelim ama kitabı okumasam olur mu?” dedi. “Neden gidelim o zaman?” diye sordum. “Seni görmüş olurum” deyince, “Beni görmek istiyorsan ‘Mamma Mia’ya gel, fazla biletim var” dedim. O fazladan bileti onun için almıştım aslında. Ortada gelmesi için bir sebep yokken, onunla gitmek istediğim ve inanmamı kolaylaştıracağı için. Geldi ve o gün başladı.
Hemen çocuk yapacak mısınız?
- Anne olmayı çok istiyorum. Bir tane yeter, ama hemen olsun!
BABAMI KAYBETTİĞİMİ 6 AY SONRA ÖĞRENDİM
İstediğiniz her şey oldu mu hayatta?
- İnanarak istediğim her şey oldu.
Kötü bir şey yaşamamış gibi duruyorsunuz. Çok mutsuz olmadınız mı hiç?
- Babamı kaybettim, yedi yaşındaydım. Hem de bir ayda. Yılbaşında çok mutluyduk, hastalandı ve 31 Ocak’ta artık yoktu. Ruken (ablası) ve ben, altı ay sonra öğrendik öldüğünü. Annem bir türlü söyleyememiş. İsveç’te hastanede, diye biliyorduk. Gittiği psikolog, yaptığının çocuk psikolojisi için kötü olduğunu, acıyla yüzleşmemiz ve öyle büyümemiz gerektiğini söyleyince bize söyleyebildi annem. O kadar üzgünken, rol yapmak ne kadar zor düşünsenize. O güçlü bir kadın.
Siz nasıl atlattınız?
- Ben çok duygusalım ama içimde yaşarım. Fazla düşünceliyim, küçükken de öyleydim. Ruken, o zaman dokuz yaşındaydı, çok daha büyük tepki verdi, daha çok ağladı. Ben hep, “Ağlarsam, annem daha çok üzülecek” diye düşünürdüm. Güçlü durdum, Ruken’e de “Güçlü olmak zorundasın” der dururdum. Annem muhteşem bir sınav verdi. Babasız büyümenin eksikliğini onun sayesinde çok derin hissetmedim. Bizi hayata çok çabuk adapte etti. Küçükken kafayı dağıtmak daha kolay; şu an bir yakınımı kaybetsem çok zor atlatırım sanırım. O zaman piyano dersleri, resim, okul... Sekiz yaşında da radyoya girdim ve zaten meslek hayatım başlamış oldu.
SENARYODA VAR DİYE ÖPÜŞEMEM, TİKSİNİRİM
O dünyanın içinde büyümüşsünüz ama çok kuralınız var; “öpüşmem, sevişmem” diyorsunuz. Bunlar bir oyuncu için doğru mu?
- “Şu işin kuralları budur, uymak zorundasın” lafına hiç bağlanmadım. Kendi bakış açıma ters gelen şeyleri yapmamaya özen gösteriyorum. O kadar net çizgiler olmamalı. Bu kadar zamandır kendi istediğim şeyleri, mutlu olabileceğim şekilde, kendi sınırlarımda yaptım. Belki bu duruşumu yanlış görecek birçok insan vardır.
Sanat ve tabu iyi anlaşan bir ikili değil ama.
- Bunu tabu yaratmak için yapmıyorum. Ben bunu yapamıyorum. Hayatta tiksindiğimiz, yaptığımızda huzursuz olduğumuz şeyler vardır. Önüme gelen her partneri öpemem. Senaryoda da yazsa yapamam bunu. İşle alakalı değil, beceremem. Kotarabileceğim yere kadar yapıyorum tabii ki ama yapım uygun değil. Gerçekten. Fakat yapanı yargılamam, “Helâl olsun” derim.
Aileniz hiç karıştı mı size? Aşiret kızısınız sonuçta.
- Diyarbakırlı, büyük bir aşiret; baba tarafından. Çok tutucu değiller ama ne kadar da olsa kendilerine göre birtakım kuralları var. Onları üzecek bir şey yapmadım, o yüzden karışacakları bir durum olmadı zaten.
ARTIK KÖTÜ KIZ OLMAK İSTİYORUM
Sanırım en zor rollerinizden biri de bu Marie Antoinette oldu...
- Evet! (Gülüyor) Kraliçe olmak hiç kolay değilmiş.
Bu çekimin fikri de Marie Antoinette adındaki çikolata dükkânınızdan çıktı zaten. O nasıl oldu?
- Melekler Korusun’un birinci yılı bitmişti, 15 günlük tatil verdiler. Nasıl yorgundum anlatamam. “Başka bir şey yapmak istiyorum” dedim, alakasız bir şey. “Ticarete mi atılsam?” diye düşünmeye başladım. O gün Ruken aradı. “Aklıma bir fikir geldi. Çikolatacı mı açsak? Adını da Marie Antoinette koysak, her şeyi dönemine uygun yapsak!” dedi ve anlattı da anlattı. Bir anda “Tamam!” dedim ve iki ay sonra, Marie Antoinette açılmıştı. Nefis çikolatalarla dolu bir dükkânımız oldu. Şimdi bir de beni Marie Antoinette yaptınız tam oldu!
Kraliçe, büründüğünüz ilk ‘kötü kız’ karakteri herhalde...
- Hep iyi kızı oynuyorum değil mi? Çok istiyorum artık kötü kız olmayı. Zaten ancak rol yaparken olabilirim. Gerçek hayatta kötülük yapamam. “Kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapma.” Bu beni özetliyor. Dini inançları yüksek biri değilim, ama kul hakkı vardır. Kötülük döner seni bulur. Bir de Antoinette, kötü değil bence. Onun için ‘günahkâr değil, günahı alınmış kadın’ der birçokları. Çok gençti saraya girdiğinde. Gençlik cehaletiydi bence yaptıkları...
GENİŞ AİLE’YE BAŞLARKEN KORKTUM
“Geniş Aile” dizisi nasıl gidiyor? Geniş bir aile oldunuz mu hemen?
- Ekip müthiş. Hemen uyum sağladım. Onlar aile olmuştu zaten, beni de aralarına aldılar. Aslında korktum başlarken, birbirleriyle ne zamandır çalışan insanların arasına sonradan giriyorsun sonuçta. Küçükken sınıfa sonradan girmeyi hiç sevmezdim, ona benzer bir duyguydu. Ama çok güzel oldu.