Ersin KALKAN
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 04, 2007 00:00
Şile Ulupelit köyü ve çevresi pastoral bir şiiri andırıyor. Şile Kaymakamlığı, Belediye, Orman Bölge Müdürlüğü, Jandarma Komutanlığı ekolojik dengenin korunması için tüm bölgeyi kapsayan geniş çaplı bir kampanya açmış. Ormanların tahrip edilmemesi için Büyükşehir de tüm köylere doğalgaz hattı döşemeye koyulmuş. Tam bu sıralarda ortaya çıkan Şefik ve Filiz Özsapçı çiftinin projeleri de tüm bu gayretlerin üzerine çiçek gibi gelmiş.
Projeye göre, artık dileyen şehirliler, orada 60 metrekarelik küçük parseller kiralayabilecek, kendi sebzelerini kendi ekebilecek, istedikleri zaman gidip topraklarıyla ilgilenebilecekler. Onlar olmadığı zaman toprakları sulanacak, gübrelenecek. Hatta sık gidemeyenlerin evlerine kendi ürünleri yollanacak.
Ulupelit, İstanbul’un en güzel köylerinden biri. Belki de birincisi. Taa iki asır öncesinden kalan, kerpiç sıvalı ahşap köy evleri hálá duruyor. Dereleri pırıl pırıl akıyor. Artezyenlerinden şeker gibi sular fışkırıyor. Çok el değmiş olmasına rağmen ormanları yeşilliğini koruyor. Meşe, çam, akasya, kestane ağaçlarında kuşlar cıvıldıyor. Koyunlar, kuzular meliyor. İnekler size aldırış etmeden yolun ortasında durup dakikalarca geviş getiriyor. Köy yani burası, bildiğimiz ya da bilemeyip de kitaplardan okuduğumuz, belgesellerden seyrettiğimiz hakiki köy. İstanbul merkezine 60 kilometre uzaklıkta, Şile’nin yakınlarında, ama otoban gürültüsünün çok uzağında bir küçük yerleşim alanı.
Sakin, sessiz bir yaşam sürdüren bu köyün ahalisi içinde Filiz ve Şefik Özsapçı adlarında bir çift yaşıyor.
BİR YILBAŞI GECESİ DEĞİŞEN HAYATŞefik Özsapçı, yıllar önce liseyi terk edip babası Mehmet Bey’in Kadıköy Çarşısı’ndaki meze dükkanında çalışmaya başlamış. Çarşının en eski mezecisi olan Mehmet Bey, 1982’de çok sevdiği ve sık sık gidip geldiği Ulupelit Köyü’nden bir arazi almış. 1987’de işini oğluna bırakarak, gelip köye yerleşerek çiftçiliğe başlamış. Şefik Özsapçı, Kandıra pazarından hindiler, ördekler, kazlar alarak mezeci dükkanını çeşitlendirmiş. Sırf ondan mal almak için taa Yeşilköy’den Kadıköy’e gelen müşteriler edinmiş. Ama bir gün, dokuz yaşından beri bulunduğu çarşıdan sıkılmış, Cihangir’e demirlemiş, eski evleri, daireleri alıp restore ederek pazarlamaya koyulmuş.
Evinde verdiği partilere yıllar içinde binden fazla insan gelip gitmiş. Dostlarının sayısı artmış, çevresi genişlemiş. Daha doğrusu o öyle zannetmiş. 2001’de bu fikri değişivermiş: "Kendi kendime, bu yılbaşı parti vermeyeceğim, dostlarımdan gelen daveti bekleyeceğim dedim. Bin kişiden iki kişi beni çağırdı. Gitmedim. Gece saat 12.00’yi vurduğunda balkona çıkıp ’hepiniz yalancısınız’ diye bağırdım. Çevremle ilişkimi kopardım. İki ay sonra bir yerde Filiz’le tanıştım. O dönemde sık sık köye, annemin, babamın yanına gidip geliyordum. Filiz’le köye yerleşmeye karar verdik. Hemen Şile’ye inip fırçalar, boyalar alıp kaldığımız eski köy evini elden geçirmeye koyulduk. İki hafta sonra artık oturulabilir hale geldi. O gün bugündür buradayız."
Devlet Tiyatroları’ndan olan Filiz Hanım da Şefik Bey’le benzer şeyleri yaşamış. İşini, kariyerini bırakıp Ulupelit’te yeni bir hayata başlamış olmaktan memnun.
KIRLARI SADECE PİKNİKTE GÖREN NESİL İÇİNGenç çift, toprak ve bitkiler hakkında araştırmaya, sebzeler ekip biçmeye başlamış. Bu arada işinin ehli olan ziraat mühendislerinden bilgiler almış, çok ciddi bir tarım kitaplığı oluşturmuş, okumuş, uygulamışlar. Sonunda seracılıkta karar kılmışlar. Az kimyasallı, dörtte üç organik diyebileceğimiz bir sistemde ilerlemişler. Roka, maydanoz, soğan, patlıcan, fasulye, biber gibi sebzeler yetiştirip Kadıköy Çarşısı’ndaki manavlara satarak geçimlerini idame ettirmişler. Hindiler, kazlar, tavuklar alıp büyütmüşler. Adını da "Şefik Beyin Çiftliği" koymuşlar. Şefik Bey’in babasının kurduğu koyun çiftliğinde de mandracılığı öğrenmişler. Ve bugüne gelmişler.
Şile Kaymakamlığı ve Belediye Başkanlığı, Özsapçı çiftinin yaptıklarını diğer köylere "örnek çiftlik modeli" olarak göstermeye başlamış. Şefik ve Filiz, bildiklerini ve uygulayarak öğrendiklerini çevredeki köylülerle paylaşmış. Şile için yeni bir model ortaya çıkmış. Bu serüvenin geldiği noktada, artık yeni bir şeyler yapmamız lazım diye düşünüp seralarını kendilerine benzeyen İstanbullulara açmaya karar vermişler. Yeni projeyi Filiz Özsapçı’dan dinleyelim:
"İstanbul’da artık kırları sadece piknikte gören yeni nesiller var. Toprağa dokunmadan büyüyen, evlenip çoluk çocuğa karışan insanlar yaşıyor bu şehirde. Tatile gittiklerinde arabanın camından seyre daldıkları köylere imrenerek bakan bu insanlar, aslında köylülerden daha fazla seviyor doğayı. Plastik tadında ve kokusunda olan sebzelerden nefret ediyorlar. Ama yapabilecekleri bir şey yok. İlk geldiğimiz yıl 50 metrekarelik bir sera yapmıştım. Bu seradan dört mevsim boyunca aldığımız ürünle manava uğrama gereği duymamış, hatta Cihangir’deki eski komşularımızı aylarca doyurmuştuk. Şimdi büyük seraları içerden 60 metrekarelik küçük parsellere bölüp en az bir yıllığına şehirlilere kiralayacağız. Ekimi onlarla birlikte yapacağız. İstedikleri zaman gelip seralarıyla ilgilenecekler. Onlar olmadığında biz sulayıp gübreleyeceğiz. Sık sık gelemeyenler için de bir formül geliştirdik. Biz onlar için olmuşları toplayıp hafta içinde evlerine kendi ürünlerini servis edeceğiz. Çocuklar burada hayvanlarla, bitkilerle birlikte büyüyecek. Gerçekten lezzetli ve toprak kokan sebzeler, meyveler yiyecekler."
İşte yeni projeleri bu. 80-100 kişilik bir kontenjanları var. Yakında, köy içinde birkaç eski köy evini onarıp insanların konaklayacakları mekanlar da yaratmak için harekete geçeceklermiş. O zaman gelenler burada kalabilecek. Sabahları horoz sesleriyle uyanıp folluktan taze çıkan yumurtalar, mandradan yeni sağılan sütler ve kaymaklarla kahvaltı yaparak günlerine başlayacaklar. Seralarına gidip ayrık otlarını elleriyle yolarak, olmuşları toplayarak günlerini geçirebilecekler. Şefik Beyin Çiftliği’ne ulaşmak için 0216 736 51 66, 0542 233 26 35
ozsapci@gmail.comFiliz ve Şefik Özsapçı, köylülerden çok farklı bir hayat sürüyor. Bir kere evin erkeğinin iki kulağında da küpe var. Başındaki başlık ise İrlanda köylülerinin şapkasını andırıyor. Şapkayı tamamlayan kılık kıyafet de öyle. Evin kadını ise çok Avrupai. Hatta Avustralya’daki deve kuşu çiftliği sahiplerine benziyor. Altı sene önce köye yerleşip iki sene önce, burada yaptıkları bir kır düğünüyle evlenmişler. Hindileri, tavukları, çok sayıda köpekleri olan bir aile. Evin hanımı birkaç ay sonra doğum yapacak. Çekirdek aile tamamlanacak.