Emre KIZILKAYA - Fotoğraflar: Baran ORDURAN
Oluşturulma Tarihi: Ocak 27, 2007 00:00
Norveç’ten çıkıp Vahşi Batı’nın müziğini yapan ve şöhreti sürpriz bir biçimde Türkiye’ye kadar ulaşan Helldorado, geçen hafta İstanbul’daydı.
Radyo Eksen’in yedinci yılı şerefine düzenlenen partide sahneye çıkan Norveçli rock grubu Helldorado, yüzlerce izleyiciye keyifli bir gece yaşattı. Albümleri Türkiye’de satılmamasına rağmen Türk müzikseverlerin bağrına bastığı grup, yaklaşık iki saatte 25 şarkı seslendirerek tam bir müzik ziyafeti çekti. Grup üyeleri, konserden sonra dört gün daha İstanbul’da kalarak alaturka enstrümanlar satın aldılar, Türk müzik gruplarını dinlediler, yeni bir bestelerine de "Kebab" ismini verdiklerini açıkladılar. Western filmlerinin Meksika soslu müzikleriyle Balkan ezgilerini birleştiren Helldorado’nun solisti, gitaristi ve şarkılarının yaratıcısı Dag Vagle ile konuştuk. Dag Vagle, "Şimdiye kadar verdiğimiz tüm konserler içinde en iyi seyirciyi Türkiye’de bulduk" diyor.
İsmiyle bile Vahşi Batı’yı çağrıştıran Helldorado nasıl kuruldu?
- Hepimiz western filmlerini çok seviyoruz, zaten ben küçükken kovboy olmak isterdim. 12-13 yıldır müziğin içindeyiz. Önceleri bir cover grubuyduk ve Kelt/İrlanda folk sanatçılarıyla çalıştık. Ayrıca western filmlerinde kullanılan, çoğu enstrümantal şarkıları çalardık. Beş-altı yıl önce kendi bestelerimizi yapıp ilk albümü çıkardık.
Üç albümünüz de sanki bir soundtrack olarak hazırlanmış gibi...
- Sinemayı müzikle iç içe görüyoruz. "Bir Avuç Dolar İçin" ve "İyi, Kötü ve Çirkin" gibi spagetti western filmlerinin yaratıcısı Sergio Leone’ye hepimiz hayranız. Bununla bağlantılı olarak, bu tür filmlerin müziklerini yapan Ennio Morricone bizi çok etkilemiştir. Aynı şekilde Emir Kusturica’yı seviyoruz ve onun müziklerini yapan No Smoking Orchestra’dan da ilham almışızdır. Quentin Tarantino ve David Lynch’in filmlerine de hayranız.
ÖNCE MÜZİK SONRA SÖZ
Kendi müziğinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
- Zor bir soru, ama şarkılarımızı birbirini tamamlayan üç gruba ayırmak mümkün. Western filmlerini anımsatan folk rock parçaları, "Just Like Fire" gibi daha hareketli punk rock’u andıran şarkılar ve ağır baladlar.
Şarkı sözleriniz çok doğal ve İngilizce anadiliniz gibi. Şarkılarınızı nasıl yazıyorsunuz?
- Genelde bir panik havasıyla tamamlıyoruz ve son olarak alelacele sözleri yazıyorum. Fakat "Dead River" gibi, sözleri önceden yazdığım istisnalar da var. Uzun bir süre İrlandalı, İngiliz, İskoçyalı müzisyenlerle çaldığımız için İngilizce yazmak doğal hale geldi.
TÜRKLER AĞZININ TADINI BİLİYORDünya çapında çok tanınan bir grup olmamanıza karşın İstanbul’da çoğu büyük gruptan daha fazla ilgi gördünüz. Sizce bu sevginin sebebi ne?
- Demek Türkler ağızlarının tadını biliyor! Şaka bir yana, Türk hayranlarımız bizi çok şaşırttı. Albüm burada satışta olmamasına rağmen bazı şarkılara eşlik ettiler. Almanya’da, Avusturya’da, İsviçre’de çaldık, ülkemizden en uzakta çaldığımız yer burası oldu ama en kalabalık konserimizdi. Türkler hem Western’i, hem de kullandığımız buzuki gibi Balkan enstrümanlarını seviyorlar. Bizi de ikisine de sahip olduğumuz için tutmuş olabilirler.
Gelecek için planlarınız neler?
- Bir süre stüdyoya kapanıp çalışacağız. 2007 yazının sonunda yeni albümümüzün tamamlanmasını planlıyoruz. Sürekli aynı sound ile devam edersek insanları sıkacağımızı biliyoruz, o yüzden bir takım farklılıklar olacak.