Güncelleme Tarihi:
Acaba bu Seyhan Sapmaz Hanım mıydı o genç kadın? 1970’lerin başı. Çoluk çocuk Uludağ’a gidiyoruz okul tatillerinde, yani senede iki defa, Noel’de ve Paskalya’da. (Dincilerin dediği gibi ‘misyoner okulları’nda okuduğumuz için...) Otel Fahri’de kalıyoruz. Allah rahmet eylesin güler yüzlü, yakışıklı Fahri Amca’nın (Fahri Kınay) misafiri olarak. Otel Fahri tipik bir dağ-kayak oteli. İçi tamamen cilalı ahşap. Odalar da öyle. Büyük salonda bir küçük köşe var, alçak koltuklara oturup, kayak dönüşü sıcak çayımızı içtiğimiz yanlış hatırlamıyorsam biraz yüksekçe bir yer. Bir gün, müşteriler kendi aralarında bu köşedeki yer halısının iyice kelekleştiğini söyleyince, otelin müdavimlerinden Şale olarak tasarlanmış, cilalı ahşap dekorasyonlu Otel Fahri’nin bu ‘intim’ köşesine... cart cam göbeği renginde peluş bir yer halısı döşettirdi. Pek de bir güzel olduydu hani. Bir de, Uludağ ve Sapmazlar deyince, gözümün önüne genç, sarışın bir kadın geliyor. Otel Fahri’nin alt katındaki oyun salonunda çayına-kahvesine bazen de üç kuruş parasına poker oynadığımız bir genç kadın. Tabii ki dağ otelinde çok dikkat çeken bir kıyafetti. Aradan geçen 30-35 seneye rağmen hatırlamam bundan. (Aydan bile hatırlamadı hayret, demek ki beni çok etkilemiş.) Adı kendinden 26 yaş genç bir işadamıyla “aşk dedikodusuna karışan” Sapmazlar’ın dul gelini Seyhan Hanım, benim hatırladığım o genç özenli sarışın olabilir mi acaba?
- Fahri Bey, müsaade et buranın halısını ben yenileteyim!
Sapmazlar o tarihte Türkiye’nin en büyük tekstilcilerinden.
Gerçekten de Hasan Bey sözünü tuttu.
O da herkes gibi, akşam yemek saatine doğru odasına çıkar, makyajını tazeler, şıklanır pıklanır ve yemeğe öyle inerdi. Ama herkes gibi - ne de olsa bir dağ sporları otelindeyiz - kalın bir kazak, dar bir pantolon, ayağında tüylü apre-skilerle inmediği, pek bir özenle şıklaştığı için hemen dikkat çekerdi.