Güncelleme Tarihi:
Vizyona girmeden ne çok konuşuldu Bemim Dünyam.
Yok çalıntıymış, yok emek hırsızlığıymış!
Oysa en baştan beri bu filmin Sanhay Leela Bhansali’nin yönettiği Hint filmi ‘Black’in (2005), 1950’li yılların Büyükadasına uyarlanmış hali olduğu biliniyordu.
Ki o film de aslında Amerikalı yazar ve aktivist Helen Keller’ın gerçek hikâyesinden uyarlanmıştı.
Kısacası, özetle, ortada sadece uyarlama bir film var.
Bu noktadan sonra hikâyelerimiz bitti de mi uyarlamalara kaldık, tartışması yapılabilir ancak.
Ki o da ayrı bir yazı konusu.
UĞUR YÜCEL BEREN SAAT BULUŞMASI
Uğur Yücel, Ejder Kapanı’nından sonra yine hedefi gişe odaklı bir filmle geldi karşımıza.
Denenmiş ve tutmuş bir hikâyeyle risk almaması ve başrole Beren Saat gibi popüler bir oyuncuyu yerleştirmesinden anlamak zor değil.
Benim Dünyam’ın hikâyesi sevgi, umut, mücadele ve sabır aşılıyor izleyenlere.
Adada yaşayan zengin bir ailenin ilk çocuğu olan Ela, henüz iki yaşındayken geçirdiği hastalık nedeniyle hem gözlerini hem de duyma yetisini kaybediyor.
Ve bundan sonra hiçbir profesyonel yardım alamadığı için hırçın, uyumsuz bir kız haline geliyor.
O kadar ki katı babası başedemediği kızını akıl hastanesine yatırmayı bile düşünmeye başlıyor.
AZİM, TUTKU VE SABIR HİKÂYESİ
Bu noktada Ela’nın hayatına Mahir hoca giriyor.
O, sağır ve dilsiz ablasının akıl hastanesine kapatılmasından sonra kendisini engellilere adamış biri.
Eda’yı eğitirken özellikle ilk zamanlarda çok sert yöntemler uyguluyor.
Ki filmin bu sahneleri bana politik açıdan oldukça yanlış geldi.
Böyle eğitim olmaz, bu tavsiye edilemez diye düşünmedim değil.
Sonrası bir azim, tutku ve sabır hikâyesi.
Mahir hoca ile Ela’nın buluşması, ‘imkânsız’ diye bir şey olmadığının bir kanıtı olarak beyazperdede izleyenleri bekliyor.
HEM AĞLATIYOR HEM DE BEREN BAŞARILI
Benim Dünyam’ın gişe başarısını belirleyecek iki önemli faktör var.
Bunlardan biri koşulsuz ağlatacak olması.
Sinemanın altın kurallarından biri haline geldi; gözyaşı ya da kahkahanın gişeye katkısını yadsıyamayız.
Bir ikinci etken, son dönemin en popüler kadın oyuncularından Beren Saat’in varlığı kuşkusuz.
Buna alkışı hak eden oyunculuğunun eklenmesiyle Beren Saat etkisi iki katına çıkıyor.
ÇOCUK OYUNCU MELİS’İN AĞIR ROLÜ
Kör, sağır ve dilsiz kızına desteğini ve sevgisini bir an olsun esirgemeyen anne rolündeki Ayça Bingöl’ün ve Beren Saat’in çocukluğunu oynayan Melis Mutlucu’nun oyunculuklarını da es geçmemek lazım.
Melis Mutlucu yaşına göre oldukça ağır bir rolün altından mükemmel kalkmış.
Uğur Yücel deli dolu, tutkulu öğretmen rolünde başarılı.
İyi oyunculuklar, Beren Saat’in yapımı yükselten varlığı ve gözyaşı faktörü bu filmin gişe başarısına katkıda bulunarak, yapımcı firmanın yüzünü güldürecektir.
AĞLAK BİR FİLMDEN ÖTE BAŞARI HİKÂYESİ
Bence Benim Dünyam’ı genel izleyici kadar, hatta daha fazla engellilerin izlemesi lazım.
Kendilerini iyi hissetmek, neler başarabileceklerini anlamak adına.
Çünkü Benim Dünyam ağlak bir film olmasının ötesinde bir başarı hikâyesi, engellilerin imkansızla imtihanı...
Bu filmi engellilerin de izlemesini sağlamak için altyazı, işaret dili ve sesli betimleme olan seansların konulması yönündeki ricamı buradan bir kez daha tekrarlamış olayım.