Güncelleme Tarihi:
Pazartesi günü çok telaşım vardı, gazeteleri doğru dürüst okumamışım demek ki...
Akşam, geç bir saatte eve giderken, her zaman alışveriş yaptığım gazete bayiine uğradım. Kızımın aylık kontörlü kart istihkakını almak için.
İkimiz de gazeteciyiz ya (Ben çocukken, "babam gazeteci" deyince, okul arkadaşlarım "Söyle babana, bize sabahları bir Cumhuriyet bıraksın" diye takılırlardı.), gazetelerden, tirajlardan, promosyondan filan konuşuruz.
Bu seferki konuya hiç hazırlıklı değilmişim, afalladım bir an. Dedim ya, o gün köşe yazılarını iyi okumamışım...
- Abi be, bak köşe yazarları alışveriş yaptıkları dükkânlara ne biçim kıyak yapıyor...
- Eee?
- Sen de köşende, "Ben sabahları gazetemi Filanca Sokak'ın köşesindeki gazete bayii Hıdır'dan alırım" diye yazsan, şöyle açık adımı, hatta telefon numaramı versen... ne olur? Üç beş müşteri fazla gelse, biz de bir ekmek yesek...
- Bedavaya reklam olur mu oğlum?
- Vallahi abi, yap sen benim reklamımı, bir iyilik yaparız herhalde, eşek değiliz ya!
- Haydi canım, öyle gazeteci mi olur!
- Ohoooo, abi, sen kendi gazeteni de okumuyorsun galiba!..
Ben uzaklaşırken, hâlâ arkamdan bağırıyordu:
- Serdar Abi, adresimi verirsen tarif de et. Sırtını Akmerkez'e ver, dümdüz aşağı yürü, göbeği geçince, sağdaki köşede...