Oluşturulma Tarihi: Ocak 30, 2005 00:33
ERTUĞRUL ÖZKÖK (Hürriyet Yayın Yönetmeni)
Mafyadan, terör örgütünden terörist medyacıdan korkmam ama kadından korkarım
Kadından korkar mıyım? Korkmak kelimesini telaffuz etmek istemem. Ama şunu da itiraf etmekten hiç korkmam. Ben, kadınla kavgaya girmeye korkarım. Çünkü bunun peşinen kaybedeceğim bir kavga olduğuna inanıyorum. O nedenle kadınlarla iyi geçinmeye çalışıyorum. Aşağıdan alıyorum. Benim için çok önemli değilse sesimi çıkarmıyorum.
Kavga etmeyi sevmemekle birlikte kavgadan da korkan bir insan değilim. Ama kadınlarda beni korkutan bazı özellikler var. Mesela ben affediciyim. Kadınlarda ise bu duygunun çok kuvvetli olduğunu sanmıyorum. ‘Kini’ sürdürme konusunda erkeklere göre daha kararlılar.
Daha fevriler. Sanki sahip oldukları gücün bilinciyle hareket ediyorlar gibi duruyorlar. Yani erkeklerden daha fazla güç kullanıyorlar. Tabii burada güç kullanımından kastettiğim şey, kaba kuvvet kullanmak değil. Kadınlar o konuda erkeklerle aşık atamazlar. ‘Kadına ait’ gücün kullanılmasından söz ediyorum.
Ben Jean Counut’nün, kadın korkusu konusundaki bilinçaltı açıklamalarına girmek istemiyorum. O beni aşar.
Ama şunu söyleyebilirim. Kadından neden korktuğumu çok iyi bilmesem de şunu çok iyi biliyorum. Kadından korkuyorum. Bu belki de kadın karşısındaki çaresizliğin, aczin getirdiği bir duygu. Mafyadan, terör örgütünden, terörist medyacıdan korkmam, ama kadından korkarım. O nedenle mesleki hayatımda Cem Uzan’la mücadele ederken hiç zorlanmadım. Ama Tansu Çiller’le mücadele benim için o kadar kolay olmadı.
İşte bu nedenle kadınla mücadele yerine, barış içinde birlikte yaşamayı tercih ederim.
TEOMAN (müzisyen)
Cinsellik söz konusu olduğunda erkek sevdiklerinden korkuyor
Erkekler kadınlardan tabii ki korkuyorlar. Erkeklere tarihin ilk zamanlarından beri sunulmuş platform, her an kaybedilecek bir şeyleri varmış gibi hissettiriliyor onlara. Erkekler, erkekliklerini kadınlar üzerinden kurguladıklarından ve bu onları telaşlı kıldığından, kadınlar -tersiymiş gibi dursa da- aslında daha sakin, sabırlı ve telaşsızdırlar. Cinsellik söz konusu olduğunda erkek sevdiklerinden korkuyor. Bu korkuyu bertaraf etmenin yolu yok. Sizi çeken bir şeyden kaçamazsınız. Son söz olarak; erkekler kadınlardan korkarken, kadınların korkusu hemcinslerinden. Kadınlar, kadınlardan korkuyorlar.
HAŞMET BABAOĞLU (Vatan Gazetesi yazarı)
Kadınlardan değil, kadınların yanındaki kendimden korkarım
Her şeyden önce Jean Cournot’nün kadın korkusunu açıklamak üzere öne sürdüğü görüşlerin aşırı beylik tezler olduğunu söylemek zorundayım. Dahası, bunlar arabayı atların önüne koşan tezler... Mesela kadınları büyülü, tılsımlı bulduğumuz için onlardan korktuğumuzu söylemek göz alıcı ama nereden bakarsanız yanlıştır. Tersine, korktuğumuz için ve bu korkunun üzerine parlak bir şal örtmek için kadınların tılsımlı olduğunu sanıyoruz...
O halde korkumuzun kaynağını daha derinde aramak gerekir. O da bebekken annemizin memesiyle girdiğimiz ilişkidir... O meme bizim dünyamız, her şeyimiz, varlık sebebimizdir ama her seferinde birdenbire gider yanıbaşımızdan. Ve bütün kadınlar bizi aynı o meme gibi ‘aslında asla bize ait olmadıkları, olamayacakları’ gerçeği yüzünden korkuturlar. Çok derin bilinçdışı bir korkudur bu, daha doğrusu, endişedir...
Bu işin bilinçdışı yanı. Bilinçli yaşadıklarımıza gelince, kendi adıma kadınlardan değil, kadınların yanındaki kendimden korkarım. En güçlü erkekler bile kadınların yanında güçsüzlük hissini tadarlar. Bir huzursuzluktur bu. Ve her erkek gibi beni de zaman zaman mızmız bir çocuğa benzetir. Korkuyu bertaraf etmek mi? Bazen neredeyse imkansızdır. yalnızlığıma kaçarım...
HADİ ULUENGİN (Hürriyet yazarı)
Korku ne kelime kadınlar karşısında tir tir titredim
Hani hikaye vardır, bir grup erkeğe ‘kılıbıklar sağa, kazaklar sola geçsin’ demişler ve herkes sağa, sadece son derece pısırık bir adam da sola geçmiş. Millet onu can-ı gönülden tebrik edip işin sırrını sorduğunda da adamın hımbıl sesle verdiği cevap, ‘Nerde çokluk, orda bokluk diyen karımın korkusundan sola yanaştım’ olmuş. İşte soru da buna benziyor... Şaka bir yana, galiba kadınlardan tek korkumu, onların benim özgürlüğümü sınırlayacak olmaları ihtimali oluşturuyor. Yani, tamamen bireyci, hatta ‘egoist’ diye tanımlanacak cinsten bir endişe ki, bu, tamamen benim kişisel ve iradi tercihimden kaynaklanıyor, kadınlardan değil...
Yoksa, övünmek gibi olmasın ama ruhi, maddi, manevi ve bedeni açılardan karşı cinse karşı hiçbir korku taşımıyorum. Çünkü, kadınları seviyorum, çok seviyorum. Muhtemelen de onların dilini konuşabildiğim için seviyorum.
Fakat tabii itiraf etmek gerekiyor ki, yaşın, olgunluğun, tecrübenin de bu ‘korkusuzluk’la (!) büyük ilgisi var. Ergenlik çağımda ve ilk gençliğimde, korku ne kelime, kadınlar karşısında tir tir titredim.
Kendimde olmadığını söylediğime göre, bari başka erkeklere naçizane bir ‘tavsiyede’ bulunayım: Kadınlara asla hükmetmeye kalkışmayın, korkunun kaynağını bu ‘hükmetmek’ içgüdüsü oluşturur. Kadınlar kendilerine fiilen hükmeden erkekleri sevmezler, hatta nefret ederler. Ama bunu hiç pratiğe uygulamadan, hükmedebileceklerini ruhen duyumsatan erkekleri severler.