Korkaklığım en büyük hatam

Güncelleme Tarihi:

Korkaklığım en büyük hatam
Oluşturulma Tarihi: Şubat 09, 2012 23:36

Romanya’nın ve dünyanın en sevilen isimlerinden biri. Bu akşamdan itibaren 15 Şubat’a kadar Ankara, İstanbul ve Eskişehir’de vereceği konserlerden bir hafta önce İstanbul’a gelen Zamfir’le kaldığı Pera Palas’ta buluşup sohbet ettik.

İnternette hakkınızda yazılan pek çok bilgide 40 milyon albüm satışınız ve 120’den fazla ödüle layık görüldüğünüz yazıyor. 40 Milyon az değil mi? Doğru mu bu bilgiler?
- Neden 40 milyon diyorlar hiç anlamıyorum. Aslında 750 milyon. Belki de 1985’ten kalmış bir bilgidir.

Bugün pan flüt dendiğinde akla ilk siz geliyorsunuz. Bu kadar albümü pan flüt çalarak satmış olmak nasıl bir duygu?
- Çünkü ben pan flütle çok ünlenmiş ilk müzisyenim. Hollanda, Avusturya, Belçika’da filan çok sevilmişti. İlk önceleri özellikle Avrupa’da büyük ilgi gördü. Muhteşem bir olaydı. 1976 ve 1980 arası dünyada hiç barış yoktu. Albümlerim doğaya bir dönüş gibi algılandı. Hippi akımı çok önemliydi. Dünyada çok etkiledi herkesi.

Peki ne değişti o günden bugüne?
- Gizli bir örgüt çıkıp ‘Barış, harmoni istemiyoruz. Biz rock’n roll, caz, diskotek ve gürültü istiyoruz’ dedi ve saçma sapan şeyleri ön plana çıkarttılar sanki. Ben ve benim gibi gruplar bu savaşı kaybetti. Sonuçta bugünkü katastrofik noktaya geldik. Zamfir’in milyonlarca albüm satmasının sebebi bu katastrofa tepkidir. Çünkü melodilerim ve şarkılarım dünyadaki en saf ve en güzel melodilerdir.

CELLIER TAM BİR YALANCI

İsviçreli etnomüzikolog Marcel Cellier’in sizi keşfettiği söyleniyor. Ama bunun böyle olmadığını söylüyorsunuz genelde. Asıl mesele nedir?
- Cellier’in beni keşfettiği doğru değil. Cellier Romanya’ya 1968’de ilk geldiğinde ben müzik akademisini bitirmiş bir pan flütçü ve Romanya’nın en büyük orkestrası olan Bükreş Folk Orkestrası’nın şefiydim. 300 sanatçıdan oluşan Skylark (Tarla Kuşu) isimli bir orkestraydı bu. Yani beni keşfetmesi onun yarattığı bir şehir efsanesinden başka bir şey değil.

Neden böyle bir efsane çıkarttığını biliyor musunuz?
- Çünkü Romen halk müziklerine hayran bir adam. İsviçre’deki pek çok radyoda Romen halk müziğini ve beni ortaya çıkarttığını söyleyip durdu. Büyük bir yetenek avcısıdır. Sırbistan, Bulgaristan ve Romanya arasında radyoları karıştırıp karıştırıp şarkı keşfederdi. Yıllarca bu üç ülke arasında dolaştı. Kimse de ona ne yaptığını sormadı.

Bu olay nasıl başlamış peki? İlk nasıl duymuş sizi?
- Şarkılarımdan birini Fransız Devlet Radyosu çaldığında o duymuş ve herkes gibi şaşırmış. Ne çaldığım enstrümanı biliyorlar ne de kimin çaldığını... Cellier, Bükreş’e gelip Kültür Bakanlığı’ndan beni buluyor. Olay bu kadar basit aslında. Bir insan neden dünyaya böyle yalan söyler ki...

DOINDA DE JALE’Yİ YAZARKEN ÇOK FAKİRDİK

Çocukken kimlerden etkilendiniz?
- Çok zor bir hikâye. Pan flüt ulusal bir enstrümanımız. Bir takım kazılarda anıtlar ve pan flütle ilgili çizim ve dökümanlara rastlandı. Milattan sonra 300 ve 900 arasında Romanya’yla ilgili bir bilgi yok. Balkanların ortasındaki bir ülke hakkında nasıl olur da hiç kimse bir şey söylemez, anlamıyorum. Pan flütü 900’den sonra birtakım çingene gruplarının çaldığını biliyoruz. Lisedeyken öğretmenim Fanika Luka, pan flütün geleceğini kurtardı. 11 öğrenciydik. Ben de eğitimden sonra sadece pan flüt çalmaya karar verdim zaten.

Doğadan çok etkilendiğinizi söylediniz. Size barış ve huzuru çağrıştırdığını tahmin ediyorum. İlham kaynağınız doğa mıdır?
- 1965’te Doinda de Jale’yi yazdım ve çok büyük başarı kazandı. Doğa, insanlık ve güzelliği korumak için yazılmış bir dua gibiydi.

Böyle bir eseri yazarken nelerden etkilendiniz peki?
- Komünizmden hep nefret ettim ve kendimi bildim bileli karşı oldum. Çünkü babamın işi ve arsaları elinden alındı. Bir anda fakirleştik. Ne ekmeğimiz ne de içecek suyumuz vardı. Hayata devam etmek çok zordu. Bunlardan etkilenmiştim.

Fransa’da çok fazla kaldınız. Size ne gibi katkısı oldu?
- 1970’de Paris’te bulundum ve o arada Nana Mouskouri, Jacques Brel, Adamo, Serge Lama, Aznavour gibi en önemli şarkıcılarla tanıştım. Benim için muhteşem bir devrimdi tam göbeğinde olduğum...

Pek fazla filmde şarkılarınız kullanıldı. En sevdiğiniz yönetmen kimdir?
- 1980’de Amerika’lılar beni Paramount’la tanıştırdı. Hollywood’a Karate Kid, Once Upon A Time In America ve Picnic At Hanging Rock gibi filmlere müzik yaptım. Robert De Niro ve Ennio Morricone’yle tanıştım. Fakat en önemli yönetmen benim için Sergio Leone oldu. Bence dünyanın en iyisi odur. Onun yaptığı her film sinema şaheseridir.

Müzik yaşantınızda yaptığınız en büyük hata nedir?
- Hata mı? Kaçak olduğum yıllarda çok zaman kaybettim. Paris, Kanada, İsviçre ve tekrar Fransa’ya gittim geldim 20 yıl boyunca. Bunun da nedeni komünizmden çok korkmuş olmamdı. Bence en büyük hatam cesaretsizliğim ve kaçaklığımdır. Hiç yoktan 10 yıl kaybettim. Komünizm beni tilkinin tavşanı kovalaması gibi kovaladı. Her gece ve gündüz yakalanmamak için kaçtım. Uçakta, trende, restoranda sürekli tetikte oldum.

İSTANBUL HİÇ DE İLGİMİ ÇEKMİYOR

İstanbul ve Türkiye’nin hikayesini severim. İstanbul sadece çok büyük bir şehir. Metropolleri sevmem çünkü nefes alamam. New York’tan da nefret ederim. Dünya nüfusunun yüzde 99’u New York’a imrenir fakat ben hiç sevmiyorum. Benim için sadece büyük bir şehirdir. Sokaklarda fareler, şarapçılar, dilenciler ve milyarderler vardır. İnsanlığın bugünkü halinin aynasıdır New York. İstanbul pek öyle sayılmaz çünkü New York’un hiçbir zaman İstanbul gibi bir hikâyesi olamayacak. İstanbul’da kısa kalırsan anlamazsın. Meraklıysan tarihine burada yaşaman ve nefes alman gerekir. Önüme bir seçenek sunulsa Antalya veya Bodrum’u tercih ederim.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!