Güncelleme Tarihi:
Bu haberi yapma hikayem, köpek tutkumla falan başlamadı. Basbayağı tepeden inme, zorlama bir hikaye var arkasında. Her Allah’ın günü köpek isteyen 12 yaşındaki kızımı, yedi yıl boyunca, “Korkuyorum, dokunamıyorum, zaten bahçemiz de yok” gibi, ona göre bahane, bana göre buz gibi haklı gerekçelerle geçiştirdim. Ama bir yılbaşı günü, karşıma geçip, şu ültimatomu verince yutkundum, tek kelime edemedim: “Senden şunca yıldır tek bir hayalimi gerçekleştirmeni istedim. Ama yapmadın. Ben üstüme düşen her şeyi yaptım. Para biriktirdim, köpekler hakkında her şeyi okudum. Sorumsuz olmadığımı da biliyorsun. Bu yılın sonuna kadar köpek almazsan, söz veriyorum bir daha köpeğin adını bile anmayacağım. Ama bil ki, seni hayat boyu affetmeyeceğim.”
Son zamanların modası ‘Evren sesimi duydu’ hikayesi midir bilmem, ertesi gün bir arkadaşım arayıp, “Bir dostumun köpeği doğum yapacak birini ister misin?” diye sordu. Köpek eve geldiğinde, kızım sevinçten, ben korkudan aklımı kaçırıyordum. Sırf kızım ölesiye istiyor diye, dokunamadığım ve nasıl bakacağımı bilmediğim bir hayvanı eve almıştım. Acil yardıma ihtiyacım vardı. Altı aylık olduğunda bir eğitmene gitmesi gerekiyordu. Gitti de. Ama sonuç hüsrandı. Eve çişini, kakasını yapmaya devam ediyor, evde kemirilmedik terlik bırakmıyordu. Aksi gibi, köpeğimle aramdaki tüm buzları da eritmiş, aşk yaşıyordum. Ama hayatımı da zehir etsin istemiyordum. Sonu hüsranla biten ikinci bir eğitim tecrübem daha oldu. Yok, bu köpek bir türlü ‘adam’ olmuyordu. En sonunda huysuz bir köpeğim olduğuna ve asla eğitilemeyeceğine karar verip, eğitim defterini kapattım. İşte o zaman, işinin ehli bir köpek eğitmeni bulmanın nasıl da hayat kurtaran bir detay olduğunun farkına vardım.
EŞYA GİBİ ALIYORLAR
İstanbul’un biraz dışına çıkıp, sıra sıra köpek eğitim ve üretim çiftliklerini gördüğümde, bu detayın farkında olanın sadece ben olmadığını anladım. Kapılarını çalıp, hepsi uluslararası sertifikaya sahip eğitmenlere, Türkiye’deki köpek üretim ve eğitim işinin niye bu kadar büyüdüğünü ve köpek sahipliğinin giderek arttığını sordum. Basit cevaplarla karşılaşacağımı sanıyorken, sosyolojik tahlillerle karşılaştım. Mete Sözeri, Türkler’in Anadolu’ya hayvanlarla girdiğini hatırlatarak anlattı: “Yerleşik düzene geçinceye kadar hayvanlarla birlikte yaşadılar. Ama yerleşik hayatta ilk vazgeçtikleri de yine hayvanları oldu. Dinin bazı mezheplerinin köpeği yasaklaması da etkili oldu. Ama burjuvazinin gelişmesiyle, insanlar yalnız hayatlar yaşamaya başlayınca, dostluğu köpeklerde aramaya sarıldı.”
Sedat Atalay ise, bu işin bir eşya ya da kürk gibi moda akımı olduğunu söylüyor: “Köpekler yüzyıllardır hayatımızdaydı zaten. Fakat Avrupalı’nın evinde köpek gördüklerinde, bizimkiler de ‘Aaa, ben de istiyorum’ diye özentiyle köpek sahibi oluyor.
Şener Böcek de Turgut Özal döneminden bir tespit yapıyor: “Bir refah patlaması olunca villalar çoğaldı. İnsanlar bahçeli evlere taşındı. Sonrasında da kimi hırsızdan korunmak için, kimi yabancıları taklit ederek, kimi de gerçekten sevdiği için köpek sahibi oldu.”
SAHİBİNİN EĞİTİMİ ŞART
Kışın köpeğine bakıp, yazlığa giderken sokağa atanlar, onların müşteri profilinde değil. Kapılarını çalanlar, herhangi bir nedenle köpek sahibi olup, köpeğiyle başa çıkamayan ama vazgeçmeyi de göze alamayanlar. Sedat Atalay, köpek eğitimini tıpkı anaokuluna benzetiyor: “Bu iş veli, öğretmen ve çocuk üçgenine benzer. Üçgendeki herkes üstüne düşeni yaparsa, iyi eğitimli bir köpeğiniz olabilir. ‘Köpeğimi bir ay eğitime verdim, her şeyi öğrenmiştir’ demek yanlış. Hiçbir köpek, bir ayda her şeyi öğrenemez. Ve asıl önemlisi köpekten çok, sahibinin eğitilmesi gerekir. Köpek sahibi, nasıl davranacağını bilmeyince, köpeğin eğitimi de çöpe gider.”
Mete Sözeri, köpek sahibi olmadan önce yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor: “Arkadaş olarak mı, koruma olarak mı seçeceksiniz? Evinizde çocuk var mı? Bahçede mi, evde mi bakacaksınız? Eğer pasif biriyseniz, dominant bir köpekle başa çıkmaya hazır mısınız? Bu soruların cevaplarını vermeden köpek sahibi olmak çok akıllıca değil.”
Köpeği aldınız. Şimdi ne yapacaksınız, doğru eğitmeni nasıl bulacaksınız? Onun cevabı da Can Paksoy’dan geliyor: “Mutlaka referans isteyin. En az üç yer gezin. Her ırkın bir üreticisi oluşmasa da, özellikle üreticiden köpek satın alın. Şeceresini
bilirseniz, genetik hastalık riskini de aza indirmiş olursunuz.”
SEDAT ATALAY
Sürülünce Alman çoban aldı
12 Eylül döneminde, eğitim müfettişiyken Doğu’da dağ başında bir köye sürülünce, kendisini korumak için ilk kez bir Alman çoban köpeği sahibi oldu. Alman çoban köpeklerinden vazgeçemeyeceğini anlayınca, köpek eğitmenliği seminerlerine katıldı. Alman Çoban Köpekleri Derneği’nin de kurucusu.
METE SÖZERİ
Deprem evinin hediyesi
Depremden sonra, prefabrik evde yaşarken koruma amaçlı Alman çoban köpeği aldı. 2001 krizinde grafik tasarımcılığından ayrılmak zorunda kalınca, uluslararası köpek eğitmenliği sertifikası aldı. Beş yıldır, hem Alman çoban köpeği yetiştiricisi hem de köpek eğitmeni.
ŞENER BÖCEK
Mama satarak başladı
Yedi köpekle büyüdü. Yemek ve su vermekle köpek eğitilmeyeceğini anlayınca köpekler hakkında araştırmalara başladı. Önce köpek maması satarak işe başladı, şimdi ise bu işin en eskisi olarak kendi evinin bahçesinde, uluslararası sertifikalı eğitimci olarak köpek eğitmeye devam ediyor.
CAN PAKSOY
Valizde hayvan ticaretine tepki
Makine mühendisliği okuduktan sonra yurtdışına gitti. Orada, köpek işinin ciddi bir ticaret olduğunu gördü. Bulgaristan ve Romanya gibi ülkelerden valizlerde kötü şartlarda ve çoğu hastalıklı getirilen köpekleri görünce; genetiği iyi köpekler getirmeye karar verdi. Şimdi, kendi çiftliğinde üretici, eğitmen ve köpek eğitmenliği sınav hakemi.