Komik ve ayyaş anneanne

Güncelleme Tarihi:

Komik ve ayyaş anneanne
Oluşturulma Tarihi: Mart 02, 2010 00:00

“Lord of The Rings” ve “King Kong” gibi gişe rekortmeni filmlerin Oscar’lı yönetmeni Peter Jackson, şimdi de küçük bir kızın komşusu tarafından öldürülmesini konu alan “Cennetimden Bakarken” ile gündemde... Jackson, geçtiğimiz günlerde Londra’da Kelebek ile buluştu, projeye ve kendisine dair merak edilenleri anlattı.

Haberin Devamı

Alice Sebold’un “The Lovely Bones”u (Cennetimden Bakarken) daha piyasaya çıkar çıkmaz en çok satanlar listesine girdi, son 10 yılın en çok konuşulan kitaplarından biri oldu. Sebold’un neredeyse bir klasik haline gelen eseri, güçlü hikayesiyle Oscar’lı yönetmen Peter Jackson’ı da etkiledi. “Yüzüklerin Efendisi” üçlemesine senaryo yazarı, yönetmen ve yapımcı olarak imzasını atan, bugüne kadar 30 dalda Oscar’a aday gösterilen ve bunların 17’sini kazanan efsane yönetmen, şimdi de “Cennetimden Bakarken” ile kendinden söz ettiriyor. Film, pazar günü düzenlenecek Oscar gecesinin favori yapımları arasında...
   
Peter Jackson’a film hakkında merak ettiklerimizi Londra’da sorduk...           

Öncelikle şunu öğrenmek istiyorum; bu öyküde sizi çeken neydi? Neden bu filmi yapmak istediniz? 

- 14 yaşındaki Susie Salmon, bir cinayete kurban gidiyor. Ama öldükten sonra bir nevi “ara bölge”de sıkışıp kalıyor ve geriye yani yaşama dönebileceğini ümit etmeye başlıyor. Öte yandan filmde küçük kızın ailesinin yaşadığı derin üzüntü ve acı da var... Bütün bu resmin orta yerinde ise sıradan bir adam, katil komşu yer alıyor. Hikaye bu üçgen içinde çok güçlü bir şekilde gelişiyor. Özellikle 14 yaşındaki genç kız, öldürüldükten sonra çok çeşitli duyguları yaşıyor. Bir yanda katiline duyduğu öfke, diğer yanda affetme ve ailesinin sevgisiyle olgunlaşma... Tabii fiziksel yaşamdan ayrıldığının farkında olması da cabası... Bu öykünün beyazperdeye aktarılması gerçekten zordu. ışte o nedenle filmi yapmayı çok istedim.

Çok güçlü bir yönetmensiniz, bugüne kadar pek çok önemli filme imza attınız. Sürekli kendinizi aşmanız gerektiğini düşünüyor musunuz? Bir sonraki filmin öncekinden başarısız olma ihtimali sizi korkutuyor mu?

- Yoo, hiç korkutmuyor. Ben zaten hislerimle, bir bakıma kendim için film yaparım. Önce benim beğenmem gerek. Yaptığım filmi beğeniyorsam, seyirci de beğenir zaten. Hislerimde yanılmam ben...

ÖLÜMDEN SONRASINI GÖSTEREN FİLM AZ

Bu filmde 14 yaşında cinayete kurban giden ama ölmesine rağmen dünyadan ayrılmayı reddeden bir kızın hikayesi anlatılıyor. Ağır bir konu değil mi bu?

- Ağır olabilir ama biz görsel olarak çok farklı bir derinlik yarattık. Seyirciyi üzdüğümüzü sanmıyorum. Kaldı ki film, sonunda sevginin bağışlayıcı gücünü yansıtıyor. Filmi yapım aşaması bittiğinde önce 12 yaşındaki kızımla beraber izledim.

Nasıl buldu peki filmi?

- Çok beğendi. Hangi dinde olursanız olun, hatta dine inanın ya da inanmayın, bunlar sürekli konuşulan ve varlığı tartışılan konular. O nedenle beyazperde de işlenmeli diye düşünüyorum. Hem ölümden sonrasını gösteren çok az film var.

Peki, siz ölümden sonra yaşama inanıyor musunuz?

- Doğrusu çok emin değilim. Ölümden sonra yaşam hem var hem de yok galiba... Daha doğrusu ben enerjiye inanıyorum. Dindar değilim, herkes istediği şeye inanmalı..

Filmde katil komşuyu canlandıran Stanley Tucci’yi bu role ikna etmeniz çok zor olmuş galiba...

- Doğru. Stanley önce bu rolü kabul etmedi. Senaryoyu okumuş, hatta karısıyla tartışmış. Karısı ona “Bu rolü oynamak istediğine emin misin?” demiş.

Neden özellikle onu istediniz?

- Stanley’i daha önce değişik rollerde görmüş ve çok beğenmiştim. Bu nedenle onun oynamasını istedim ve bir şekilde kendisini ikna ettim. ıyi de yapmışım, çünkü rolde çok başarılı oldu. şunu da ekleyeyim; Stanley çekimlerin başında rolün etkisinde kalıp kötü oluyor, çok üzülüyordu. Ancak zamanla katil George olmayı başardı.

SAOIRSE RONAN FİLM İÇİN BİR ARMAĞAN

Peki ya küçük kızı oynayan Saoirse Ronan... Onu neden seçtiniz?


- Açıkçası filmin kadrosunu oluştururken, 14 yaşındaki kızı kimin oynayacağına dair hiçbir fikrim yoktu. Saoirse Ronan’dan da pek haberdar değildim.

Nasıl haberdar oldunuz?

- ırlanda’da yaşayan Saoirse, oyuncu bir babanın kızı... Ve tek ideali babası gibi oyuncu olabilmek. Baba-kız deneme bantlarını ırlanda’da, evlerinin bahçesinde çekmişler. Bu da bana çok samimi ve doğal geldi. ıyi ki onu seçmişim çünkü bence Saoirse bu film için bir armağan...

Haberin Devamı

SUSAN SARANDON: AİLE BAĞINI ÖLÜM BİLE KOPARAMAZ

Hollywood’un efsane isimlerinden Susan Sarandon, “Cennetimden Bakarken” filminde “komik ve ayyaş anneanne”yi canlandırdı. Kitabı ilk okuyanlardan biri olduğunu, 11 Eylül saldırıları sırasında eline aldığını söyleyen usta oyuncu, o saldırılarda ölen insanları da düşününce “Cennetimden Bakarken”den çok etkilenmiş. Bu nedenle Peter Jackson’ın teklifini hemen kabul etmiş.
Sarandon, bu filmde kendisini en çok neyin etkilediği sorusuna şu yanıtı veriyor: “Ben geç çocuk sahibi oldum. Bu nedenle çocuklar konusunda çok hassasım. Onlar her şeyin en iyisine, sevgiye, sevilmeye layık. Bir de şu var; aile arasındaki bağ ve enerji, hiçbir şekilde hatta öldükten sonra bile kaybolmaz. Film bunu anlattığı için çok güçlü.”

Haberin Devamı

MARK WAHLBERG: O KADAR ÇOK AĞLAMIŞIM Kİ YÖNETMEN BENİ UYARDI

“Cennetimden Bakarken” filminde, öldürülen küçük kızın babasını Mark Wahlberg oynadı. Gerçek yaşamında da bir aile babası olan Wahlberg, rolü için şunları söyledi: “Bir babanın aklına gelebilecek en büyük trajedi, biricik kızını kaybetmektir. Ben de bir baba olduğum için bazı sahnelerde çok zorlandım. Mesela ölen kızının ruhunun yanıbaşında olduğunu hisseden baba birden ağlamaya başlıyor ya, işte o sahnede o kadar çok ağlamışım ki, Peter beni uyarmak zorunda kaldı, ‘Daha az ağla lütfen’ dedi.”

RACHEL WEISZ: KİMSE KUSURSUZ DEĞİLDİR

Oscar ödüllü ıngiliz oyuncu Rachel Weisz ise ölen kızı annesi rolüyle “Cennetimden Bakarken”de yer aldı. Rolün en çok kusurlu olmasını sevdiğini söyleyen başarılı aktris, bunun nedenini ise kısacık bir cümleyle özetliyor: “Çünkü kimse kusursuz değildir!”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!