Oluşturulma Tarihi: Mayıs 29, 2005 00:00
36 yaşında ‘ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı’ olan Ali Babacan, ÅŸimdi de ‘BaÅŸmüzakereci’liÄŸe atanarak omuzlarına yeni bir yük aldı. Küçük yaÅŸlarda Ankara’nın Çıkrıkçılar YokuÅŸu’ndaki aile iÅŸletmesinde ticari yaÅŸamla tanışan Babacan’ın öğrencilik geçmiÅŸi baÅŸarılarla dolu. Siyasetin dolambaçlı kulvarlarında dolaÅŸmadan zirveye tırmanan Babacan’ın yaÅŸamöyküsünün renkleri ise sıradanlığın sıradışılığında gizli...Faturalarda dönüşüm saÄŸlayan adımı atabilmesinin nedeni belki de fatura kesmeye baÅŸladığında henüz ilkokul birinci sınıf öğrencisi olmasıydı. Özene bezene fatura doldurmanın zorluÄŸunu kimse ondan iyi bilemezdi. Küçük yaÅŸtan itibaren belleÄŸine iyice kazınmıştı faturalar.Nitekim üniversite yıllarında bilgisayarla tanıştığında aklına ilk gelen de fatura oldu. Faturaları bilgisayardan çıkarabilirdi! Hemen uygulamaya koymak istedi bu parlak fikri. IBM firmasıyla görüşüp teknik hazırlıklarını tamamladı. Ancak vergi dairesi yetkilileri karşısına dikildi: ‘Hayır faturalar matbaada basılmak zorunda.’ Genç Ali Babacan yılmadı, Maliye Bakanlığı’na gidip gelerek ikna etmeyi baÅŸardı bürokratları. Sonuç sevindiriciydi; aile ÅŸirketi, bilgisayardan fatura çıkarmaya baÅŸlayan ilk ÅŸirket olmuÅŸtu. Oysa dedesinin adını taşıyan Ali Babacan tekstil, Ankara’nın en eski alışveriÅŸ bölgesi olan Çıkrıkçılar YokuÅŸu’nu mesken tutmuÅŸtu. En yeni teknoloji, torun Ali Babacan sayesinde en eski bölgeden girmiÅŸti ticari yaÅŸama.Ä°ÅŸletme de eskiydi. Dede Ali Babacan, oÄŸlunu okutmak üzere Åžereflikoçhisar’dan Ankara’ya taşındığı 1928 yılında kurmuÅŸtu. DüşlediÄŸi gibi olmamış, oÄŸlu Hilmi de okul yıllarından sonra ticareti seçmiÅŸti.1967 yılında aileye bir erkek torun katıldığında baba oÄŸul birlikte çalışıyorlardı Çıkrıkçılar YokuÅŸu’nda. Neredeyse o da gözlerini ticari yaÅŸamın içinde açtı. Yürümeye baÅŸladığı günlerden itibaren sık sık iÅŸletmeye götürülmeye, evden çok orada zaman geçirmeye baÅŸladı. KurtuluÅŸ Ä°lkokulu’nda okurken artık iÅŸyerine gidiÅŸleri düzenli bir hal almıştı. Okuldan kalan saatlerini iÅŸyerinde çalışarak geçiriyordu küçük Ali. Her öğleden sonra iÅŸyerine koÅŸuyordu. Dedesi, depodan iÅŸyerine mal taşıtıyor, her seferinde de 25 kuruÅŸ veriyordu. Halbuki hamallar, bu rakamın neredeyse 10 katını alıyorlardı. Nedenini sorduÄŸunda dedesinden aldığı yanıt, adalet anlayışını yansıtıyordu: ‘Onlar senin 10 seferde taşıdığını bir seferde getiriyor.’Kimsenin hakkını yememek önemliydi dedesi için. AlışveriÅŸ yapanlara para üstü verebilmek için her sabah iÅŸyerini açarken bozuk para bulmayı alışkanlık haline getirmiÅŸti. Tüm müşterilerinin parasını tek kuruÅŸu bile kalmadan vermek en önemli yaÅŸam kurallarından biriydi yaÅŸlı adamın.Küçük Ali de o iÅŸyerinde sadece ticareti öğrenmekle kalmadı; yaÅŸam kuralları haline getireceÄŸi öğütlerle büyüdü. Ä°lkokulu bitirip TED Ankara Koleji’ne baÅŸladığında yaşıtlarına göre kavgalara girmeyen ama kendine güvenen bir yapısı vardı. Sınıf arkadaÅŸlarının aksine öğretmenleriyle tartışmaktan kaçınmıyordu. Dozunda, ölçülü tartışmalardı bunlar. Tabii çalışkanlığının da etkisi vardı bu davranışında. Derslerde sürekli parmağı havalarda geziyor, dersi kaçıranlar teneffüste ona soruyorlardı anlamadıkları konuları. Sınıfta aktif olmasına raÄŸmen okuldaki sosyal faaliyetlere neredeyse hiç katılmıyordu. Hep kendi limitleri içinde davranan, ölçülü biçili yaÅŸayan bir gençti.Kep giyme töreninde sınıf arkadaÅŸlarının alkışları arasında çıktı kürsüye. Okul birincisi olarak konuÅŸma hakkı onundu. Önceden hazırladığı konuÅŸmasını okuduktan sonra da diplomasını dönemin ünlü ismi eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli orgeneral Nurettin Ersin’in elinden aldı.OKUL YILLIÄžINDA YAZILI: ÇOK Ä°YÄ° ALIÅžVERİŞÇİDÄ°RTED’in 1985 mezunlar yıllığı da gurur verici satırlarla bezenmiÅŸti onun için. ArkadaÅŸları, çalışkanlığı ve titizliÄŸinin yanısıra iki önemli özelliÄŸine dikkat çekiyorlardı. Birincisi ‘alışveriÅŸ uzmanlığı’ydı: ‘Arkadaşımız çok güzel alışveriÅŸ yapar. ÇoÄŸumuzun tabiri caizse kazık yediÄŸi satıcılardan, kendisi böyle bir tuzaÄŸa hiç düşmez ve nerede kaliteli eÅŸya satıldığını iyi bilir.’İkincisi de neredeyse beÅŸ vakit namaz kılmasıydı. ‘Bizim yaşımızdaki her Müslüman’ın yapması gereken fakat her nedense ihmal ettiÄŸi beÅŸ vakit namazı elinden geldiÄŸince kılmaya çalışır ve bir insanın doÄŸru yoldan çıkmaması için gerekli olan duaları bilir ve onlara göre hareket eder’ deniliyordu yıllıkta.BeÅŸ vakit namaz kılma alışkanlığı lise yıllarından itibaren baÅŸlamıştı. Fırsat bulduÄŸunda namaz kılıyor, kılamadığı günler de kaza namazıyla tamamlıyordu eksiÄŸini.Ãœniversitelerde türban kavgasını baÅŸlatan Hatice Babacan, halasıydı. Hatice Babacan, derse türbanlı girdiÄŸi için Ankara Ãœniversitesi Ä°lahiyat Fakültesi’nden 1968 yılında atılmıştı. Bu bir ilkti Türkiye’de. Gerçi halasıyla Ali Babacan’ın çok sıkı iliÅŸkisi yoktu. Genel olarak muhafazakar bir ailede büyümesi dinine baÄŸlı olmasında önemli rol oynamıştı.NAMAZINDA NÄ°YAZINDA BÄ°R ODTÃœ BÄ°RÄ°NCÄ°SÄ°Lisede nasıl bir genç ise üniversitede de aynı çizgiyi izledi. ODTÃœ Endüstri MühendisliÄŸi bölümünde okurken de alkolün tadını bile merak etmeyen, namazını kaçırmamaya çalışan bir öğrenciydi. Yine okul dışındaki zamanını iÅŸyerinde geçiriyordu. Sosyal faaliyetlerden, siyasi toplantılardan tamamen uzak duruyordu.Bir keresinde titizliÄŸiyle ÅŸaşırttı sınıf arkadaÅŸlarını. Dört arkadaÅŸ ortak bir proje hazırlıyorlardı. Kağıt ve bazı kırtasiye malzemesini alma görevi Ali Babacan’a düştü. Dört ayrı fiÅŸle birlikte getirdi malzemeleri. Cüzi bir ücret ödese de kimsenin hakkının geçmemesi önemliydi onun için. Ticari yaÅŸamında öğrenmiÅŸti bu kuralı. TED’den de sınıf arkadaşı olduÄŸu için onu iyi tanıyan Can Akkan da 1989 mezuniyet yıllığında bu yönüne dikkat çekti: ‘Ali için okul yan bir uÄŸraÅŸtır. O esasında bir öğrenciden çok iÅŸadamıdır.’ Bir diÄŸer arkadaşı Hürol ise ‘Bizden çok farklı bir kiÅŸilik’ diyor ve ekliyordu: ‘Çok zeki. Her iÅŸin üstesinden gelebilecek bir kiÅŸilik. Birçok konuda bilgisi var. Proje çalışmalarımızda ondan çok ÅŸey öğrendim. Her geçen günün Ali’yi daha çok baÅŸarılara götüreceÄŸine eminim.’Nitekim Ali Babacan, ODTÜ’den, 4.00’lık ortalama ile üniversite birincisi olarak mezun oldu. Ãœniversite diplomasıyla yetinmeye niyeti yoktu. 1990 yılında Fulbright bursunu kazanarak, ABD’ye gitti. Hem de o yıllarda Amerika’daki sıralamada ilk sıralarda olan ABD Northwestern Ãœniversitesi Kellogg School’a. Aslında bu okula kabul edilebilmek için üniversite sonrasında üç dört yıllık iÅŸ tecrübesi olması gerekiyordu. O da iÅŸ tecrübesini kanıtlamak için Ankara’daki IBM temsilciliÄŸinden yazı aldı. IBM ile tanışıklığı, aile ÅŸirketinin bilgisayar sisteminin kurulması, fatura çıktısı alma mücadelesi verdiÄŸi günlere uzanıyordu.MBA YAPARKEN GOLF VE TENÄ°SLE TANIÅžTIÄ°ÅŸletme dalında yüksek lisans (MBA) yaptığı iki yıl, yaÅŸamında özel bir dönemdi. Global iÅŸ dünyasını tanımak ve Pazarlama, Organizasyon, Uluslararası Ä°ÅŸ Ä°daresi dallarında uzmanlaÅŸmakla kalmadı, yeni zevkler edindi. Golf, yüzme, tenis gibi sporlarla ilgilenmeye, sabahları koÅŸmaya baÅŸladı. Asıl önemlisi, seyahatler yaÅŸamının en büyük zevki haline geldi. Mısır’dan Hawaii’ye, Alaska’dan Tayland’a kadar birçok ülkeyi gezdi.Ãœniversitede, ‘Siz global dünyanın yöneticilerisiniz’ denilerek çeÅŸitli geziler teÅŸvik ediliyordu. Resmi turlar ve arkadaÅŸ gruplarının gezi organizasyonları birbirini izliyordu. Dünyayı gezmeye, master sonrasında Chicago’da, bankalara danışmanlık yapan özel bir ÅŸirkette çalışırken de devam etti. Geziye çıkmadan önce o ülkeyle ilgili kitaplar okumayı, organizasyon ile ilgili araÅŸtırma yapmayı ihmal etmiyordu. Macerayı ve risk almayı sevmediÄŸi için önhazırlık yapmadan yola çıkmıyordu. TemkinliliÄŸinin en somut örneÄŸi ise pasaportunun fotokopisini yanına alması; kredi kartları ile parasını ayrı cüzdanlarda taşımasıydı.Ä°LK 15 DAKÄ°KADA YILDIRIM AÅžKBol seyahatli günler, 1994’te Ankara’ya dönüşüyle birlikte noktalandı. Ä°ÅŸyerinde yalnız kalan babasına yardım için dönüş kararı vermiÅŸti. Burdur’da kısa dönem askerlik yaptıktan sonra sıra geldi evlenmeye. O zamana deÄŸin kız arkadaşı olmamıştı. Enerjisini evleneceÄŸi kızın nitelikleri üzerine düşünmeye vermiÅŸti. Dinle ilgili ortak deÄŸerleri olacak, yabancı dil bilecek, aile baÄŸları güçlü olacaktı.Ä°mdadına kız kardeÅŸleri yetiÅŸti. Kız kardeÅŸlerinin birisi ODTÃœ Bilgisayar MühendisliÄŸi’ni, diÄŸeri ODTÃœ Gıda MühendisliÄŸi’ni, en küçüğü de tıp fakültesini bitirmiÅŸti. Kendileri gibi TED’den mezun Zeynep’i uygun buldular aÄŸabeylerine. Hacettepe Ãœniversitesi Ä°ngilizce Mütercim Tercümanlık bölümünü bitiren Zeynep, üniversiteye kaydolduÄŸu yaz başını örtmüş, muhafazakar bir genç kızdı.KızkardeÅŸlerinin ‘AÄŸabeyciÄŸim, bu kız senin için uygun’ dedikleri Zeynep’i, tanıştığı an sevdi, ilk 15 dakikada evlenme kararını verdi. Sonraki yıllarda ‘yıldırım aÅŸk’ diye nitelendirecekti o an hissettiklerini. Üç hafta sonra, Mart 1995’te evlendiler. Ä°lk çocukları erkekti. Ona Kerem adını verdiler. Evlilik ve tabii iÅŸyerinin kumandasını ele aldığı o yoÄŸun yıllarda spora pek vakit bulamadığı gibi seyahatler de seyrekleÅŸti. O dönemde yaptığı tek farklı etkinlik, Ankara BüyükÅŸehir Belediyesi’ne bir yıl kadar finansman konusunda danışmanlık yapmasıydı. Amacı para kazanmak olmadığı için de aldığı maaşı Mehmetçik Vakfı’na bağışlıyordu her ay. YILDIZININ PARLADIÄžI ANLAR KAPISINI ÇALDIOnu siyasete davet eden Abdullah Gül oldu. Gül, önce onun babasından izin aldı. AKP kurucusu olan Ali Babacan için 2002 seçimleri yaÅŸamının dönüm noktasıydı. Gül, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlığı’nı ona teslim edince bütün yaÅŸam çizgisi deÄŸiÅŸti. 36 yaşındaki bu genç adam, kabinenin en genciydi. Siyasete yeni girmesine raÄŸmen bu görevin verilmesi AKP’lileri ÅŸaşırtmıştı; kimileri ‘Bebecan’ diyerek küçümsüyorlardı ama Gül ona güveniyordu. Tabii TED’den sınıf arkadaÅŸları da. Babacan, tebrik ziyaretine gelen arkadaÅŸlarına samimi konuÅŸacaktı:’Politikaya ısınamadım. Bana göre deÄŸil. Çok uzun vadeli beklentilerim yok. Uygun bir zamanda geri dönmek istiyorum.’Böyle konuÅŸsa da siyasetle baÄŸları giderek saÄŸlamlaÅŸtı. IMF ile iliÅŸkileri sorunsuz götürmesi ve ekonomideki olumlu geliÅŸmeler yıldızını parlattı. Canını sıkan olaylardan biri, ODTÜ’de konuÅŸturulmaması, biri de ABD ile imzaladığı 8.5 milyar dolarlık kredi anlaÅŸmasının ‘Kuzey Irak’ koÅŸuluna baÄŸlı olduÄŸunun açığa çıkmasıydı. Bilderberg toplantısına giderek Ä°slami kesimleri ÅŸaşırtsa da bu konuda eleÅŸtiri almadı. En çok eleÅŸtirildiÄŸi olay, oÄŸlu Kerem’e düzenlediÄŸi tahtırevanlı ve hediye sandıklı sünnet düğünü oldu.Önceleri ‘Tayyip Abi’, hükümete girince de ‘BaÅŸbakanım’ dediÄŸi Tayyip ErdoÄŸan’ın ‘yakın çevresi’ne girmesini ise baldızı Didem Yurter’in BaÅŸbakan’ın dostu olan Ramsey’in sahibi iÅŸadamı Remzi Gür’ün oÄŸluyla evlenmesi oldu.Artık AKP’de ne Babacan’ın ‘BaÅŸmüzakereci’ olarak atanmasına ÅŸaşıran kaldı, ne de olumsuz bir söz eden...Â
button