Güncelleme Tarihi:
Belli ki “işi kolaylayacak” bir teklif bekliyor benden.
- Bu saatten sonra sofra kurup, yemek yapacak değiliz a. İstersen bir şeyler atıştıralım, yahut bir döner alıp eve gidelim.
İkinci ihtimal daha cazip geldi, evde annemiz, babamız da var.
Levent’te bir büfenin önünde durduk. İçeri girerken, kapının yanındaki kaldırıma oturmuş, oturmuş değil, büzülmüş, kara, küçük şeyleri fark ettim. Besbelli iki kardeş, iki oğlan çocuğu, büyüğü taş çatlasa 9-10, küçüğü de 6-7 yaşlarında. Ellerinde üçer beşer kağıt mendil, satma ümitleri yok, birbirlerine sokulmuş oturuyorlar.
Kapının eşiğinde durdum, onlara doğru eğilip:
- Karnı aç olan var mı delikanlılar? diye sordum.
Büyüğü daha çabuk idrak etti:
- Benim aç abi!
- Kendimize birer lahmacun ısmarlayalım mı, ne dersiniz?
Bu sefer, yer cücesi, küçük doğruldu oturduğu yerden:
- Kola da alcan mı bize abi?
*
Onları, öylece, gecenin soğuğunda, karanlık bir sokakta, bir duvar dibine çökmüş, lahmacunlarını yer, kolalarını içerken bırakıp evime gittim.