Kokular ve sesler...

Güncelleme Tarihi:

Kokular ve sesler...
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 27, 2006 18:33

Dilimden damağına yayılan o ‘küf kokusu’ (mu tadı mı?) şimşek hızıyla 40 yıl geriye, İstanbul’dan uzaklara götürdü beni.

1960’lara, İzmit’in en güzel ilçesi Değirmendere’ye...

Çocukluğumun geçtiği, asırlık çınarların altındaki cennet bahçesine; ağaçlardan toplandığım meyveleri parmaklarım donarak yıkadığım (dikkat etmezseniz suya gelen arılar sokar adamı!) tulumbaya; bizim bağa; yüzmeyi, kürek çekmeyi, balık tutmayı, ağ atmayı öğrendiğim pırıl pırıl Körfez’e (yaaa böyleydi Körfez kırk yıl önce)... ama asıl, o küf kokusu var ya o küf kokusu, büyük dedemin inşa ettirdiği küçük eve...

Bütün kış kapalı kaldığı ve ulu ağaçların altında pek güneş görmediği için herhalde, küf kokan o dünya güzeli eve!

(Deniz kıyısındaki kocaman bahçe, asırlık çınarlar, meyve ağaçları, bizim tek katlı ev, bağ, ahırlar... Yerinde yedi sekiz katlı beton binalar yükseliyor şimdi. Altında banka şubeleriyle, marketlerle, butiklerle... Aşağı Değirmendere Köyüne ‘medeniyet’ geldi çoktan...)

*

Geçenlerde, böyle bir ‘geri dönüş’ daha yapmıştım Değirmendere’ye...

/images/100/0x0/55ea3160f018fbb8f87099bc

Bir yerlerde, unuttum, bizim babadan kalma ‘filit kokusu’ çalındı burnuma. Filiti sprey şeklinde gören gençler bilmezler, hani teneke kutudaki ilacı içine döktüğümüz ve fıs fıs sıktığımız filit makinasından yayılan habbeciklerden bahsediyorum... (Yanda - Bizimki böyle plastik değildi elbet, tenekeydi, şimdi unuttum, kırmızıydı galiba.)

Gece yatmadan evvel her odaya sıkardık. Anna’nem de, bahçede sivrilerden kurtulmak için masa örtüsünün altına, bacaklarına...

Küf kokusu, filit kokusu...

Nedense herşey bana Değirmendere’yi hatırlatıyor son zamanlarda!

*

/images/100/0x0/55ea3160f018fbb8f87099be

Bir de eskilerden bir müzik geçti elime. Bir değil, iki parça aslında.

Bilmem hatırlar mısınız, birini belki de, diğeri çoktan unutuldu gitti...

Jethro Tull’dan ‘Aqualung’ ve Slayd adlı bir orkestra vardı, onun bir parçası ‘Slayed’.

Bunlarla da bu sefer 1970’lerin başına, Basınköy’e, dünya güzeli Oğuz (Akkan) amcamın evine, oğlu Cem’le ve Kenan’la dinlediğimiz günlere... Kenan artık yok, Cem de nerelerde kim bilir?

Amaaan! İnsan zaman zaman hafızasını sildirmeli, bilsisayar hard diskini temizler gibi...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!