Köklerini araÅŸtıran adam Mustafa Olpak

Güncelleme Tarihi:

Köklerini araştıran adam Mustafa Olpak
OluÅŸturulma Tarihi: Temmuz 17, 2005 00:00

Mustafa Olpak, ilkokul mezunu bir mermer ustası. Kenya’dan kaçırılarak, Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nda köle olarak satılan atalarının öyküsünü araÅŸtırıyor, yazıyor. Ä°lk kitabı ‘Arap Kadın Kemale’de annesini anlatmıştı. Ozan Yayıncılık’tan yayımlanan yeni kitabı ‘Köle/Kenya-Girit-Ä°stanbul Kıyısından Ä°stanbul Biyografileri’ tüm ailenin öyküsünü ele alıyor.Alex Haley’nin romanından sinemaya uyarlanan ve bir zamanlar TRT’de yayımlanan ‘Kökler’i çaÄŸrıştıran bu kitap önümüzdeki günlerde Fransa’da yayımlanacak: ‘Kitaplar yayımlandıktan sonra bazı üniversitelerden davet aldım. TRT de belgesel çekmek istedi, ama olmadı. Ä°kinci kitabım için Fransız yayımcı Françoise Rastoix’yle anlaÅŸma imzaladık. Yakında Fransızca’ya tercüme edilip 1500 adet basılacak. National Geographic de ailemin hikayesiyle ilgileniyor’ diyor Mustafa Olpak. Olpak’ın ilk iki kitabı bir ailenin öyküsü gibi görülse de aynı zamanda Osmanlı’daki kölelik sistemini tanıkların aÄŸzından aktaran bir sözel tarih denemesi. Evet, Osmanlı’da kölelere ölümle sonuçlanan cezalar verilmiyordu. Ä°slam dininin gerekleri doÄŸrultusunda onlara iyi davranılıyordu ama ‘Kölelik her ÅŸeye raÄŸmen kölelik’ti. Mustafa Olpak ÅŸimdi Zeynep Teyze’sinin gelini Hayriye Küçüköz’ün hikayesini yazıyor. Çalışmak üzere Sudan’dan Türkiye’ye gelmiÅŸ Hayriye’nin ailesi. Mustafa Olpak’a bakılırsa, bu ailenin öyküsü de en az Olpaklar’ınki kadar ilginç. 1953 Ekimi’nde, Ayvalık’ta taÅŸ ustası Resmolu Mehmet ile Girit göçmeni Kemale’nin beÅŸinci çocuÄŸu olarak dünyaya gelir Mustafa Olpak. Nüfus Müdürlüğü’nün 15 ay sonra haberi olur doÄŸumundan. Nüfus cüzdanına doÄŸum tarihi 01.01.1955 yazılır.Farklılığının ayırdına sokakta arkadaÅŸlarıyla oynarken varacaktır önce. Ten rengi onlardan koyudur. Annesi ve tüm kardeÅŸleri zenciyken babası sarışın, mavi gözlüdür. Okula baÅŸladığında farklılığı iyice ortaya çıkar. Herhangi bir sorun yaÅŸamaz ama merak etmeye, ninesine, dedesine, annesine sormaya baÅŸlar: Neden? Soruyu duyan büyüklerin gözleri kederle dolar, yaÅŸarır. Ama cevap vermezler. Mustafa, ilkokulu bitirip torna tesfiye atölyesinde çalışmaya baÅŸlar. Okumaya, siyasete meraklıdır. Askerden sonra Ä°zmir’in KarabaÄŸlar Halkevi DerneÄŸi’nde aktif görev üstlenir. 1978’de hayatını deÄŸiÅŸtirecek felaketi ve güzel sürprizi iç içe yaÅŸar. Sevgi’yle evlenir, çiftin ertesi yıl Özgür, yedi yıl sonra da Zeynep adında iki kızı olacaktır.BEN KÄ°MÄ°M DÄ°YE BAÅžLADI1978 Kışı’nda ülkücü bir grup KarabaÄŸlar Halkevi’ni basar. Mustafa bacağından, saÄŸ kolundan vurulur. Ardından gözaltına alınır, 12 Eylül günlerinde bir yıl tutuklu kalır. Çıktığında saÄŸ kolu eskisi gibi çalışmamaktadır. Zorunlu olarak meslek deÄŸiÅŸtirir, mermerciliÄŸe baÅŸlar. Önce silahlı saldırıya uÄŸramanın, ardından 12 Eylül’ü hapiste geçirmenin ÅŸokunu tam 10 yıl üzerinden atamaz. Tikler, sesler, endiÅŸeler hayatını kabusa çevirir.1990’ların başında 12 Eylül sürecini yazmaya karar verir. Kalemi eline aldığında, karşısına ilk çıkan çocukluk döneminin sorusudur: Ben kimim? Ä°lk gençlik yıllarında, atalarının Kenya’dan kaçırılarak Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nda satıldığını öğrenmiÅŸtir. Bu bilginin peÅŸine düşünce önünde büyük bir kapı açılır, sayısız dram ve öyküyle karşılaşır. Nice roman, nice film çıkacak kadar zengindir topladığı aile öyküsü...1880’li yılların sonu. Yer, Kenya’da Köle Kıyısı olarak anılan sahil ÅŸeridi. Çamaşır yıkamak için sahile inen kara derililer, korsanların saldırısına uÄŸruyor. Kimdir, nedir bakılmadan, köle olarak satılmak üzere zorla gemilere bindiriliyor. Onların içinde Nuriye ile ikinci evliliÄŸini yapan Ä°brahim, ilk eÅŸinden olan oÄŸlu Ahmet, henüz kucaktaki oÄŸlu Ali ve Nuriye’nin kardeÅŸleri Åžadiye, Åžemdiye ve Ali de var. Bu yolculuk Girit’te biter. Tüm aile zengin bir Osmanlı ailesine satılarak Resmo kasabasına götürülür. Nuriye’nin adı artık Girit’te teyze anlamında kullanılan ‘tete’ ile birlikte anılmaya baÅŸlar. Ä°brahim ile Tete Nuriye’nin ikinci çocukları Elmas burada dünyaya gelir.Ä°KÄ°NCÄ° EVLÄ°LÄ°K ÃœVEY OÄžLUYLAÄ°brahim hiç beklenmedik bir ÅŸekilde ölüverir bir gün. Dul kalan Tete Nuriye’den ve çocuklarından vazgeçmek istemeyen sahipleri, alelacele bir çözüm bulup, genç kadına dayatırlar. Tete Nuriye, üvey oÄŸlu Ahmet’le evlenmek zorunda kalır. Bu evlilikten 1912’de Zeynep, 1916 yılında annesinin adının verildiÄŸi Nuriye dünyaya gelir. Anne Nuriye 45, Ahmet 36 yaşındadır artık. Aradan üç yıl geçtiÄŸinde bir baÅŸka dram yaÅŸanır. Rodoslu aile 48 yaşındaki Tete Nuriye’yi satmaya karar verir. Nuriye, kızı Elmas’ı da yanına alır. Artık, Ä°stanbul’da sarayın içindedir. Giritli aile, Tete Nuriye’nin kardeÅŸi Åžadiye’yi Ahmet’e eÅŸ olarak seçer. Önce üvey annesini eÅŸ edinen Ahmet ÅŸimdi de onun kardeÅŸiyle birliktedir. Bu sırada Girit Yunanistan’a ilhak olur. Osmanlı aileleri kölelerini bir bir elden çıkarmaya baÅŸlar. Saraydakilere durmaksızın yemek piÅŸiren Tete Nuriye’nin dokuz yaşındaki kızı Nuriye de Girit’teki bir Ä°ngiliz aileye satılır. Bu aile birkaç yer deÄŸiÅŸtirdikten sonra Ä°stanbul’a yerleÅŸir.Bu sırada Ahmet yaÅŸlanmaktadır. Bir gün sahipleri onu yanına çağırarak, ailesiyle birlikte özgür olduÄŸunu söyler. Ne yapacağını ÅŸaşırır Ahmet. Åžadiye’den doÄŸan çocuÄŸunun henüz 40’ı çıkmamış, adı konmamıştır. Ailece gemiye binip, Ayvalık’a giderler. Ahmet, kendilerini yurda kabul eden Mustafa Kemal PaÅŸa’ya güvenmektedir. Ahmet, paÅŸaya olan hayranlığıyla, gemide kızının adını koyar: Kemale.Genç Türkiye Cumhuriyeti, mübadil Ahmet’e Maceron’da (Ayvalık-Yedikuyular) bir ev ile geçinebilmesi için birkaç zeytin aÄŸacı verir. Aile zor geçindiÄŸi için Ahmet, büyük kızı Zeynep’i Ä°stanbullu bir aileye besleme verir. Yıllar sonra bu karara Tete Nuriye’nin de katıldığı öğrenilir. Tete Nuriye, yemekleriyle Ä°stanbul’da üne kavuÅŸmuÅŸ, PadiÅŸah Vahdettin’i bile görmüştür. Artık, Ä°ngilizce, Fransızca ve Rumca okuyup yazabilen Tete Nuriye, aynı ÅŸehirde yaÅŸadığı büyük kızı Zeynep’le sık sık mektuplaşır.Ahmet yeni kanunla Sarkat soyadını alır. Lakabı ‘Korsan’dır. Bir gün denize açılır ve 15 yıl sonra geri döner. Bu sırada Kemale ilkokula baÅŸlar. ArkadaÅŸlarının ‘Arap kızı’ diye alay ettiÄŸi Kemale, parasızlık nedeniyle dördüncü sınıfta okulu bırakıp, bir terzinin yanında çalışmaya baÅŸlar. Ä°KÄ° KARDEŞİN ADADAKÄ° BULUÅžMASIYıllar yılları kovalar. 1940’lı yıllarda, Ä°stanbullu bir aile hizmetkarlarıyla birlikte Büyükada’daki dostlarını ziyarete gider. AkÅŸam yemeÄŸinden sonra iki evin hizmetkarları mutfakta otururken, Nuriye ve Zeynep kardeÅŸ olduklarını bilmeden sohbete baÅŸlar. Bir süre sonra kopan çığlık sadece mutfağı deÄŸil tüm evi ayaÄŸa kaldırır. Hikayelerini anlatmaya baÅŸladıklarında, herkes gözyaÅŸları içindedir. Sahipleri, kız kardeÅŸleri serbest bırakır. Ä°ki kardeÅŸ, anneleri Tete Nuriye’yi bulur. Kız kardeÅŸleri Elmas da onun yanındadır. Tete Nuriye’nin sahipleri, bir miktar para vererek, emektarlarını azat eder. Dörtlü, sürekli kölelik günlerini hatırlatan Ä°stanbul’dan ayrılarak, Ä°zmir’e yerleÅŸir. Ayvalık’a, Åžadiye’ye de haber gönderirler. Bir süre sonra henüz 30’lu yıllarında olan Elmas hastalanır ve özgürlüğün tadını yaÅŸayamadan vefat eder. Bu sırada Kemale büyümüştür. Beyaz tenli, mavi gözlü, Resmolu Mehmet’e gönül verir ve ne yapıp eder, üç gün üç gece düğünle evlenir. Bu evlilikten dokuz çocuk dünyaya gelir. Zeynep ve Nuriye de evlenirler. EÅŸlerinin adı aynıdır: Mahmut.Önce Kemale’nin, sonra da Nuriye ve Zeynep’in eÅŸleri ölür. Tete Nuriye de 1976’da, 115 yaşında, Ä°zmir’de da hayata gözlerini kapar. Aile yıllar sonra, Tete Nuriye’nin kardeÅŸi Ali’nin hadım edilirken öldüğünü duyar. OÄŸlu Ali ise korsan olarak denizlerde yaÅŸar ve bir nüfus kağıdına bile sahip olmadan göçer gider dünyadan. Artık Korsan Ahmet, Åžadiye, Kemale hayatta deÄŸildir. Yani ailenin birinci ve ikinci kuÅŸağından geriye kimse kalmamıştır.Kemale’nin mermer ustası oÄŸlu Mustafa, geceleri ikiÅŸer saatten iki yılda önce annesinin öyküsünü yazar. Bir matbaacıya, bedelini iki yılda ödemek koÅŸuluyla ‘Arap Kadın Kemale’yi bastırır. BeÅŸ yayınevine gönderir, dağıtım ve yeni basımlarını üstlenmeleri teklifiyle. Cevap gelmez. Yine de yılmaz, tüm ailesinin hikayesini anlattığı ‘Köle / Kenya-Girit-Ä°stanbul Kıyısından Ä°stanbul Biyografileri’ni yazar. Ä°nternetten bulduÄŸu Ozan Yayıncılık kitabıyla ilgilenir, basar. Aile üyeleri hayatta olsaydı bunları yazamazdımBenimki atalarımın yaÅŸadıkları eziyetli hayata bir ses, bir hesap kesimi. Yazdıklarım, hiçbir zaman resmi olarak var olmayan, bu nedenle de resmi olarak kaldırılmayan Osmanlı köleliÄŸine ışık tutuyor. Ne kadar iyi davranırlarsa davransınlar, kölelik her ÅŸeye raÄŸmen kölelik. Birçok zenci, pazarda çırılçıplak soyulup, diÅŸleri incelenerek satılmış. Kölelerin kimlikleri de olmamış, istedikleri yere gitme özgükleri de. Hálá bunun kalıntılarını yaşıyoruz. Ä°stanbul’da yaÅŸayan hali vakti yerinde bir arkadaşım ikinci kitabımın üzerine ‘Ne diye uÄŸraşıyorsun bunlarla, neden karıştırıyorsun. Hatırlıyorum, küçüklüğümde bizim de kölemiz vardı’ dedi.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!