Güncelleme Tarihi:
Mr. Big, sizinle orijinal kadrosuna geri döndü. Gruba tekrar katıldığınızda ve uzun süreden sonra ilk kez birlikte çaldığınızda ne hissettiniz?
- Çok güçlü hissettim. Çünkü Mr. Big’de çalan herkes çok fazla fiziksel enerji harcar. Koskoca motorlu bir Amerikan arabası kullanmak gibi bir şeydir bizim grup.
Son albümünüz ‘What If...’ için birlikte hazırlanırken nelerden ilham aldınız?
- Konserlerimizde çalabileceğimiz şarkılar yazmak istedik ve böylece daha fazla eğlendik. İnsanlara hâlâ 1980 ve 1990’lı yıllardaki gibi çok iyi tınladığımızı kanıtlamak istiyorduk. Bütün bunların yanında en çok istediğim şey Mr. Big’deki dostlarımla iyi vakit geçirmekti.
Peki What If..’teki favori şarkılarınız neler?
- ’Undertow’u çok seviyorum. ‘Around The World’u da canlı çalmayı çok seviyorum. Ve bir de ‘I Get The Feeling’deki armoni yapısını çok seviyorum.
Siz, Mr. Big’den ayrıldığınızda yerinize gelen Richie Kotzen, müthiş bir gitarist olsa da Mr. Big bence ruhunu kaybetmişti. Kotzen’li albümler (Get Over It, Actual Size) çok iyi olsa da o eski kimyaya rastlayamamıştım. ‘What If...’deyse gruba geri dönmenizle kimya tekrar oluştu. Kotzen’le arkadaş olduğunuzu biliyorum fakat o ve onun zamanındaki Mr. Big hakkındaki düşüncelerinizi de merak ediyorum.
- Richie bence Mr. Big’de çok iyi işler yaptı. Özellikle Mr. Big için yazdığı ‘Shine’ şarkısını çok severim.
What If...’ albümündeki ‘American Beauty’ ilk albümünüzden ‘Addicted To That Rush’a, ‘Still Ain’t Enough For Me’yse 1993’te yayınlanan ‘Bump Ahead’ albümünüzdeki ‘Colorado Bulldog’a çok benziyor. Eski tadı yakalamaya mı çalıştınız yoksa her şey kendiliğinden mi böyle oldu?
- Her şey doğal olarak oluştu. Aslında ‘American Beauty’ 1980’lerin sonlarında provalarda çaldığımız eski bir riff’ten türettiğimiz bir parça. O yüzden öyle düşünmüş olabilirsin.
‘Hammer Of Gods’, ‘Amazing Journey: A Tribute to The Who’ ve ‘Yellow Matter Custard’ gibi projelerde yer alarak Led Zeppelin, The Beatles ve The Who gibi gruplara olan saygınızı göstermekten çekinmediniz. Böyle gruplarda yer almaya devam edecek misiniz?
- Bu projeleri Dream Theater’ın eski davulcusu Mike Portnoy organize etmişti. Bu projelerden çok zevk almıştım. Bir sonrakiniyse bilemiyorum. Çok fazla müzikal oluşumun içine giriyorum ve denemeyi seviyorum. Eminim ileride de çok farklı şeyler denemeye devam edeceğim. Hatta davul bile çalmak istiyorum.
Çok yakın zaman önce İstanbul’da tek başınıza bir konser vermiştiniz. İstanbul’da karşılaştığınız kitle hakkında ne düşündünüz? Bugünkü konserde seyirciden ne bekliyorsunuz?
- İstanbul’daki seyirci kitlesi muhteşemdi. Mr. Big daha büyük bir alanda verecek konserini. Kitle daha rahat bir mekanda eğleneceği için seviniyorum. Kulüpte çaldığımda insanlar çok dar alana sıkışmıştı ama çok da güzel vakit geçirmiştik.
Bir efsaneniz de Daddy, Brother, Lover, Little Boy’daki (The Electric Drill Song) matkaplı soloyu çalarken saçınızı matkaba dolamanız. Hatta Billy Sheehan (Mr. Big’in bas gitaristi) hâlâ bu olayla dalga geçiyor. Matkapla şova devam mı?
- O matkabı her şova çıkartıyorum. İstanbul’da da kullanacağım.
BESTE YAPMIYORSAM YEMEK YAPIYORUMDUR
Bir konserde yaptığınız en büyük hata neydi?
Çocukluk kahramanlarınız kimlerdi? Ve hangileriyle tanışma fırsatınız oldu?
- Neredeyse hepsiyle tanıştım ve birçoğuyla da birlikte çalma fırsatım oldu. Eddie Van Halen, Robin Trower, Todd Rundgren, Kasim Sulton, Steven Tyler, John Paul Jones, George Lynch ve tabii ki Billy Sheehan bunlardan bazıları. Ayrıca Cheap Trick, Rush gibi grupları da saymam lazım.
Müzik düşünmediğinizde ne yapıyorsunuz?
- Yemek yapmayı ve yemeyi çok seviyorum. Ama yemekleri bir tarife göre değil kendi isteğime göre hazırlıyorum. Okumayı da çok seviyorum.
Şarkılarınızı nasıl yazıyorsunuz? Müziğe kendinizi kaptırdığınızda ne yaparsınız?
- En iyi şarkılarımı sabah erken kalktığımda yazıyorum sanırım. Ayrıca erken kalkmak başka müzisyenlerle çalmaya da yardımcı oluyor. Beste yaparken en sevdiğim şey melodi ve akorları yazmak, sözlerleyse hiç ilgilenmiyorum. Akorları yazarken beste yazmada kahraman olarak gördüğüm sanatçıların parçalarını da çalışıyorum. Her zaman Beach Boys ve The Beatles’dan ilham aldım.
En kötü ve en iyi sahne deneyiminiz hangileri?
- Eğer seyirci iyiyse ben de mutluyum demektir. Sanırım en kötüsü 15 yaşımdayken verdiğim bir konsere kimsenin gelmemesiydi. Sadece barmen ve bizim grup vardı barda. Buna rağmen ben çok çalmayı istemiştim fakat barmen bizi eve yolladı. En iyi sahne deneyimim ise 1990’larda bir Mr. Big’le bir Brezilya konserinde 100 binden fazla kişiye çalmamızdı.
Peki son olarak bana müzikal anlamda en büyük hatanızdan bahseder misiniz? Ya da en azından öyle bir hatanız var mı?
- Sanırım çok fazla 16’lık notalar yazıyorum. Keşke daha basit ve bir o kadar da güçlü cümleler kurabilsem gitarımla. Fakat bunun için hala çalışıyorum ve sanırım gitgide daha iyi oluyor.