Oluşturulma Tarihi: Haziran 25, 2005 00:00
Geçtiğimiz haftalarda yapılan bazı tetkikler sonucunda kocamın aldığı nefesin yüzde 60’ının ciğerlerine gitmediği ortaya çıktı.Yani kocam yüzde 40’lık bir oksijenle yaşıyordu ki bu, şu andaki ve ilerideki ciddi sıkıntıların sebebi olabilirdi. Dolayısı ile ameliyat olup burun ve boğaz bölgesinin rahatlatılması gerekiyordu. Tabii bu ameliyat sonrası on günün son derece ağrılı, acılı ve sıkıntılı olması demekti. Hatta bir hafta içinde on kilo veren hastalar oluyormuş. Doktorumuz bizi uyardı,
yemek yiyememeye, ağrılara karşı hazırlıklı olmamızı istedi. Ameliyat ve sonrasındaki birkaç gün Sinan’ın evde olmamasının doğru olacağına karar verdik. Annemde kalacaktı. Çarşamba, yani ameliyat günü onu okuldan annem aldı ve oraya yerleşti.Ve kocam acıları ile savaşır, ben kocama bakarken oğlum başka bir dünya kurdu kendisine. İlk defa cuma öğleden sonra bizi görmeye geldi. Hastaneden eve geçmiştik bu arada. Babası o halde tıraş bile oldu, oğlu için. Onun özlemi zaman zaman acılarını bastırmıştı sanırım.Sinan’a babasının bir ameliyat olacağını, bunu daha sağlıklı, daha genç ve yakışıklı olmak için yapacağını anlattım birkaç kelime ile. Fazla detay vermedim çünkü her an onun da bademcik ameliyatı olabileceğini biliyorum.Kapı çaldı, koşarak açtım. Sinan, Nora teyzesi ve Şerif amcasını ziyarete gelmiş gibiydi. Annemin oğluydu sanki!KORUMA KALKANIBunu bekliyorduk. Çünkü daha önceleri edindiğimiz hastane ve hastalık tecrübelerinde, Sinan’ın hasta olan kişinin yanında bile durmadığını, böyle bir durum yokmuş gibi davranarak o kişiyi bir süre hayatından çıkardığını gözlemlemiştim. Mesela anneme gittiğimiz her cuma akşamı, yemeğe kadar annemle oynar, hiçbir şey yapmasa bile onun yanında televizyon seyrederdi Sinan. Ama annemin bir operasyon geçirip, sargıları olduğu günde yanına gitmemişti bile.Kendi kendine bir koruma kalkanı oluşturuyor sanırım. Muhtemelen iyi de yapıyor. Ama bizim çok ağırımıza gitti tabii. Geldikten 15 dakika sonra ‘Hadi anneanne gidelim, evde açacağımız yeni dergi var’ dedi. Pazartesiye kadar da anneannede kalacağını söyledi. Gözlerim doldu.Bir yandan olması gereken buydu, çünkü kocamın gerçekten sıkı ıstırabı vardı. Geceleri ne ile karşılaşacağımı bilmiyordum, bütün gücümü ona saklamam gerekiyordu. Ama yine de bunu oğlumdan duymak gücüme gitti.Hem arkadaşımız olan hem de kocamın ameliyatında eşi Tolga ile kocamın baştan yaratılmasını sağlayan, sonrasında bizi sık sık ziyaret eden doktor arkadaşım Kıvılcım’ı aradım. Neredeyse ağlamaklı bir sesle ona durumu anlattım. Kıvılcım, kocamdan sonra bir de oğlum için teselli etmeye başladı beni. Annemin onu ne kadar hoş tuttuğunu, merak etmememi, ‘oğlumun bana döneceğini’ (!) söyleyerek rahatlatmaya çalıştı beni. Büyükler ‘evlat nankördür’ derken bunu mu kastediyorlar acaba? Bu nankörlük mü, akıllıca bir davranış mı bilemem ama umarım bütün çocuklar sıkıntılarla baş edecek özel formüllerini her zaman bulabilirler...Alerji yapmayan kumaş, tahriş etmeyen nakış tercih ediliyorMothercare Türkiye ‘Dünyada En İyi Büyüyen 3. Ülke’ ödülünü aldı. Demsa’nın temsilciliğini yaptığı Mothercare Türkiye’nin 300 mağazasından Antalya Mothercare ise ‘En İyi Performans Gösteren 3. Mağaza’ ödülünü kazandı.Türkiye’deki bebek malzemeleri pazarında ciddi gelişmeler dikkat çekiyor. Bebeklerini büyük bir özenle ve dikkatle yetiştirmeye çalışan annelerin sayısı gittikçe artarken, bilinçlenme sadece bakım konularında değil, alışverişte de artıyor. Anne babalar kendileri için yaptıkları alışverişlerde göstermedikleri özeni çocukları için gösteriyorlar. İşte bu yüzden de ister kıyafet olsun ister bakım ürünü, pek çok konuda çok hassas ve seçici davranıyorlar. Mothercare Türk anne ve babaların tercih ettiği bir bebek-çocuk markası. Neden derseniz, markanın tüm dünyaya yayılmış satış zinciri içinde Türkiye, ‘Tüm Dünyada En İyi Büyüyen 3. Ülke’ ve Antalya mağazası da 300 mağaza arasında ‘En İyi Performansı Gösteren 3. Mağaza’ ödüllerini aldı.Türkiye’ye gelerek Marka Müdürü Şebnem Berkol Yüceer’e ödülleri veren Mothercare Enternasyoual Genel Müdürü Jerry Cull ile Uluslararası İlişkiler Direktörü Neil Postance, İstanbul’daki mağazalarının dünyadaki örneklerinden farkı olmadığını söylüyorlar: ‘Dünyadaki diğer Mothercare mağazalarındaki ürünlerin seçiminde rol oynayan bebek sağlığı, ürün işlevselliği ve yüksek İngiliz standartları Türkiye’deki mağazalarda da görülüyor.’EN SIKI KONTROL BEBEK ÜRÜNLERİNETürk annelerinin bebekleri için alışveriş yaparken, özel olarak üretilmiş malzemeleri ve ürünleri seçtikleri dikkatlerini çekmiş. Çünkü bu ürünler kullanım kolaylığı sunuyor, uzun süre dayanıyor ve hepsinden önemlisi, bebeğe zarar vermiyor. Anne olanlar bilir, yanlış kıyafet ve ürün seçiminde alerjiden tutun da, çocuk ölümlerine kadar sonuçlar çıkabiliyor ortaya. Mothercare’de bütün ürünler hazırlanırken çok sıkı kontrollerden geçiyor. İlk olarak, kullanılan kumaşlar tamamen sağlığa zarar vermeyecek materyallerden yapılıyor. Baskı ve nakışlar bozulmayacak, sökülmeyecek ve bebeklere zarar vermeyecek şekilde hazırlanıyor. Kıyafetlerde keskin kenarlar yok, baş ve boyun kısımlarında asla kordon kullanılmıyor. Sadece kıyafetlerde değil, diğer bütün ürünlerde aynı sıkı testler ve dikkatli çalışma söz konusu. Örneğin fazla ısıdan kaynaklanan beşik ölümleri, bebeğin battaniye veya örtüyü üzerinden atması veya parmaklıklara takılması gibi kazaların meydana gelmesini engellemek ve uyku tulumu bilinçlenmesini sağlamak için her sezon 14 yeni çeşit badi ve uyku tulumu üretiliyor. Markanın hamile kıyafetleri, bakım araçları, çocuk kıyafetleri, bebek için giyimden oda malzemelerine, bakım ürünlerinden aksesuara kadar pek çok ürünü bulunuyor. En son olarak da hediye bölümü açıldı. Burada bebek ziyaretine giderken götürebileceğiniz ilginç hediyeler var. Çocuklarımızı hayata bağlayalım Maxi-Cosi’nin Türkiye distribütörü Grup Baby’nin, anne ve babaları çocukların can güvenliği konusunda bilinçlendirmek amacı ile 1 yıldır Türkiye’de gerçekleştirdiği ‘Çocuklarımızı Hayata Bağlayalım’ kampanyası sırasında yapılan anketler, çocuk sahibi ailelerin en az yarısının oto güvenlik koltuğu kullanmadığını belirledi. Kampanyanın sonuçlarına göre, Türkiye’deki anne-babaların yüzde 96’sı oto güvenlik koltuğunun gerekliliğine inanıyor, fakat sadece yüzde 50’si koltuk kullanıyor. Yüzde 4’lük bir kesim, çocukların can güvenliği için özel koltuk kullanımının gerekli olduğuna bile inanmıyor. Grup Baby’nin en önemli hedefleri, çocukların oto güvenlik koltuklarında seyahat etmesi konusundaki yasal zorunluluğun, ülkemizde de uygulanması. Çünkü araç içindeki çocukların kucakta taşınması, hava yastığı bulunan koltuklarda oturtulması, oto koltuğu kullanılmaması gibi nedenlerle ülkemizde araç içinde bulunan çocukların yüzde 80’i korunmuyor ve kazaya bağlı ölümlerde yaşamını yitirenlerin yüzde 46’sını çocuklar oluşturuyor. ANNEMİN KÖŞESİDokuz saat kesintisiz anne terapisiAnnemle ben bir odadayız. Bekliyoruz. Yapacak pek bir şeyimiz yok. Televizyon açmıyoruz, televizyoncu değiliz.Kitap var, ama okumuyoruz.Sohbet ediyoruz. Bol bol telefon çalıyor, onlarla konuşuyoruz ama daha çok baş başayız.Sanki bir bakıma hasret gideriyoruz. Farkında olmadan son zamanlarda neler yaptıklarımızdan, hayatımızdaki değişikliklerden, zamanın bizi nasıl değiştirdiğinden bahsediyoruz. Arada susuyoruz.İyi geliyor böyle aylak, nereden geldiği, nereye gideceği belirsiz sohbetler... İnsanın kafasını dağıtıyor. Annenizden duyduğunuz birkaç küçük cümle de kulağınıza takılıyor, yanınıza kár kalıyor...
button