Sibel ARNA
Oluşturulma Tarihi: Haziran 14, 2008 00:00
İtalya’nın en büyük kürk üreticilerinden Gianni Castiglioni ile tanıştığında liseyi yeni bitirmişti ve 19 yaşındaydı. Beş yıl sonra evlendiler. İki çocukları oldu. Çocukları büyüdükten sonra Consuelo Castiglioni (54) eşinden sonra gelen ikinci aşkı ile ilgilenmeye, bir moda markası yaratmaya karar verdi. Hikayenin buraya kadarki bölümü çok tanıdık değil mi?
Türkiye’de de buna benzer örnekler var. Farklı tarafı şu ki Consuelo Castiglioni bir dünya markası yarattı. 1994’te kurduğu Marni, şu anda lüks sektöründeki devlerle rekabet ediyor, 100 yıllık markalara kafa tutuyor. Consuelo, modayı takip etmediği, trendleri hiç önemsemediği için daha da çok seviliyor. Lüks demek az renkli demektir önyargısını kırıyor, en neon renkleri korkusuzca kullanıyor. Tüm dünyada 80 mağazası bulunuyor. 81’inciyi açmak için de hiç acele etmiyor. Çünkü bu işi para kazanmak için yapmıyor. Akaretler Sıraevler’de açtığı mağazasını görmek için kocasıyla birlikte İstanbul’a geldi. Koca parasıyla da tasarımcı olunabileceğini kanıtlayıp döndü.
Consuelo Castiglioni İsviçre’nin Lugano kentinde doğdu. Babası demir çelik sanayi ile ilgileniyordu. Annesi ev hanımıydı ama öyle sıradan bir kadın değildi. Şıklığı ve kıyafet seçimiyle her zaman dikkat çekerdi. Consuelo kafası karışık bir çocuktu. Bir gün doktor, ertesi gün öğretmen olmak isterdi. Geleceğe dair kesin fikirleri yoktu. Liseyi İsviçre’de bitirdi. Arkadaşlarıyla çıktığı bir tatilde hayatını değiştirecek adamla tanıştı.
Yıl 1973’tü. Daha 19 yaşındaydı. İtalya’nın Toskana bölgesinde rüya gibi bir sahil kasabasındaydı. Serinlemek için denize girmişti. Gianni Castiglioni’nin gözleri, gözlerine ilk kez denizde yüzerken değmişti. Aradan 35 yıl geçtiği için ikisi de fazla detay hatırlamıyor ama bu kesinlikle ilk görüşte aşktı. Tanıştıktan beş yıl sonra evlendiler. Gianni Castiglioni kürk üreticisiydi. Aile işini sürdürüyor, Dior, Prada, Fendi, Louis Vuitton gibi dev markalara kürk satıyordu.
Consuelo, evliliğin ilk yıllarında kocasının işini uzaktan izledi. Moda sektörüyle yavaş yavaş yakınlaştı. Bir yandan işin sırlarını öğrenirken diğer yandan iki çocuk doğurdu. Çocuklarını büyüttükten sonra moda tutkusunu daha fazla frenleyemeyeceğini anladı ve kolları sıvadı.
KENDİ ZEVKİNDEN İLHAM ALDIMarni markası 1994’te doğdu. Consuelo o süreci şöyle anlatıyor: "Aslında önce eşime sonra modaya aşık oldum. Marni’yi yaratırken ondan büyük destek aldım. Hatta ilk iki yıl sadece kış koleksiyonu hazırladım. Çünkü tasarımların çoğu kürk ağırlıklıydı."
Bir kürk markası olarak kurulan Marni iki yıl sonra değişmeye başladı. Consuelo kürklerin içine giymek istediği kıyafetler gibi tasarımlar yaptı. Modadan hiç etkilenmedi, çıkış noktası hep kendi zevkiydi. Koleksiyon mantığıyla hareket etti, elbise de, pantolon da, aksesuvar da yaptı.
Mağaza tasarımına büyük özen gösterdi. Tasarımların büyük bir bölümünü askı üstünde ve havada sallanır vaziyette sergiledi. Bu şekilde müşteri ürüne yaklaşıp dokunabiliyordu. Renk onun için bir olmazsa olmazdı. Rakibi olan lüks markalar yumuşak renklere ne kadar önem verdiyse o, bu renklerden o kadar kaçtı. Lüks demek renksiz demektir ön yargısını kırdı, büyük beğeni topladı.
Marni markası için elbise çok önemli bir tasarım objesi. Consuelo Castiglioni özgürlük ve bağımsızlık hissi verdiği için elbise tasarlamayı çok sevdiğini söylüyor: "Elbiselerimiz modaya değil size uygun."
Consuelo’nun çok küçük bir tasarım ekibi var. Hiçbir şeyi önceden planlamıyorlar. Daha çok malzemeler üzerine yoğunlaşıyorlar: "Çok yakın bir işbirliği bizimki. Bu çok küçük ekip bir aile gibi. Bütün tasarımlara son onayı ben veriyorum. Ama genelde hemfikir oluyoruz."
Marni’nini CEO’su ise Consuelo’nun eşi Gianni Castiglioni. Pazarlama ve yönetim gibi işlerle tamamen o ilgileniyor. Ama tasarım konusunda da fikirlerini söylüyor. Kızları Carolina da dört yıldan beri şirkette. Mağazalaşma ondan soruluyor. Oğulları Giovanni de bu yıl Marni ekibine katılmış. Gianni Castiglioni, Marni’nin bir aile markası kalmasını çok istiyor. Bu sebeple lüks tüketim devlerinin bütün tekliflerini geri çeviriyor: "İçgüdülerimizle hareket ediyoruz. Diğer markalara kıyasla çok farklı bir çizgimiz var. Bir aile şirketi olarak kalmayı tercih ediyoruz. Çünkü ancak o zaman Marni ruhunu koruyabilir. Şu anda bütün dünyada 80 mağazamız var. Daha fazla büyümek istemiyoruz. Bu işten çok para kazanalımın peşinde değiliz. Yine aynı sebeple fiyatlarımızı da aşağıya çekemeyiz. Çünkü zaten hammaddenin en iyisini kullanıyoruz, en iyi ustalara ürettim yaptırıyoruz. Bu ilkelerden taviz veremeyiz."
TÜRK KADINLARINI BİZİ KEŞFETMEYE ÇAĞIRIYORUZMarni Türkiye’de Beymen mağazalarında satılıyordu. Türkiye’de de sadık müşterilerimiz bulunduğunu biliyorduk. Bu sebeple İstanbul Akaretler mağazasını açarken tereddüt etmedik. Şimdi mağazayı da görünce çok iyi bir karar verdiğimizi düşünüyoruz. Bizim şirket politikamız şu: Reklam yapmıyoruz. Mağazamızın ve mağazamızdaki ürünlerin keşfedilmesini bekliyoruz. Türk kadınlarını da bizi keşfetmeye çağırıyoruz.
EN ÖNEMLİSİ KUMAŞ
Bizim için en önemli şey kumaş. Sezonun moda rengini hiç önemsemiyoruz. O sezon hangi renkleri kullanmak istiyorsam ona göre özel kumaş dokutuyoruz. Modayı dikkate almamamız müşteri için büyük avantaj. Çünkü bu sayede Marni’den alınan bir giysiyi isterse on yıl boyunca bile giyebilir. Çünkü zamansızdır.
BİR HAYAT YAŞIYORUZ BU KADAR RENK KULLANIYORUZ
Renkli bir hayat yaşıyoruz. Belki bu sebeple bu kadar çok renk kullanıyoruz. Seyahatler benim için çok besleyici. Çağdaş sanattan çok etkileniyorum. Sürekli müze geziyorum. Çok özgür bir şekilde yeni şeyler deniyorum. Bu şekilde diğer tasarımcılardan farklılaşabiliyorum.