Cansu ÇAMLIBEL
Oluşturulma Tarihi: Eylül 11, 2011 00:00
Siyasetin ‘Hoca’ lakaplı Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun 1990’lı yılların başında Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi’nde okuttuğu gençlerin birçoğu bugün kendi ülkelerinde hatırı sayılır görevlerde. O öğrencilerden Boşnak Amer Bukviç’in yeri ise apayrı. 38 yaşında Bosna’nın Uluslararası Bankası BBI’ın CEO’su olan Bukviç için ise Davutoğlu hâlâ aklını da duygularını da danıştığı yegane adres. Bağları hiç kopmayan Davutoğlu ve Bukviç ailelerinin son buluşmasına Saraybosna’da tanıklık ettik. Bukviç’in kızına neden Davutoğlu’nun eşi Sare Hanım’ın ismini verdiğine kadar pek çok detayı öğrendik
Amer Bukviç ağabeyiyle birlikte üniversite öğrenimi için Kuala Lumpur’un yolunu tuttuğunda henüz Yugoslavya vatandaşıydı. Bukviç 1990’lı yıllara damgasını vuracak ülkesindeki o kanlı savaşın başlamasına bir yıl kaldığını henüz bilmiyordu. Amer ve ağabeyinin aralarında bulunduğu yaklaşık 50 Boşnak gencin Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi’ne getirilmesine ön ayak olan iki kişiden biri siyaset bilimi bölümünün kurucusu ve Balkanlara özel ilgisiyle bilinen Türk akademisyen Ahmet Davutoğlu, diğeri de bugün Bosna başmüftüsü Mustafa Çeriç’ti.
Bu iki adam, Yugoslav coğrafyasını bekleyen zor günlere bu gençleri önceden hazırlamak gibi bir misyon da üstlendi. Amer ve diğerleriyle ilk karşılaşmasını Davutoğlu şöyle anlatıyor: “Sordum bunlara ne okuyacaksınız diye? Hepsi ‘İş idaresi’ diyor. Amer’in de arasında bulunduğu bir grubu ayırdım. ‘Uluslararası ilişkiler okuyacaksınız’ dedim. Birkaç kişiyi de ayırdım, ‘Siz de uluslararası hukuk’ dedim ve ekledim: Önümüzdeki günlerde savaş dahil her türlü ihtima l var Bosna’da. Uluslararası alanda yetişmiş adama ihtiyacınız olacak.”
O OLMAZDI OKUMAZDIM
Maldivler’den Makedonya’ya dili, kültürü bambaşka onlarca ülkeden 90’dan fazla öğrenciyle bire bir ilgilenen Davutoğlu için bu Boşnak öğrencilerinin yeri hep ayrı oldu. Uluslararası ilişkiler okumaya ikna ettiği çocuklardan biri de Amer’di. Sosyal bilimlerden hiç haz etmeyen o genç adam bir yıl devam ettiği ekonomi bölümünü bırakmayı göze aldı. O kararını anlatırken Amer’den önemli bir itiraf geliyor: “Uluslararası ilişkileri matematik gibi anlatma yeteneğine sahipti. Normalde beşeri bilimler onun yaptığı gibi formüle edilemez ama o bunu yapabiliyordu. ‘Bir olayın beş nedeni, üç sonucu ya da sekiz şekli var’ diye anlattığında benim gibi rakamlara, matematiğe düşkün bir öğrenci için çok daha anlaşılır hale geliyordu. Ahmet Hoca olmasaydı kesinlikle uluslararası ilişkiler okumazdım.”
“Davutoğlu katı bir öğretmen miydi?” sorusuna Amer Bukviç’in yanıtı, “Evet”. Ancak hemen bir ekleme yapıyor: “Katı ama bir o kadar da sevilen ve saygı duyulan bir öğretmendi.” Davutoğlu’nun bu kadar çok sevilmesinin nedeni sadece en karmaşık konuları bile anlaşılır hale getirip öğretme yeteneği değildi elbette. O zamanlar henüz 30’lu yaşlarının başındaki Davutoğlu ile doktor eşi Sare Hanım’ın öğrencilerle üniversite kampusu dışında kurdukları yakın ilişki, ailelerinden binlerce kilometre uzaktaki gençler için çok önemli bir moral kaynağıydı.
Bazen futbol da oynarlardı. “Ahmet Hoca her zaman çok stratejiktir” diyor Amer, “Ders anlatırken de, politika yaparken de, futbol oynarken de... Futbol sahasında pas verirken hep yakınındaki değil uzaktaki oyuncuyu hesaplardı. Yani her zaman üç adım sonrayı hesaplar. Kafası öyle çalışır.”
ACI HABERLERİ O VERİRDİ
Davutoğlu ailesinin evindeki neşe yerine gözyaşı da olurdu. Sırplar tarafından öldürülen anaların, babaların, kardeşlerin haberi önce Ahmet Hoca’ya gelirdi. O da acı haberi vereceği genci bazen arabayla dolaştırmaya çıkartır, bazen camiye götürürdü. Bukviç ile arasındaki bağı daha da kuvvetlendiren olay ise bir sağlık sorunuydu. O zamanlar Malezya’da sivrisinek ısırığıyla bulaşan ölümcül dang hastalığı Bukviç kardeşleri esir aldığında da ilk yardıma koşan yine Ahmet ve Sare Davutoğlu olmuştu. Amer’e ve ağabeyine ilk müdahaleyi yapan Sare Hanım, gençler hastaneden taburcu olana kadar başlarında beklemişti. Sare Hanım’ın doğru müdahalesi sayesinde ölümden döndüğüne inanan Amer, kurtarıcısının ismini geçen yıl doğan kızına verdi. Davutoğlu Ailesi Balkanlar’a yaptığı her gezide mutlaka Bukviçler ve küçük Sare’yle buluşuyor.
Amer Bukviç anlatıyor:
BOŞNAKLARIN MANEVİ BABASIYDI
O, sadece üniversite hocam değil, akıl hocam. Malezya’ya da üniversiteden mezun olduktan sonra master için Japonya’dan burs almama ön ayak oldu. Bosna’ya döndüğümde de bütün kariyer adımlarımı izledi. Aslında sadece benim değil bütün Boşnak öğrencilerin manevi babasıydı. Özel hayatında sorunu olan herkes onun kapısını çalardı. Kimseyi geri çevirmezdi. Benim dönemimde Ahmet Hoca’nın yaklaşık 90 öğrencisi vardı. Şimdi hepsi kendi ülkelerinde önemli görevlerde. Elbette hepsinin ne yaptığını da bilemiyoruz. Ama o 90 öğrenciyle sahip olduğu uluslararası ağı düşünsenize! Ahmet Hoca’nın neredeyse Türk Dışişleri’nin elçilik sayısını yakalayacak bağlantıları var her ülkede.
Ahmet Davutoğlu anlatıyor:
HOCAM BU YENİ PROPAGANDA TAKTİĞİ
Ben başbakan başdanışmanıyken gittiğimiz her yerde mutlaka bir eski öğrencim çıkardı. Bir defasında Maldivler’e gidiyoruz. O zaman dış politika danışmanı büyükelçi Rafet Bey dedi ki; “Hocam burada da öğrenciniz yoktur artık!” Uçaktan indik, karşılamak için gelen heyet arasında biri bana doğru koşuyor. Bir baktım Hüseyin Tevfik, eski öğrencilerimden yine. Meğer bizi karşılayan heyetin başıymış. Erol Olçak bizim partinin protokol işlerine bakar. Yine benim başdanışman olduğum dönem. Güney Afrika’ya gittik. Erol, camiye gitmiş, oranın yerlisi ile sohbet etmişler. O kişi demiş ki, “Demek Türk heyetindensiniz. Ahmet Hoca da sizinle beraber mi?” Olayın arkasından Erol beni arıyor döne döne. Dedi ki: “Hocam bu yeni bir propaganda taktiği. Gideceğimiz yerlere öğrencilerinizi önceden yerleştiriyorsunuz, sonra çıkartıyorsunuz meydana!”