Güncelleme Tarihi:
* İlk defa kızınızla bir reklam filminde oynadınız. Bir tedirginlik var mıydı?
- Duru öyle çok zapta gelebilecek bir çocuk değil. “Ayağını buradan çıkarmayacaksın” dediğinde onu oradan çıkarıp her yerde tutabilir. O yüzden aşırı heyecanlıydım. Teklif geldi, ben her zaman olduğu gibi ona sordum. Çünkü bir kez bir kapak çekimine gittik, bir tek poz vermedi. Daha küçüktü de. Sonra tekrar teklif geldi çocukların eğitimiyle alakalı bir sosyal sorumluluk projesiydi. Dedim ki; “Çocuklara eğitim sağlanacakmış fotoğraf çektirirsen. İstiyorsan yapalım.” Kabul etti, 4 yaşlarındaydı o zaman. Gittik hemen durdu, fotoğrafını çektiler. Onaylıyorsa yapıyor. Şen Piliç’ten reklam teklifi gelince kabul edeceğini düşünmedim. Yine de sordum. Sevindi, boynuma sarıldı. Ben hayatımda bu kadar heyecanlı olduğumu hatırlamıyorum. Kendimi unuttum zaten. Çok fazla rolüm de yok. Hanımefendi başrol. Beni başrolden indiren tek kişi oldu. Tahtımı salladı.
* İzleyenlerin tepkisi nasıl?
- Annem seyrettikten birkaç hafta sonra; “Kızım bir bakayım sen nasıl çıkmışsın” diye. Beni izlememiş bile! Ama doğru ben de kendime bakamadım Duru’yu izlemekten. Doğaçlama sahneler yaptı, elimdeki nugget’ı çekip, aldı. Hepsi doğaçlamaydı.
ÇOCUKLARIN OYUNCULUK YAPMASI TARAFTARI DEĞİLİM
* İleride oyuncu olsun ister misiniz?
- Onu ne mutlu edecekse onu yapsın. Ama çocukların oyunculuk yapmasına pek taraftar değilim. Çünkü oyunculuk farklı bir şey. Bir çocuğun yaptığı anda kendini hemen eşitlediği tek meslek. Bir doktorluk yapamaz mesela bir çocuk. Ama rol yapabilir. O anda da meslek sahibi olmuş oluyor ve bu durum onu çok büyütüyor. Sırf bundan dolayı istemem. Çocuk çocukluğunu daha çok yaşamalı.
* Güzelsiniz, yeteneklisiniz, komiksiniz... Sanki Türkiye’de çok daha farklı bir yerde olmanız gerekirmiş gibi geliyor.
- Teşekkür ederim. Popülaritemin çok yüksek olduğunu düşünmüyorum ama bir yüzde var ki; onların gözünde bana karşı yüksek bir beğeni olduğunu biliyorum. Ama ilk akla gelen üç ismin içinde değilim.
* Neden peki?
- O benim bildiğim bir şey değil. Beni farklı bir grubun daha sevmesi gerekiyor herhalde. Yapımcıların, yaratıcı ekibin biraz daha cesur olması gerekiyor herhalde. Küçük hesaplarla yola çıktığında ilk 3’e yöneliyorsun. Biraz daha cesur olmak lazım. Keşke böyle kolaycılığa gitmesek. Biraz daha ufku geniş düşünebilsek iyi olur.
* Bazen röportaj yaptığım oyuncular da; “Kötü rol oynamaya cesaret edemem. Halk tepki gösterir” diyor.
- Aslında en önemlisi; izleyicinin seyrederken, seni unutmasıyla ilgili. Beni seyrediyorsun ama Ebru Cündübeyoğlu olarak seyrediyorsan olmaz. Mesela Kadir İnanır’a hep Kadir İnanır diye bakarsan onu düşmüş, yoksul biri olarak görmek istemezsin. Ama öyle olmaması lazım. Onu Ahmet, Mehmet olarak görebilmelisin. İnce bir çizgi galiba. Hem adını marka yapacaksın, hem de oyunculuk yaparken onu altta ve gizli tutacaksın. Çok zor.
BENİ JULIA ROBERTS’A BENZETİYORLAR
* Var mı Türkiye’de bunu başarabilen bir oyuncu sizce?
- Benim çok takdir ettiğim ve hayranlık duyduğum Erdal Özyağcılar var. Çok belirgin bir yüz hattına sahip. Çok karakteristik yüzü var. Ona rağmen bir karakteri bir karakterine uymuyor. Benim Türkiye’de gözlemlediğim bir o vardır.
* Sizin de içinizde ukde kalan bir rol var mı? “İnsanlar riske girse ve bana böyle bir karakter teklif etseler” dediğiniz?
- Birazcık aydınlanmanın bir risk olduğunu düşünmüyorum. Öyle bir rol henüz gelmedi. Mesela; “En çok kimle çalışmak istersiniz” diye sorarlar bana. Böyle bir şey yok. Benimle en çok kim çalışmak istiyorsa onunla çalışmak istiyorum. Beni mesela Julia Roberts’a benzetirler. “Allah şansını benzetsin” diyorum her zaman. Genelde yaşınıza göre şeyler oynamak istiyorsunuz. Tek ukdem o olabilir. Çünkü bazı yaşlar geçiyor. Mesela 37 yaşındayım. 3 sene sonra 30’larım bitecek. Son 5-6 senedir hep kendimden büyük rolleri oynuyorum. Büyük rol her zaman oynayabilirim. Önemli olan yaşımı oynayabilmek.
DURU DENDİĞİNDE BİZİM İÇİN DÜNYA DURUYOR
* Bir de sizinle ilgili çok takdir edilen bir şey var ki; 9 yıldır devam eden evliliğiniz...
- Camia camia ayırıyorlar ya ona çok karşıyım. Aslında her meslekte ve camiada yüzdeye vurunca boşanmalar aynıdır. Ben bankacıların, eczacıların ve diğer meslek gruplarının da bizim gibi olduğunu düşünüyorum. Eğer ki sanatçıları bırakıp sadece eczacıların hayatını gündeme getirseler, denir ki; “Bu camiada evlilikler yürümüyor.” Bu sefer de aynı şey onlar için geçerli olur. Çok abartılacak bir şey değil.
* Eşiniz nasıl bir karaktere sahip?
- İyi bir baba Güçlü. Zaten çocuğunuz olunca, başrol onun oluyor. Hepimiz ona yöneliyoruz ve omuz omuza onunla beraberiz. En büyük sırrımız bu sanırım. Duru dendiğinde dünyalar bizim için duruyor. Aileyi aile yapan da bu galiba. Artık canlarımız ortak!
GÜLSE NE YAZARSA OYNANIR
* “Yalan Dünya”daki rolünüz neden o kadar kısa sürdü?
- Rolümle ilgili çok beğeni aldım. Bu da beni çok mutlu etti. Ben Gülse’yi (Birsel) çok seviyorum, kalemini çok beğeniyorum. Yazan insan çok az çünkü. Benden böyle bir şey isteyince, onu kırmak istemedim. Hem de onun yazdığı bir şeyde oynamak benim için keyifliydi. Çok kısaydı ama yine de çok güzel tat bıraktı. O ne yazarsa oynanır.
* Onun dışında neler yapıyorsunuz?
- “Avrupa Avrupa” var TRT 1’de. Orada da komik ve değişik bir karakteri canlandırıyorum. Mesela bir önceki drama “Kalbim Seni Seçti”den, Handan karakterinden çıktım. Zengin ve hoş bir kadından sonra eli belinde, çocuklara terlik fırlatan bir karaktere dönüştüm.