Kızım için

Güncelleme Tarihi:

Kızım için
Oluşturulma Tarihi: Haziran 01, 2008 00:00

Esin Köse (11) kısaca MDS denilen, daha sonra da lösemiye çeviren hastalığıyla uğraşırken, babası Ahmet Köse (57) de yıllarca bir başka cephede çarpıştı.

Kızının yurtdışında tedavi görmesine izin vermeyen SSK mevzuatına karşı dava açtı. Davaları kaybedince vazgeçmedi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuracağını açıklayınca, hükümet, kamuoyunda Esin Yasası olarak tanınacak yasayı çıkardı. Nihayet kızının tedavi olmasını sağlayan Ahmet Köse, son savaşını kendi işyerine karşı verdi. Kızına refakat etmesi nedeniyle verimsiz çalıştığı için iş aktine son verildi. Ahmet Köse işe iade için açtığı son davayı da önceki gün kazandı. Bütün bunların olağan olduğunu düşünüyor. "Nedense hakkımızı savununca haddini aşan, sınırları zorlayan kişi olarak tanınıyoruz" diyor.

Esin doğduğundan beri mücadele ediyor. Daha dört aylıkken nörofibromatozis hastalığı tanısı kondu. Doğuştan olan bu hastalık, vücudunun çeşitli bölgelerinde urlar, iskelette bozukluklar yaratıyor, kan dolaşımı, sindirim, görme, duyma organlarını olumsuz etkiliyordu. 8 yaşında yapılan tetkiklerde bu kez kısaca MDS denilen myelodisplastik sendrom olduğu anlaşıldı. MDS, bir grup kan hastalığının adı. Doktorlar, lösemiye çevirme riski bulunan Esin’e ilik nakli yapılması gerektiğini söyledi. Kardeşi Eda, annesi Katerina veya babasının dokuları ilik vermeye uygun değildi. Türkiye’de verici bulunamadı. Tek umut dünya doku bankasıydı.

Ahmet Köse İzmit Büyükşehir Belediyesi’nin şirketi İZAYDAŞ’da Halkla İlişkiler Şefi olarak çalışıyordu. Yani SSK’lıydı. Yurtdışında uygun verici aramak için gereken tutarın karşılanması amacıyla SSK’ya başvurdu. SSK, sigortalıların eş, çocuk ve bakmakla yükümlü olduğu yakınlarının yurtdışı tedavilerinin karşılanmadığını söyleyerek geri çevirdi bu isteği. Ahmet Köse, bu mücadelede keşfedeceği pek çok bürokratik çelişkiden ilkiyle karşılaştı: "SSK bütün masrafları karşılar sanıyordum. SSK’nın karşılamadığını ama Emekli Sandığı’nın karşıladığını öğrendim. Çok şaşırdım. Böyle bir ayrım nasıl yapılırdı?"

Esin zaman kaybediyor, babası bürokrasiyi aşmanın yollarını arıyordu. Çalıştığı İZAYDAŞ’taki yöneticilere anlattı meseleyi. Kadrosunun Emekli Sandığı’na kaydırılması sorunu çözecekti. Köse aslında jeoloji mühendisiydi. İzmit Büyükşehir Belediyesi’nin bir başka kuruluşunda, Emekli Sandığı’na bağlı çalışmak istedi. Olmaz, dediler. Sorununu milletvekillerine, yerel politikacılara taşıdı, bir şey olmadı, seçim oldu, yeni milletvekillerine, yeni yerel politikacılara taşıdı, yine bir şey olmadı.

Geriye tek yol kalmıştı. Sağlık hizmeti almanın temel insan hakkı olduğunu, kızının da tedavisinin giderlerinin SSK tarafından karşılanması gerektiğini mahkemede kabul ettirecekti. Devlet, vatandaşları arasında ayrım yapamazdı. 1 Haziran 2004’de Kocaeli İş Mahkemesi’nde SSK aleyhine dava açtı. Bu, Türkiye’de 50 yıldır sağlıkta ayrımcılığa karşı ilk davaydı. "Biz ayrıcalık talebinde bulunmadık. Tam tersine eşit haklar için mücadele ettik" diyor Köse.

Dava henüz başlamıştı ki, Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki kontrolde Esin’e ALM (Akut Myeloid Lösemi) tanısı kondu. Korkulan olmuştu. Esin Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde kemoterapiye başladı. Hayatta kalma şansı yüzde 15-20 dolayındaydı, tedavi için ilik nakli şarttı.

SSK’ya karşı açtığı davada aynı durumdaki ailelerden destek istedi Ahmet Köse. Ancak aileler çekiniyordu. Esin için para toplama kampanyaları açılması teklif edildi babasına. Ama Ahmet Köse, kampanya yerine hakkını kullanmak istiyordu. Davanın ilk oturumunda hakim SSK’nın çalışanın eş, çocuk ve bakmakla mükellef olduğu yakınlarının yurtdışı tedavilerini karşılamasını engelleyen mevzuatını iptal etti.

Ahmet Köse, bu defa Türkiye’ye mahsus bir başka yaygın uygulamayla karşılaştı: Mahkeme kararı çıkmıştı ama uygulanmıyordu. Mahkeme kararı uyarınca gereğinin yapılması için Ankara’dan Kocaeli’ne gönderilen belge, nasıl olduysa Pendik SSK Hastanesi’ne gitmişti... Aslında SSK, Yargıtay’a giden davadan kendi lehine bir karar bekliyor, bu arada zaman kazanmaya çalışıyordu. Gerçekten de Yargıtay, SSK lehine karar verdi.

O sırada, dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu, basın danışmanı aracılığıyla Ahmet Köse’ye ulaştı, görüşmek istedi. Ahmet Köse kabul eder etmez, Bakan basına "Esin’in problemi çözüldü" açıklamasını yaptı. Küçük kızın babasıyla buluştuğunda, ona bir para toplama kampanyası yapmayı teklif etti. Köse, kampanyanın çözüm olmadığını anlatmaya çalıştı ama direnemedi. Sonuçta kızının hayatı söz konusuydu. Ama bu kampanyada toplanan 80 bin YTL, Almanya’da yapılması planan ilik nakli tedavisinin ancak dörtte biri kadardı.

AİHM’YE GİDERİM DEYİNCEESİN YASASI ÇIKTI

Ahmet Köse hukuk mücadelesinden vazgeçmedi. Kocaeli 2. İş Mahkemesi de kararından vazgeçmedi: Yargıtay’ın SSK lehine aldığı kararı tanımadığını açıkladı ve ilk kararında direndi. Şimdi sıra son söze gelmişti. Son söz, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na aitti. Ama Esin’in onları bekleyecek zamanı yoktu. Kemoterapiden çok sıkıntı çekiyordu. Doktor açık konuşuyordu: "Esin’i her an kaybedebiliriz."

Sabrı taşan Ahmet Köse, basına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceğini açıkladı. Hükümet hemen harekete geçti. TBMM’de kabul edilen tek maddelik 2 Aralık 2004 tarih ve 5264 sayılı yasa ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nda değişiklik yapıldı. Sigortalıların eş ve çocukları ile emekli sigortalıların eş ve çocuklarının yurtiçinde yapılamayan tedavileri için yurtdışına gönderilmelerine olanak sağlandı. Basın bu haberi "Esin Yasası çıktı" diye verdi. Artık Esin’i yurtdışına götürmek için hiçbir engel kalmamıştı.

Almanya, Frankfurt’taki Goethe Üniversitesi’ni seçtiler kemik iliği nakli için. Merkez 250-300 bin Euro istiyordu. 2006’da Esin’e orada kemik iliği nakli yapıldı. Bu ameliyat iyi sonuç verdi. Bazı sorunlar çıksa da Esin artık yaşıtları gibi yaşamına devam ediyor. Sosyal Güvenlik Kurumu ise, Almanya’da yapılması gereken kontrollerinin bedelini ödemeyi reddediyor.

SON SAVAŞI KAZANDI

Ahmet Köse, kızıyla birlikte refakatçi olarak Almanya’ya gittikten sonra, internetten izlediği Kocaeli yerel gazetelerinden görevden alındığını öğrendi. Tansiyonu pat diye düştü. Hemen kaldırıldığı Goethe Üniversitesi Acil Kliniği’nde, kalp veya solunum problemi yaşadığı saptandı. Kataterli anjiyo önerildi. Yurtdışında acil tedavi nedeniyle Frankfurt Başkonsolosluğu aracılığıyla SSK’ya yaptığı başvuruya yanıt alamadı. Kendi ödedi faturayı. Bir kez daha SSK’ya dava açtı. Yine kazandı. Ama işyeri, 20 Mart 2008’de iş aktini feshettiğini bildirdi. Gösterdiği nedenler arasında refakat izni gibi nedenlerle verimsiz çalışması da vardı. Ahmet Köse yine mahkemeye gitti, işe iade davası açtı. Geçen cuma, bu son savaşı da kazandı.

BABA SENDROMU

Nihayet ilik nakli yaptırmak için kızıyla birlikte Frankfurt’ta, Goethe Üniversitesi’ndeydi Ahmet Köse. Hukuk savaşını kazanmıştı. Ama kendisi bitmişti. Hastane misafirhanesinde bir gün, bedeni yerinden kalkamayacak, kapıyı bile açamayacak halde kilitlendi. Kızı ilik naklinden sonra yoğun bakımdaydı. Babasını da hastaneye yatırdılar. 12 gün tedavi gördü. Goethe Üniversitesi’nin aile odaklı rehabilitasyon raporunda yer aldığı gibi, "baba sendromu"na yakalanmıştı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!