Güncelleme Tarihi:
Kahvede girişin sağındaki duvarda Hazreti Ali’nin iki resmi asılı. Çerçeveli büyük posterde Hz. Ali elinde Zülfikar ve dizinin dibinde bir aslanla resmedilmiş. Küçük resimde de elinde bir kılıç var Hz. Ali’nin, bu portreye aslan koyma gereği görmemişler ama “Allah’ın aslanı Hz. Ali” yazarak halifenin unvanını pekiştirmişler. Büyük resmin sağında bir küçük tablo yer alıyor. Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicretini anlatan bu resimde peygamber, yanında devesiyle ıssız çölün ortasında bir kuyunun başında, hurma ağacının altında namaz kılıyor. Bu resmin sağında bir cümbüş, biraz ilerisinde bir davul sallanıyor. Hangi devirden kaldığı bilinmeyen bir ney var rafların birinde. Kimsesizlikten ve nefessizlik çatlamış.
DUVARDAKİ ÖZLÜ SÖZ: BORCU OLANIN İSMİ AÇIKLANACAK
Kahvenin ortasında çıtır çıtır yanan demir döküm bir kömür sobası. Dışarıda kar serpiştiriyor. İçerisi ise insan nefesi, sigara dumanı ve çıtırdayan odunların yaydığı ısıyla sıcacık. Televizyonun altında iki ayrı kartona yazılmış uyarılar asılı. Birincisinde büyük harflerle kesin ve iddialı bir ikaz, “Borcu olanın ismi açıklanacak!” yazıyor. Bu uyarıya pek kulak asan olmamış ki ikincisinde kahveci yelkenleri suya indirip, “Allah rızası için borçlarınızı ödeyiniz ve veresiye yapmayın” diyor.
Sobanın karşısındaki duvarda ise, hani öyle parça parça asılan özlü sözler vardır ya, belli ki biri bunları tek bir söz sanıp alt alta toplayarak bir pano oluşturmuş: “Müşteri velinimetimizdir. Kötü söz sahibinindir. İnsan ne ederse kendine eder, dili durursa başı rahat eder. İşine bak arkadaş. Personeli meşgul eden dost değildir...”
İCABINDA KARINCA GİBİ ÇALIŞIR, CIRCIR BÖCEĞİ GİBİ EĞLENİRİZ
Burası bir çalgıcı kahvesi. Daha doğrusu rengarenk bir Roman kahvesi. Kahvenin yarısından çoğu dolu. Müdavimler pürdikkat genç bir adamı dinliyor. Uzun boylu, uzun paltolu bu genç adamın adı Efkan Özçimen. Henüz 24 yaşında ama çok etkili konuşuyor:
“Ne olacak kızlarımız? Meyhanelerde, pavyonlarda gerdan mı kıracak, üç beş kuruş için ona buna mı kıvıracak? Yapıyorlarsa bu sanatı iyi yerlerde icra edecekler. Temiz yoldan iyi para kazanacaklar. Düğün salonlarında keman, dümbelek çalmakla mı geçecek ömrümüz? Bu kahve köşelerinde, cebimizde bir çay parası bile olmadan pinekleyecek miyiz? Biz cırcır böceği değiliz ki. İşimiz olduğunda karınca gibi çalışırız icabında. Ve paramız olduğunda cırcır böceği gibi de eğleniriz. Biliriz ki çalışan şenliği de hak eder. Bütün cihan bilir ki, biz başkaları gibi mal ve para istiflemeyiz. Başımızı sokacak bir barakamız olsun bize yeter. Yine bütün dünya bilir ki, bizim öyle pek fazla paramız olmaz. Banka nedir bilmeyiz. Hisse senedi almayız. Faizden yararlanmayız. Başımızda bonusun kıvırcık perukları bulunmaz. Biraz para birikince karılarımız altın bileziğe dönüştürür onu. Tek bankamız onların bileklerinde taşıdığı altınlardır. Kıtlıkta, afette, hastalıkta, işsiz güçsüz kaldığımızda ve kötü günde bozdurup harcarız. Hepsi bu kadar...”
KONSERVATUVARA GİR BE KIZCAZIM EVE HER GÜN KONSERVE GETİRİRSİN
Ben gözümü dört açmış dinliyorum. Romanlar da öyle. Birkaç itiraz geliyor müdavimlerden: “Ne olacak, ne değişecek? Burası çalgıcı kahvesi. Kültürlü adam mı var ki aramızda kahveyi kültür merkezi yapacaksınız. Bizim oğlana okusun diye kitap vermişler, o da almış çaydanlığın altına koymuş. Kızım bir gün eve gelip ‘konservatuvara gireceğim’ dediğinde anam ona, ‘iyi olur be kızcazım, eve her gün konserve getirirsin’ diyor. Bizim kültürümüz bu kadarcıktır işte...”
Kahkahalar patlıyor tabii. Biraz önce ciddi ciddi nutuk çeken Efkan Özçimen, kendini koyverip karnını tuta tuta gülüyor. Kahkaha tufanı geçince de yapıştırıyor lafı: “Bak işte sen kızının bir konserve fabrikasına girmeyeceğini biliyorsun en azından. Kültürlü sayılırsın anana göre...”
Sonra da duvarda asılı kemanı eline alıp havaya kaldırıyor ve “İşte bu bir kültürdür. Benim babam da, dedem de, onun dedesi de çalıyordu bunu. Biz bunu çaldığımızda bin sayfa kitap yazmış gibi oluyoruz. Kızlarımız çıkıp 9/8’lik ritimle oynamaya koyulduğunda insanlara bin yıllık bir hikayeyi anlatmış oluyorlar...” Bunun üzerine biri araya girip, “Çok güzel konuşuyorsun be kapçık ağızlı” diye nara atıyor.
Belli ki çok seviyorlar bu genç adamı. Yaşlı bir Roman, “Yürü be evlat, halasa erdir bizi, kıskananlar çatlasın” diye veriyor gazı. “Ayıp be baba” diye itirazını dillendiriyor bir başkası, “niye bizi kalasa erdirsin ki?” İhtiyar tekrar lafı alıp celalleniyor, “Ben kurtuluş manasına gelen halas diyorum, halas. Ne anlarsın ki sen Osmanlıcadan a be kültürsüz kalas...”
BURSA’NIN 40 MAHALLESİNDE 130 BİN ROMAN YAŞIYOR
Bütün bu tartışma Kız Yakup Kahvesi’nin bir Roman kültür merkezine dönüştürülme projesi yüzünden yapılıyor. Belediye Roman mahallesinin kıyısında bulunan bölgedeki yapıları kamulaştırıp yıktı. Burayı Kamberler Parkı düzenledi. Bu park alanı içinde, sadece içinde bulunduğumuz Kız Yakup Kahvesi yıkılmadı. Başkan Recep Altepe burayı Çalgıcı Mektebi yapmak istiyor. Proje işte böyle ortaya çıkmış:
Bina hiç bozulmamak kaydıyla korunacak. İkinci katı genç müzisyenler için bir okula dönüştürülecek kahve aynı zamanda Roman Kültürünü Tanıtma ve Dayanışma Derneği’nin de merkezi olacak. Başkanlığını demin kahvede konuşan Efkan Özçimen’in yürüttüğü derneğin şu anda 4 bin civarında üyesi var. Bursa ve civarında, 40 mahallede toplanmış olan yaklaşık 130 bin civarında Roman yaşıyor. Dernek iki yıl önce kurulmuş ama “Roman” kelimesi yüzünden denetime takılmış. Bundan dört ay önce bu engel de aşılmış.
BURSA ROMANLARININ STİLİNE MACAR VE İSPANYOL TARZI DA EKLENDİ
Efkan Özçimen’in çalışmalarından çok etkilenen Osmangazi Belediye Başkanı Recep Altepe’nin girişimleriyle Osmangazi Belediyesi Roman Müzik ve Dans Grubu kuruluyor. Erkekler çalıyor, kızlar oynuyor. 20 kişiden oluşan topluluk şimdilik sadece prova yapıyor. Kostümleri ve koreografileriyle muazzam bir ekip. Müzikler de mükemmel. Kostümleri aynı zamanda bir terzi olan ve Roman Derneği’nin de genel sekreterliğini yapan Talip Döbeş tasarlayıp dikmiş. Bursa Romanları’nın renk ve stillerine bir tutam Macar ve İspanyol tarzı eklemiş. Uluslararası festivallerin gözdesi olacağı da şimdiden kesin gibi.
OSMANGAZİ ROMAN MÜZİK VE DANS GRUBU
Şefliğini Veysel Zurna’nın yaptığı Osmangazi Belediyesi Roman Müzik ve Dans Grubu’nda şu sanatçılar yer alıyor: Divan sazında Murat Kılıç, neyde Erhan Özkıral, kemanlarda Ali Kırkan, Atilla Tınnaz ve Murat İliş, orgda Arif Ürper, kanunda Serkan Kiviz, klarnette Nevzat Sarıgül ve Tarkan Zurna, perküsyonda Mert Baytan ve Çağrı Tekeroğlu, zurnada Müslüm Bıçakçı.
EFKAN ÖZÇİMEN’E BURSALILAR ROMANLARIN OBAMA’SI DİYOR