Yeşim ÇOBANKENT
Oluşturulma Tarihi: Şubat 12, 2011 00:00
Üç katlı mütevazı bir binada, paha biçilmez Osmanlı kumaşları aslına uygun bir şekilde yeniden doğuyor. Kumaşların iplikleri nadide kök boyalarla boyanıyor, Anadolu’dan toplanan antika tezgahlarda dokunuyor. Rengarenk ipekler ve sandık oyalarıyla ‘modasız, bedensiz ve mevsimsiz’ tasarımlar yaratılıyor. Burası Issey Miyake, Pucci ve Ungaro’nun tasarımcıları ziyarete geldiğinde şapkalarını uçuran yer. Diğer bir deyişle, Armaggan markasının desteklediği ‘Türk Kültür Vakfı’na bağlı Doğal Boya Araştırma, Geliştirme ve Uygulama Merkezi
DATU yani Doğal Boya Araştırma, Geliştirme ve Uygulama Merkezi’nin başında enerjisiyle şaşırtan dirayetli bir kadın var: Prof. Ozanay Omur. Uzmanlık alanı Türk tekstilleri. Bu merkez geçen yıl Armaggan markasının desteğiyle ve hummalı bir şekilde hayata geçirildi. Marka, özellikle kök boya laboratuvarını destekliyor, çalışmalarından yararlanıyor. Üretilen kumaşlar da Armaggan tasarımlarında kullanılıyor.
“Burayı oluştururken İstanbul’daki tarihi Selimiye Kumaş Atölyesi’ni örnek aldık. Kandilli yazmaları ve Üsküdar çatmalarının geleneksel üretim tekniklerini kullandık. Dokunanda haz duygusu yaratan ve uçuşan kumaşlar da yapıyoruz” diye anlatıyor sıfırdan yola çıkış hikayelerini Omur.
Özetlemek gerekirse; atölye, laboratuvar, imalathane ve küçük bir müzenin hoş bir karışımı gibi DATU. Araştırma ve geliştirme laboratuvarı, Osmanlı saray kumaşları, baskılı-boyanmış kumaşlar ve boyahane birimlerinden oluşuyor. Bu birimlerin başında ve bizzat üretim aşamasında profesörler ve öğretim üyeleri çalışıyor. Toplam çalışan sayısıysa 40’ın üstünde.
Tasarım, dokuma, baskı, boyama, dikiş atölyeleri ve doğal boya laboratuvarında ‘modasız, bedensiz ve mevsimsiz’ parçalar üretiliyor. Tüm üretim aşamalarında tamamen doğal malzemeler kullanılıyor. Kaftanlar, elbiseler, gömlekler, şallar, keseler, mendiller ve ev tekstilleri bir geleneğin izlerini taşısa da gayet orijinal ve albenili.
TARİHİ REÇETELER HAYATA GEÇİRİLİYOR
DATU’da Selçuklu ve Osmanlı Saray kumaşlarından ‘çatma kadife’, ‘kemha’ ve ‘sevai’ gibi antik dokuma ve halılar analiz ediliyor. Eski teknolojisine sadık kalınarak tahta tezgahlarda aslına uygun bir şekilde üretiliyor. Kullanılan boyarmadde ve kaynaklar belirlenerek tarihi reçeteler çıkarılıyor. Üretimde de bu reçetelerin aynıları kullanılıyor.
Türkiye ve dünyadaki tekstil müzelerine analiz hizmeti de veriyor bu merkez. Ayrıca Anadolu’nun farklı bölgelerine ait dokuma tezgahları toplanarak, yok olmaya yüz tutmuş el dokumacılığı da yaşatılmaya çalışılıyor. Hakkari’ye ait şal şepik kumaşı ve Siirt yünlüleri de bunların arasında.
İpek iplik ve kumaşlar boyarmaddelerle boyandıktan sonra kurumaya bırakılıyor. Boyanan kumaşlar baskıya gidiyor. İpliklerse 1800’lerin başına ait mekanik jakar tezgahlarda dokunuyor. Kumaş haline geldikten sonra dikişe ya da baskıya gidiyor. Doğal boyayla üretilen ürünler sınırlı sayıda tasarlanıyor.
25 İLDEN 150 KADINA İSTİHDAM
Merkez sayesinde pek çok kadın aile bütçesine katkıda bulunuyor. Sadece Dudullu’da 30 kadın bu işle geçiniyor, 25 ilde 150 kadın istihdam ediliyor. Kadınlar dikecekleri, işleyecekleri ya da oyalayacakları parçaları kumaş bohçalarla alıp, yine aynı şekilde teslim ediyor. Her kadının imzası gibi özel bir oyası var ve bunu giysinin gizli bir yerine işliyor.
“Türk kültüründe özel günlerde büyük bir anlamı olan bohça ve mendil geleneğini yeniden hayata geçirmek en büyük arzularımızdan biri” diyor Ozanay Omur: “Miras niteliği taşıyan kumaşlar ve ürünler yapıyoruz. Giysiler katiyen modayı izlemiyor ve kendi kişiliğinizi yansıtmanıza izin veriyor. Ayrıca kumaşlarının dokunma teknikleri sayesinde hem tersinden hem de düzünden giyilebiliyor. Askılarımızı bile Menderes Ovası’nın pamuklarından hazırlıyoruz. İstiyoruz ki, burada üretilenler sandıklarda özenle saklansın ve nineden toruna aktarılsın. Bunlar için ne kadar emek harcandığı hep hatırda kalsın ve kıymeti daima bilinsin...”
EN ZORU TÜRK KIRMIZISI
DATU’daki Doğal Boya Araştırma ve Geliştirme Laboratuvarı’nın ‘dünyanın en geniş doğal boya koleksiyonu’ olduğu söyleniyor. Tam 412 çeşit doğal organik pigment üreten boya maddesi bulunuyor. Türkiye’nin çeşitli şehirlerinden toplanan boyarmadde kaynakları; bitki kökenliler, çiçek kökenliler ve deniz kabukluları olmak üzere üç başlıkta tasnif ediliyor. Merkezde bir anlamda bu toprakların renk haritası çıkarılıyor. Renklerin en zoru ‘Türk Kırmızısı’ da denilen ve çok özel bir böceğin kabuklarından elde edilen ‘koşinil’. Bu maddenin Fatih Sultan Mehmet zamanında vergi olarak verildiği söyleniyor.
Boyahanede kullanılan tüm boya bitkileri bir-iki yıllık. Bunların yeni renk tonları ve çeşitliliği arttırılıyor.
Burası tarihi objelerin boyarmadde analizleri konusunda da dünyanın önde gelen on laboratuvarı arasında sayılıyor. Tarihi objenin hangi bitkiyle boyandığı, dönemi ve ait olduğu coğrafya tespit ediliyor. Analiz edilen eserlerin restorasyonu ve muhafazası konusunda müzelere destek veriliyor. Hırka-ı Şerif’in analizi de burada yapıldı.
ALTINLA DOKUNAN KUMAŞIN METRESİ 7 BİN LİRA
Osmanlı İmparatorluğu’nun 16. yüzyılda ürettiği ipekli kumaşlar, dokuma ve tasarım alanında dünyada tepe noktası olarak biliniyor. Sonraları bu kalitede kumaş dokunamamış. DATU’da bu kumaşların birebir dokunması için müzelerden alınan mikro örneklerin renk ölçümleri; boyarmadde, iplik ve klaptanda (özel bir dokuma tekniği) kullanılan altının analizleri yapılıyor. Evet yanlış okumadınız, ‘kemha’ adlı çok kıymetli bir Osmanlı kumaşı 24 ayar altın ipliklerle dokunuyor! Bu kumaş Osmanlı sancaklarının yapımında da kullanılmış.
Elde edilen verilerle, aynı tür materyal hazırlanarak orijinal tezgahlarda elde dokunuyor. Bu kumaşların yapımı çok zaman alıyor ve son derece yüksek maliyetli. Yine de bütün bu zahmete değiyor, çünkü ortaya çıkan ürün tarihi kumaşlarla birebir örtüşüyor. Yüksek maliyet demişken, bu kumaşların metresi 7 bin lira. Çevre kirliliğine yol açmayan, toksik ve kanserojen olmayan, antibakteriyel ve antimikrobiyel özelliklere sahip bitkiler kullanılarak üretilen ipek ve yünlü kumaşlar; tasarımcılar tarafından Selçuklu ve Osmanlı sanatından esinlenen desenlerle bezeniyor.
ANADOLU SEVGİSİNİN ‘ARMAGGAN’I
Yıllardır Boston’da yaşayan mühendis ve bilim insanı Dr. Yalçın Ayaslı - Dr. Serpil Ayaslı çiftinin Türk kültürüne tutku ve hayranlıklarının ürünü Armaggan. Farklı kategorileri aynı çatı altında toplayan bir tasarım ve üretim markası.
İsmini ‘armağan etmek’ten alıyor, ana fikriyse ‘unique by design’, yani her ürünün tasarımıyla eşsiz olması. Armaggan; mücevher, gümüş, mermer, porselen, seramik, ahşap, deri, cam ve doğal boya tekstil ürünlerini kendi atölyelerinde el işçiliğiyle sınırlı sayıda üretiyor. Geleneksel üretim teknikleri ve el işçiliği konularında çok hassaslar. Özellikle pırlanta ve kıymetli taş seçiminde de iddialılar. Armaggan geçen Nisan’da Nişantaşı Abdi İpekçi Caddesi’nde yedi katlı ilk mağazasını açtı. İkinci mağazasınıysa bu Mayıs’ta Nuruosmaniye’de açacak. Mekan sadece bir mağaza değil; bir kültür, sanat ve gastronomi merkezi olarak düşünülüyor.
MÜCEVHER KOLEKSİYONLARI
Gümüş-mermer olarak adlandırılan iki katındaki tasarım obje koleksiyonunda Türkiye’nin çeşitli yörelerinden kaynaklar kullanılıyor. Camda, unutulmuş formlar yeniden üretilerek keşfediliyor. Ahşap objelerin yapımında geleneksel tekniklerle çağdaş tasarımlar birleştiriliyor. Gümüş tasarımlar; yüksek karat gümüş, kakma ve sıvama gibi geleneksel tekniklerle işleniyor. Mağazanın iki katını ayırdığı pırlanta ve altın mücevher koleksiyonları Nişantaşı’ndaki atölyelerde tasarlanarak üretiliyor. Armaggan’a ait özel bir altın rengi kullanıyor.
Doğal boya tekstil katındaki kaftan, eşarp, fular, mendil ve bohçaların tamamında çevre dostu, bitkisel kökenli organik boyarmaddeler kullanılıyor. Kumaşların desenlendirmeleriyse baskı yöntemiyle yapılıyor.
Ev tekstili ve ipek ürünler katındaki deri koleksiyonuysa Anadolu’nun özgün deri işleme geçmişine güncel detaylar katılarak oluşturuldu. Doğal meşe, mimoza ve sumak gibi yöresel ağaçların kabuklarıyla işlenmiş vejetal derilere günlük kullanım işlevleri kazandırıldı.