Güncelleme Tarihi:
GELİRİ ÇOCUKLARA
Çaba Gala adly müzikli oyun i?, cemiyet ve spor hayatyndan pek çok ünlü ismi sokak çocuklar yararyna bir araya getirdi. Televizyonun be?enilen dizilerinden esinlenerek olu?turulan skeçleri Gani Müjde’nin ba?ynda oldu?u Tükenmez Kalem ekibi yazdy; yönetmense Ali Sunal. Ali A?ao?lu, Ay?egül Dinçkök, Abdürrahim Albayrak, Cihan Kamer, Murat Yalçynta?, Türkan Sabancy, Zeynep Demirören gibi 70’ten fazla ismin sahneye çykaca?y gecenin geliri Ayvansaray Çocuk ve Gençlik Merkezi Müdürlü?ü binasy yapymy için kullanylacak. Gösteri 14 Mayys Pazartesi ak?amy Lütfi Kyrdar Kongre ve Sergi Sarayy’nda sahnelenecek.
Daha önceden oyunculuk deneyiminiz var mıydı?
- Yardım kuruluşları yararına birkaç reklam filmine çıkmıştım. Bazı filmler için de teklif gelmişti ama hiçbirini kabul etmedim. Bu projeyle ilgili o kadar çok ısrar geldi ki... En son ÇABA Derneği’nin Başkanı Özlem Cankurtaran beni koltuk değnekleriyle ziyarete gelince ‘hayır’ diyemedim. Çocuklara yardım için sağlığını bir tarafa bırakmış birini reddetmek bana yakışmazdı. Ayrıca Türkan Sabancı ve Mehmet Ali Birand’ın da aralarında olduğu çok sayıda önemli isimle aynı sahneyi paylaşacağım.
Hoşunuza gitti mi sahneye çıkmak?
- Çok heyecanlıyım! Falso yapmayayım diye 02.00’de bile kalkıp dersime çalışıyorum. Hayatta her şeyi hırsla yaparım. İnsanlar bana güvendiğinden bu işi de çok ciddiye alıyorum. Ama oyunculuk gibi bir hevesim yok. Trilyonlar verseler yapamam!
Kuzey-Güney dizisindeki ‘Kuzey‘i canlandırıyorsunuz... Rolünüze alıştınız mı?
- Oyunda, bir bar ortamında maç seyrediyorum. Ben, nasıl gerçekte maç seyrederken insanların üstüne saldırıyorsam, rol arkadaşım Eczacıbaşı Sağlık Grup Başkanı Sedat Birol da üstüme saldırıyor. Beş provadır Abdürrahim Albayrak’a maruz kalıyorum! Orijinal dizide oynayan Kıvanç Tatlıtuğ yakışıklı ama benim kadar değil tabii!
BÜTÜN İŞLERİ BİR KENARA BIRAKTIM
Bir yanda maçlar, bir yanda şirketiniz... Her yere nasıl yetişiyorsunuz?
- Eşim geçenlerde “Eve sırf elbise değiştirmeye geliyorsun” diye kızdı. Bu maçlar beni tamamen aldı götürdü. Yüce Allah’ım bu sene şampiyonluğu bize nasip etsin diye o kadar kilitlendim ki futbola 8 bine yakın çalışanımı bile bir kenara bıraktım. Bu halime herkes alıştı artık. Konu Galatasaray’sa akan sular duruyor. Sürekli Galatasaray’la yaşamak istiyorum.
Bu enerjinizin sırrı ne?
- Hiç yerimde duramam; hep dolaşırım. Monoton hayatı sevmem. Ailede benim gibi başkası yok. Çocukluğumdan beri de böyleyim. Ama iş hayatına bir minibüsle başlayıp şu an 7-8 bin araç sahibi olmuş biriyim. Hırslı veya heyecansız bir hayat sürsem bu noktaya gelemezdim. Her gün hırs ve inatla para kazanıp, kazandığımı da bankaya yatırmadan yatmıyorum. Azim varsa başarı da geliyor.
Sezon arasında biraz rahatlayabiliyor musunuz?
- İş hiç bitmiyor ki! Sezon bitiyor, bu sefer transferler başlıyor. Hep doluyum, hiç boş kalmıyorum. Ama çok yoruldum. Bu yaz en azından bir hafta tatile çıkmak istiyorum. Rize’de çok güzel bir evim var. Orada akan derenin yanında yatmayı çok özledim.
MAÇLAR SIRASINDA ANNEM KUR’AN OKUYOR
Sağlığınızı tehlikeye atacak kadar heyecanlanıyorsunuz maç izlerken. Bu nasıl bir Galatasaray tutkusu...
- Tutkunun ötesinde bir aşk. Böyle bir sevgi olamaz... Bir gün çok bunaldım ve neredeyse Allah’a dua edecektim; “Ne olur bu sevginin tamamını değilse bile bir kısmını al!“ Çocuklarımın hepsi Allah’a şükür Galatasaraylı. Ama onlar da bana benzemeye başladığı için üzülüyorum. Onlar da benim için endişeleniyor. Annem maç sırasında Kur’an okuyup başıma bir şey gelmesin diye dua ediyor. Ama n’apayım? Elimde değil; tutamıyorum kendimi, heyecanlanıyorum.
Kendinize iyi bakıyor musunuz?
- Haftanın beş günü altı kilometre yürüyüş yapıyorum, bak ne kadar yakışıklıyım! Ama uykuyla aram son zamanlarda açıldı. Psikolojik olarak rahat uyuyamıyorum. Yağmur yağdığı için Beşiktaş maçının oynanamadığı gece bir uyandım ki hafızam silinmiş! İki saat panik yaşadık. Neyse ki sonra bilgisayar hafızası gibi geri geldi. Ben de endişeleniyorum; keşke oturup rahat rahat maç seyredebilsem ama elimde değil!
Karadenizli asabiyeti de var biraz galiba...
- Çok sinirliyim ama sevecenim de. Küçükken Rize’de bir amcanın atölyesi vardı. Bahçesini suladığım için bana yarım ekmek vermişti. Taa o zamandan çocukların bir şeye ne kadar sevineceğini beynime kazıdım. 30 yıl sonra o amcam aradı; “Oğlum evleniyor. 5 bin lira borç verir misin? Ama bak, bir yıl geri ödeyemem borcumu” dedi. Bir saat sonra parayı hesabına yatırdım ve “30 yıl önce aldığın o yarım ekmeği hiç unutmadım, bu da benden oğluna hediye!“ dedim. Ağlamaya başladı... Hiçbir zaman yapılan iyiliği, geçmişi unutmayacaksın. Çocukları hep sevindireceksin.
EN BÜYÜK KEYFİM GENÇ YETİŞTİRMEK
Galatasaray dışında sizi ne heyecanlandırır?
- İş ortamında da çok heyecanlı ve hırslıyım. Ama Galatasaray başka. Başka bir tutkum yok; siyaseti hiç sevmem. En büyük keyfim bu: Futbolcularla yakın olayım, altyapıdan yeni futbolcu yetiştireyim...
Galatasaray’ın genç oyuncularını nasıl buluyorsunuz? Emre, Semih...
- Altyapılardan futbolcu yetiştirmeyip sürekli Avrupa’dan oyuncu almanın altından maddi olarak kalkamazdık. Futbolcularımızın hepsi çok iyi performans sergiliyor. Altapıdan genç yetiştirmeyi seviyorum. Sonra ayrıldıklarında çok üzülüyorum. Hele ki, “Ben zaten doğuştan şu takımlıydım“ dediklerinde daha da üzülüyorum.
Takım içinde de özellikle yabancı futbolcular sizi çok seviyormuş...
- Yabancı futbolcular idmandan sonra ter içinde bana gelir. Sarılırım her birine, saçlarını okşarım, öperim. Avrupa’da bu ilgiyi görmüyorlar. Orada ilişkiler soğuk; çoğu zaman futbolcularla yöneticiler birbirlerini tanımaz bile. Halbuki onları onore etmek gerek. Onlar da bu sıcaklığın karşılığını vermek istiyor. Hiç yabancı dilim yok ama vücut dilim çok iyi. Bu sayede yıllar önce Real Madrid başkanıyla bile samimiyet kurdum, bütün Galatasaray heyeti hayretler içinde kaldı.
Emre Belözoğlu’yla ilgili ırkçılık tartışmalarına ne diyorsunuz?
- Bu konuya girmek istemiyorum çünkü toplum geriliyor. Ben her zaman birleştiren kişi olmayı isterim. Daha bu sabah, şirkette otomotiv bölümünde çalışan bir çocukla muhasebeden bir kız ayrılmış. İkisini çağırıp öptüm; “Hemen barışın!“ dedim.
SANA AŞIĞIM DİYE BOYNUMA SARILAN FENERBAHÇELİLER VAR
Fenerbahçe Stadı’na gidiyorum, herkes benimle fotoğraf çektiriyor. Fenerbahçeli kadınlar gelip sarılıyor. Bazen yanımda eşim varken boynuma atlıyorlar, “Sana aşığım. Sen televizyona çıkınca evde her şey duruyor” diyorlar. Bir seferinde Ali Koç “Benden çok sana ilgi var!“ dedi. İnönü’de de durum böyle... Ama o takımlar bize konuk olduğunda ben de aynı ilgiyi gösteriyorum. Taraftarlarına ve futbolcularına iyi davranılsın diye elimden geleni yapıyorum. 52 bin kişinin seyrettiği Fenerbahçe maçında sahaya bir çakmak bile atılmadı. Galatasaray şu an centilmenlikte Türkiye ikincisi. Ortalama 37 bin kişiyi 36 hafta kontrol altında tuttuk. Ne ceza aldık ne sahamız kapandı. Bu sayede insanlara aileleriyle maça gelme şansı verebildik.
SON DÖRT MAÇI KALDIRAMAYABİLİRİM
Süper Lig’de play-off sistemini iyi karşılamam mümkün değil. Türkiye bu kadar heyecanı ve gerilimi kaldıramaz! Son maçta 25 yaşında bir kardeşimizi kaybettik, dört kişi daha kalp krizi geçirmişti. Fatih Hoca geçenlerde bir röportajda; “Play-off’da en büyük endişem Abdürrahim Albayrak’ın maçı nasıl kaldıracağı“ dedi. İdmanlarda bile heyecanlıyım; dayanamıyorum. Süper Final’de kalan dört maçı kaldıracağımın garantisi yok. Son maçı nasıl geçirdiğimi bir ben bir Allah bilir; perişan oldum. Uyku hapıyla uyuyabildim. Yazık, günah insanlara.
GALATASARAY İÇİN TAŞ BİLE TAŞIRIM
Galatasaray Liseli değilim, Fransız ekolünden de gelmiyorum. Ben halkım! İlkokuldan beri Galatasaraylıyım. Tüm ailem, Rize’deki Albayraklar’ın hepsi de Galatasaraylı. Galatasaray’a hizmet edebileceğim o dönem aklıma gelmezdi. Şimdi bundan gurur duyuyorum. Yönetici olmak şart değil; Galatasaray’ın parçası olmak için taş bile taşırım.