Yeşim Çobankent
Oluşturulma Tarihi: Eylül 21, 2002 20:07
‘Kadınlarla erkek arasındaki bütün ilişkiler bir oyun. Oyunu doğru oynayan ve güçlü olan kazanır.’ İlhan Uçkan altı ay önce bu teorisini bir kitaba dönüştürdü, kadınlar için ‘Erkekleri Kullanma Kılavuzu’nu yazdı.
Altı ayda on iki baskı yaptı ve şimdi karaborsada. Epey patırtı koparan bu kitaptan sonra sıra erkeklere geldi ve şimdi de erkeklere kadınlara kök söktürme taktikleri öğreten ‘Kadınları Kullanma Kılavuzu’ kitabını yazdı Uçkan. Biz bu tür kitaplara sadece kadınlar meraklı sanırdık ama meğer erkeklerin de taktiğe, stratejiye ve oyun okumaya çok ihtiyacı varmış ki kitap üç gün içinde yedi baskı yaptı. Yazar kitaptaki taktiklerin işe yaradığı konusunda çok iddialı.
Erkekler ‘bizim kitaba ne ihtiyacımız var, zaten kadınları kullanıyoruz’ demeyecekler mi?
- Bir şey kullandıkları yok, sadece ekonomiye hizmet ediyorlar, kendilerine metres buluyorlar. Erkekler ‘Nasıl olsa kadınları kontrol edemiyoruz bari paramızın yettiği kadınlarla beraber olalım’ diyorlar. Bu mudur kullanmak, sen sadece bir adet cüzdansın.
Kullanma Kılavuzu ismi çok iddialı, erkeklerin böyle bir kılavuza ihtiyaç duyduğunu mu düşünüyorsunuz?
- Sadece kadınlar değil erkekler de ilişkileri konuşmayı çok seviyor. Erkekler böyle bir kitaba ihtiyaçları olduğunun ne kadar farkında merak ediyorum doğrusu. Belki kadınlar da adama ‘şu kitabı alayım da bari düzgün kullansın’ diyecek.
Böyle kitaplar yazdığınıza göre genellemeleri çok seviyorsunuz, bütün kadınlar ve erkekler aynı mı?
- Evli kadın ya da erkek karakterleri için anlatılanlar Zeus ve Hera'dan beri değişmiyor, bu bir genelleme değil çünkü ilişkilerin biçimi hiç değişmiyor.
Erkeklerin ve kadınların ihtiyaçları çok farklı olduğu için mi iki ayrı kitap yazdınız?
- Oyun biçimleri farklı, kadınlar çok daha içgüdüsel oynuyorlar, erkekler daha mantıklı gitmeye çalışıyor. Kadın ve erkeğin hareketleri kanguruyla kaplumbağa gibidir. Kanguru kadın, kaplumbağa erkek.
Kitaplara konu olan ilişkileri çevrenizde mi gözlediniz?
- Sadece o değil, bir sürü kitap da okudum oyun teorisiyle ilgili. Projelerimden biri de Sun Tzu'nun Savaş Sanatı kitabını ilişkilere uyarlamak.
Yani bir kadınla bir erkek birbirleriyle savaşmadan yan yana duramaz mı?
- Ben de işi oraya götürmek istiyorum, o nokta ‘oyunsuz’ olmak. O hale gelmek için de hayatın içindeki oyunun farkına varabilmek gerekiyor. Ben de oyun oynuyorum, eşim de oynuyor. Eşimin Sorbonne'daki master tezinin konusu ‘Sosyal İlişkilerde Oyun’, alışverişe gitmek istemiyor ben gitmek istiyorum ve ‘bak gelmezsen ağlarım’ diyorum, ağlıyorum ve benim dediğim oluyor.
Bu kadar oyun oynayarak hakiki kalmak mümkün mü?
- Asıl hakiki kalmak için oyunlara ihtiyaç var, oyunu kefşettiğinde kişiliğini de bir puzzle gibi kuruyorsun. Oyunun merkezi ve güçlü taraf sen olursan acayip bir çekim yaratıyorsun karşındaki kadın ya da adam sana bayılıyor. Bizim kitaplar bir tür uyandırma servisi.
Peki kitaptaki kuralların doğru olduğundan ve her seferinde işlediğinden nasıl emin olabiliyorsunuz?
- Kaç kere örneklerle gördüm. İnsanı hayat yormaz, oyunu yanlış oynamak yorar. Hayatta oyun oynamaktan kaçabileceğin hiçbir alan yok.
İlişkilerde işleri akışına bırakmak olmaz mı?
- Öyle olmaz, akışına bırakmak olduğun yerde durmak demek. Birinin senin yerine oyun oynaması demek. O zaman kaderine razı olursun. İki insanın karşılaşıp her şeyin denk gelmesine, çok uymasına, yani nesnel tesadüflere çok az inanırım ben.
Bir başkası çıkıp bu oyunlar öyle oynanmaz böyle oynanır derse?
- Mükemmel olur, keşke çıksa. Neerdee?
İlişkilere bu kadar müdahale etmek ne kadar doğru?
- İlişki tedavi edici olmalı, bunun için de oynaman gerekli. Sen bu işlere kafanı çalıştırıp yorulmadığın sürece bir başkası çalıştırır.
Dışarıda kıran kırana bir rekabet mi var ki, insanlar böyle taktiklere oyunlara filan ihtiyaç duyuyor?
- İnsanları başka yönlere çeken o kadar çok tuzak var ki, üstelik bunlar evrensel şeyler, sadece insanların ritimleri farklı. Birine ‘dışarısı adam kaynıyor istediğin adamla ya da kadınla git’ diyecek özgüvene sahip olursan o insan hiçbir yere gitmez. Bu bir güçtür.
Bu güç insanın sürekli kendi kendine gaz vermesiyle mi oluyor?
- Evet.
Size çevrenizde ilişki terapisti, evlilik danışmanı muamelesi filan yapıyorlar mı?
- Ohoo, hem de nasıl. Ben bunu seviyorum zaten. Şimdi Alem FM'de de program yapacağım bu konuyla ilgili. Ayrıca oynayaninsan.com adlı bir site hazırlayacağız. Kitabı bir bilgisayar oyunu yapmak istiyorum. Yani İnternet'ten gireceksiniz sanal bir sevgili bulacaksınız ve kitaptaki taktikleri orada deneyeceksiniz. Oyun teorisini çok ciddiye alıyorum ve kitaplarımı da planlı bir oyun gibi kurguluyorum.
Erkeklere taktikler
Biz kadınların birbirimize verdiğimiz tüyolardan biri ‘‘bir erkeğe giden en kısa yolun arkadaşından geçtiği’’dir.
Kadını baştan yaratma oyunu bir kadının geçmişini silmek, kafasını allak bullak etmek ve kendine duyduğu birazcık güveni bile ortadan kaldırmak için en mükemmel oyundur. Artık kendini tamamen sizin ellerinize bırakacaktır. Yumuşacık bir hamur gibi.
Hoşunuza giden bir kadına ulaşmak için ya da ‘‘rağbet gören erkek‘‘ imajınıza basamak olsun diye yapacağınız en kolay şey, güzel kadınların çirkin kız arkadaşlarıyla ilgileniyor görünmektir.
Karizmatik erkek, konumu itibariyle ulaşılmaz, erişilmezdir. Malumunuz, kadınlarda da yasak olan şeyleri yapma, girilmez olan yerlere girme gibi doğal ve daimi bir dürtü vardır. Bu anlamda karizmatik erkeklere yaklaşmak, kadınlar için karşı konulmaz bir arzudur.
En iyi yol kadının doğasında bulunan ‘‘Başka bir kadın’’ paranoyasını canlı tutmaktır.
Kadınların zayıf noktaları
En güzel kadının bile kendinde beğenmediği sayısız kusuru vardır.
My Fair Lady sendromu; Kadınların en büyük hayali kendilerine daha iyi standartlarda bir hayat yaşatacak beyaz atlı prenstir.
Bir çok kadın geçmişinden bir biçimde rahatsızlık duyar.
Hayır diyememe zaafı: Bir kadına üç gün ilgi gösterirseniz dördüncü gün sevgiliniz olur.
Her duruma çabuk uyum sağlar. ‘‘Kocası aldatmayan kadın mı var sanki?‘‘ cümlesine uyum sağladığını düşünün!
Şefkat ihtiyacı: Birçok kız tanıyorum, sırf şevkatli olduğu için sevgilisiyle birlikte olmaya devam ediyor.
Bir kadın neden seni seviyorum der?
Bir kadın ‘‘Seni seviyorum‘‘ diyorsa bu yalnızca aşkından kaynaklanmaz. Daha ziyade bir soru cümlesidir bu. Sessizce, usulca sorulan bir soru; ‘‘Peki ya sen?‘‘ Bir kadın seni seviyorum diyorsa bu, ‘‘Beni sevmeni, bana delice aşık olmanı ve her istediğimi yapmanı istiyorum‘‘ demektir. ‘‘Efendinin ben olduğum bir köle hayatı istiyorum. Ama bunun böyle olduğunu sen asla bilmeyeceksin.‘‘