Kitap - Haftanın yenileri

Güncelleme Tarihi:

Kitap - Haftanın yenileri
Oluşturulma Tarihi: Şubat 03, 2013 00:00

Haberin Devamı

Nişanlılar / Alessandro Manzoni
Anlatan: Umberto Eco
Çev.: Yelda Gürlek

Gılgamış
Anlatan: Yiyun Li
Çev.: Duygu Akın

Gulliver / Jonathan Swift
Anlatan: Jonathan Coe
Çev.: Duygu Akın

Domingo Yayınları
Çocuk

Evvel zaman iken, deve tellal iken, saksağan berber iken... Ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken. Ne maval, ne martaval, işitilmedik bir masal!.. Diyarlardan birinde Umberto Eco derler hezarfen bir adam yaşarmış. Onun gibi başka isimler de varmış. Jonathan Coe, Yiyun Li, Ali Smith, Andrea Camilleri, Stefano Benni, Dave Eggers, Alessandro Baricco, Melania G. Mazucco, Abraham B. Yehoshua adındaki bu yazarlar bir araya gelmişler ve kendi devirlerinde yaşayan insanlara, çok eski tarihlerden kalma, kadim masalları anlatmaya karar vermişler. Masal bu ya, adı geçen yazarlara kendileri kadar usta çizerler, birbirinden renkli çizimlerle eşlik etmişler. Onların anlattıkları kadim hikâyeler daha da güzel olsun diye. Bunları da Domingo Kitap yayımlamış Türkçede...
Gerçekten hadisenin kendisi masal gibi büyüleyici değil mi? Şahsen bana “Dave Eggers, Umberto Eco, Jonathan Coe sana birer masal anlatacak, ne dersin” diye sorsalardı, masal mı bu, diye sorardım. Ama değil. Domingo Kitap tarafından “Hepsi Sana Miras” başlığı altında yayımlanan seri, dünyaca ünlü anlatıları bugünün ünlü yazarları tarafından yeniden anlatılmasıyla oluşmuş. Tamamı on kitap olacak dizinin ilk üç kitabı yayımlandı. Alessandro Manzoni’nin Nişanlılar’ını Umberto Eco, Jonathan Swift’in Gulliver’ini Jonathan Coe, Sümerler’in ölümsüz destanı Gılgamış’ı da Yiyun Li anlatıyor. Saydığım eserleri Marco Lorenzetti, Sara Oddi gibi satırlara hayat veren çizerler illüstrasyonlarıyla daha da zenginleştiriyorlar.
Üç yazar da eseri sadece anlatmıyorlar, aslında yeniden yazıyorlar. Binlerce yıllık Gılgamış’ı ve yüz küsur yıllık Gulliver’i, Nişanlılar’ı ilk defa duymuş gibi okuyorsunuz. Ama, bir gerçek ki Umberto Eco döktürüyor deyim yerindeyse. Hem kendi masalını yazıyor, hem de Manzoni’nin anlatısını çözümlüyor çaktırmadan. Kendini tutamayıp çok katmanlı yeni bir metin yaratmış resmen. Ailece okunacak kitaplar toplamı.

Haberin Devamı

Sapma
Stephen Greenblatt
Çev.: Suat Ertüzün
Can Yayınları
Tarih - İnceleme

Haberin Devamı

Tadı damağınızda kalacak lezzetli bir tarih kitabı ‘Sapma’. O kadar çok şeyi anlatıyor ki, hepsini tek tek saymak imkânsız. Epikürcü felsefenin önemli isimlerinden Lucretius’un şiir kitabı “Evrenin Yapısı”nın Montaigne, Machiavelli, Thomas More, Darwin, Newton hattâ Shakespeare’e olan etkisini anlatıyor aslında. Ama daha öncesinde bu sarsıcı kitabın ortaya çıkmasını sağlayan, Papa XXIII. Johannes’in özel kâtibi, hümanist yazının icadında büyük pay sahibi, manastırların küflü arşivlerden bulduğu çürümüş parşömenlerdeki Latin klasiklerini temize çeken, hümanist Poggio Bracciolini’nin hikâyesini anlatıyor. Onun da öncesinde bizi Rönesans’ın koridorlarında dolaştırıp, Rönesans’ı hazırlayan koşulları, kâtiplerin kimler olduğunu, ilk nasıl doğduklarını, Poggio ile diğer keşiş kâtipler arasındaki farkı anlatıyor. Asıl girişi, bu yazmaların büyük bir yangın sonrası çeşitli yerlere dağıldığı ilk adresten, İskenderiye Kütüphanesi’nden yapıyor. Doğal olarak çok tanrılı/pagan yılları öğreniyoruz öncesinde... Kitabı anlatırkan, sondan başa sardım makarayı. Çünkü, Greenblatt Lucretius’un ‘atomcu’ anlayışına uygun olarak, anlatacağı ‘Sapma’yı çekirdeğinden işlemeye başlıyor. Bu çekirdek etrafında şekillendiriyor her şeyi, tıpkı evren gibi. Her bölümde farklı bilgilerin dehlizlerine iniyoruz. Roman niyetine okunacak müthiş bir tarih kitabı, her ne kadar ‘kapağından bunu anlamasak da’.

Haberin Devamı

Deli
Aslıhan Özen
Güzeldünya Yayınları
Roman

Noktasına virgülüne birbirinin aynısı geçen günler yaşayan bir kadın. Kimsenin kimseyi umursamadığı bir şehirde, kimin akıllı kimin deli belli olmadığı hallerde yaşayan bir kadın. Her günü cehennemde bir mevsim. Günlerin geçmediği, gecelerin boğduğu, uykunun bir işe yaramadığı, içkinin daha da beter hale soktuğu bir hayat. Eksiği var fazlası yok, böyle menfur bir hayat süren kahramanımız büyük aydınlanmayı hiç ummadığı bir bilge sayesinde yaşayacaktır. Bu ne mistik Doğu öğretilerine kendini adamış ve pahalı arabasını satmış bir bilgedir, ne de sokakta görsek hemen yanına yaklaşıp ‘kurtar bizi bu hayattan bilge hazretleri’ denecek bir isimdir. Üstü başı yırtık, saçı sakalı birbirine karışmış, sokaklarda yaşayan, görenin berduş diyeceği, kahramanımızın “Deli” olarak adlandırdığı bir adamdır. Bar filozofu gibi içkiye meze değildir söyledikleri. Önce şans eseri kesişir yolları kadınla Deli’nin. Sonra Deli’yi görmek için çabalar kahramanımız. Hayatı, aşkın ne olduğunu, insanların tahammülsüzlüklerini ve daha birçok şeyi “Tanrı’sının cehennemi olanın, ateş elinden düşmez. Elindeki ateşe bakıp yaşam hakkında hükmemi varıyorsun?” gibi bilgece sözlerle izah eder Deli. Tıpkı kutsal kitaplarda olduğu gibi, ışık olur kahramanımıza. Karanlık günleri önce yavaş yavaş, en nihayetinde de tamamen aydınlanır kadının. Herkese böyle bir Deli nasip olsa keşke dedirten, bir kitap.

Haberin Devamı

Metin Altıok’tan Zeynep’e Mektuplar
Metin Altıok, Zeynep Altıok
Kırmızıkedi Yayınları
Mektup

Yazar mektupları özeldir. Ama galiba, yazarların kızlarına yazdıkları mektuplar hepsinden daha da özel gibi görünüyor. Daha önce Memduh Şevket Esendal’ın ve Emre Kongar’ın kızlarına gönderdikleri mektupları okumuştuk. Üzerinden epey zaman geçti, ama okuyanların hâlâ aklındadır oradaki satırlar. O kitaplardaki satırlar da başka mektuplara kıyasla en özel, en üzerine titrenmiş kelimeleri barındırıyordu. Siz bir de Metun Eltıok’un kızı Zeynep’e yazdıklarını okuyun. Edebiyat olsun diye değil hiçbir cümlesi, zorlama yok. Yarı sürgün tainlerde, kızından uzak yerlerden gönderdiği mektuplarda kâh Bingöl’den sarılıyor Metin Altıok soğuk ve karlı, kâh İzmir’den serin serin... Edebiyat meselesi de konuşuluyor, siyaset de. Ama en çok özlem ve hasret hissediliyor tüm yoğunluğuyla. Bir yalnızın bir yalnıza seslenmeleri belki de bunlar. Kızım diyor, meleğim diyor, Zozom, Zozimam diye isimler takıyor kızına. Kimi zaman, “Damdaki Kedi Baba”, “Küçük Govi Baba” diye imzalasa da en çok “Baban” diyerek hissettiriyor özlemini, eline ulaşmayan mektupların acısını yaşıyor harf harf... Bir acıya kiracı şair, ressam Metin Altıok kızına hasretle sarılan bir baba olarak satırlarda dolaşıyor bu kez. Öyle samimi bir tonu ve dili var ki, “benim babam da böyle mektuplar gönderseydi keşke,” diye kıskanıyorsunuz Zeynep Altıok’u. Bir babanın kızına olan sevgisini aşkını gösteren mektuplar toplamı.

Haberin Devamı

Paralı Asker
Georges Perec
Çev.: Esra özdoğan
Sel Yayıncılık

İtiraf etmem gerekir ki, Perec’in yazdığı bir metnin vaktiyle yayınevlerinden ret cevabı almış olmasına imkan vermezdim. Yani koskoca Georges Perec gelecek, akıl dolu bir roman yazmış olacak ve bir yayıncı da tutup “laf kalabalığı” diyecek. Perec gidecek didinip düzeltecek sonra yine rededilecek. Hattâ başka yayınevleri de reddedecek. Olur şey değil! Ama olmuş. Perec’in bile ilk romanı reddedilmiş meğer. Perec hayattayken yazdığı bütün metinleri tasnif etmiş, atılacaklar ve atılmayacaklar diye ikiye ayırmış. Atılacaklar arasında bilinmeze uğurlanacak bu ‘ilk roman’ bir tesadüf eseri, öldükten yıllar sonra ortaya çıkmış. Kaderin bir oyunu mu, yoksa Oulipo’nun bir oyunu mu bilinmez. ‘Paralı Asker’ bir ilk roman olmaktan ziyade, tıpkı ‘Yaşam Kullanma Kılavuzu’nun sonunda yap bozu tamamlayacak son parça gibi duruyor. Perec Külliyatı’nın en önemli ve tamamlayıcı unsuru belki de. Daha sonra yazdığı romanların öncülü olduğu gibi ardılı da sayılabilir. Tek bir farkla. Daha önce, gülümseyen ifadesiyle yanıbaşımızda bizi dürtükleyen Perec, bu kez karanlıkta ve fısıltıyla konuşuyor. Hızlı, sert, ürkütücü. Bir cinnet ânı ve sonra gelişen olaylar silsilesi. Bir Rönesans tablosunun sahtesini yapmaya çalışan Gaspar Winckler, bir süre sonra esere teslim olur. Kendisiyle, hayatla ve karşısında durmuş ona bakan tabloyla savaşmaya başlar. Sonrası gerçek bir Georges Perec karnavalı!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!