Kitap: Haftanın yenileri

Güncelleme Tarihi:

Kitap: Haftanın yenileri
Oluşturulma Tarihi: Eylül 09, 2012 00:00

Haberin Devamı

Aydanaki Zaman
Cemil Kavukçu
Can Yayınları
Öykü

Beş taş oynar gibi...

Yeni nesil ‘beş taş’ oyununu bilmez, eskiler de fazla hatırlamayabilir. Ciddi bir koordinasyon, konsantrasyon ister beş taş oynamak. İlk safhası ‘birler’ adını taşır. Oyuncu, beş taş içinden birini eline alır, diğer dördü yerdedir. Elindekini havaya atar. Yerden bir taş alıp attığı taşı yakalar. Sırayla dört taşı da yerden alıp hiçbirini düşürmeden beş taşı da elinde tutan oyuncu, ‘ikiler’e geçer. Bu kez yerden ikişer ikişer toplar. Üçler ve dörtler bittikten sonra ‘dedeler’ bölümü vardır; baş parmak ve işaret parmağıyla kurulan köprüden sırayla taşlar geçirilir. Bu bölümü de başaran oyuncu en sonunda beş taşın tamamını havaya atar ve elinin tersiyle taşları tutar. Elinin üstünde kaç tane taş kalırsa, o kadar sayı hanesine yazılır.
Bu ‘ata sporu’nu bu kadar detaylı anlatmamın bir sebebi var elbet. Cemil Kavukçu, ‘Aynadaki Zaman’ isimli yeni öyküler kitabında, beş taş oynar gibi hikâye anlatıyor bize. İlk öyküsünde yerden aldığı taş, martılar. İkinci taş ise, biraz fantastik bir olayı anlattığı deniz insanları. Sonra Mindos Kayalıkları’nda gözden yiten/denizin çağırdığı bir tekne ve kaptanı, sonra bir yazar. Kitabın isim babası ‘Zaman Aynası’ öyküsündeyse hepsini geri toparlıyor. İkilere geçiyor altıncı öyküsü ‘İncir Ağacı ve Şimşirler’de. Yeni bir yola girdiğimizi sanıyoruz ama oyuna devam ediyor yazar. Kavukçu bu kez bize bir önceki hikâyeleri daha farklı anımsatıyor. Ya bir sonrakine işaret veriyor, ya bir öncekinden bir eksiğimizi tamamlıyor. Hepsi tıkır tıkır işleyen bir saat gibi... Martılar dönüyor tepemizde. Şimdiye kadar şairlerin ‘denizin sokak çocukları’ dediği martıların, denizin insanlara karşı kullandığı ‘ajanlar’ olduğunu öğreniyoruz. Denizin, denizden olmayan hiçbir şeyi sevmediğini işitiyoruz. Sonra yine insana dönüyor Kavukçu. Araya özlük üveylik sokuyor ve insanın meşrebini dillendiriyor; kendinden olmayanı sevmediğini anımsatıyor bize usul usul.
Bütün taşlar elinin üstüne ustalıkla konuyor Kavukçu’nun öykülerinde. Üstelik bu kez, Cemil Kavukçu’nun öykülerinde ‘eksik’ olarak adlandırılan ‘kadın’ ve ‘kadınların hikâyeleri’ de var. Hem de hiç umulmayan yerde çıkıyor karşımıza. En az deniz kadar merhametsiz, ama bir o kadar sebatkâr kimlikleriyle karşımızdalar. Hiç şüphe yok ki, yaşayan ve yenilerini üreten ‘en büyük’ öykü yazarlarımızın birisi Cemil Kavukçu. Çekinmeden, ilk üçte adını saymak gerek. Hele, ‘Aynadaki Zaman’ kitabı; değil Kavukçu’nun külliyatı içinde, Türk edebiyatı içinde çok ‘özel’ bir yerde duracak gibi görünüyor... Geç kalmadan okuyun.

Haberin Devamı

Geride Kalanlar
Binnaz Öner
Evrensel Basım Yayın
Roman

Haberin Devamı

1915 yılında, zamanın doğu köylerinin birçoğunda Kayalık Köyü’ndekiyle aynı sahne yaşanıyordu. Köy muhtarı bütün ahaliyi toplayıp, kaymakamdan aldığı korkunç haberi bildiriyordu herkese. “Osmanlı, savaşı bir kenara bırakmış, bütün Ermenileri zorunlu göçe çıkarma” kararı almıştır. Yüzyıllarca ‘millet-i sadıka’ olarak anılan Ermeni halkı artık istenmeyen evlat olmuştur. Kendi topraklarından bir bilinmeze gitmek vardır kaderlerinde. Geride bırakacakları ise evleri, barkları, toprakları, mezarları, çocukları, çocukluklarıdır... Binnaz Öner ‘Geride Kalanlar’ isimli romanında, gazi ünvanını almadan önceki Antep’in, kendi çocuklarını göçe hazırlayan köylerinde yaşananları anlatıyor. Emir büyük yerdendir, millet-i sadıkanın büyük kısmı sonunda ölüm olduğunu bile bile son kez sadakatle, onlara söyleneni yapacaklardır. Ama kavurucu ağustos sıcağında kundaktaki bebeleri, 12-13 yaşındaki kızları, karnı burnunda gebeleri bile bile ölüme götüremezler. Yola çıkanlardan bir daha haber alınamayacaktır, ama kalanlar için de yaşam ölümden farksızdır. Binnaz Öner 1915’e gidip propoganda yapmadan doğu illerindeki dramı anlatıyor bizlere. Tanıkların dillerinden dökülüp bugüne ulaşan, herkesin bilip bilmezden geldiği insan öykülerini anlatıyor. Özellikle yöresel ağzı kullanımındaki ustalık dikkate değer.

Haberin Devamı

Kapıdaki Düşman
Andrew Wheatcroft
Çev.: Neşenur Domaniç
Doğan Kitap
Tarih

Osmanlı tarihine dair yapılacak okumalarda veya araştırmalarda olası bir mukayeseli çalışma için ilk dikkate alınması gereken hanedan Habsburg Hanedanı’dır. Birkaç yıl farkla ama ikisi de 13. yüzyılın son çeyreğinde tarih sahnesindeki yerini almışlardır. İkisi de I. Dünya Savaşı’ndan sonra tarih sahnesinden silinmişlerdir. Osmanlıların Avrupa’da girişmiş olduğu birçok savaşta asıl hasmı hep Habsburglar olmuştur. Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu adıyla sahneye çıktıkları günden itibaren Habsburglara emanet edilen ilk şey; Doğu’dan gelen korkuydu, Türkler! Avrupa’daki Türk korkusu en çok Habsburglar üzerinde etki etmişti. Bilhassa iki Viyana Kuşatması’nın da korkuyu yaşayıp, savaşı kazanan tarafıydı. Andrew Wheatcroft bu karşılaşmalardan en önemlisini, 1683 II. Viyana Kuşatması’nı ve iki tarafı ele alıyor, ‘Kapıdaki Düşman’ kitabında. Wheatcroft bunu oldukça başarılı bir kurgu ile yapıyor. Kurgu derken, hayali unsurlar yok bunda. Ama kronolojik bir tarih anlatısından uzak, etkileyici bir üslubu ve yer yer geri dönüp “bunun daha evveli var” notuyla anlatıyor her şeyi. Hem iki hanedanın tarih sahnesindeki paralel ve ortak yazgısını, hem de birbirleriyle çarpıştığı ve tarihin seyrini değiştiren en önemli olayı anlatıyor. Roman lezzetinde bir tarih incelemesi, ‘Kapıdaki Düşman’. Herkes okumalı...

Haberin Devamı

Peyzaj Tasarımı
Ed.: Burçin Yılmaz
YEM Yayın
Mimarlık

Mimar olmayanların da ilgisini çekecek mimarî kitaplar yayımlayan YEM Kitabevi’nin, Projeler Yapılar dizisi altıncı kitaba ulaştı. Daha önce sırasıyla, Konutlar, Ofisler, Eğitim Yapıları, Kültür Yapıları ve Müzeler’i konu edinen kitaplarında bu seferki odak noktası, ‘Peyzaj Tasarımı’. Kitapta Türkiye ve dünyadan önemli peyzaj mimarlarının tasarımlarının bir derlemesi yapılıyor. 12 ayrı ülkeden, 29 peyzaj mimarı/grubu tarafından, 25 farklı noktada gerçekleştirilmiş 39 peyzaj tasarımı sunuluyor. Ataköy Sheraton Otel’den ABD’deki High Line Parkı’na, Japonya’daki Medya Merkezi Peyzaj Tasarımı’ndan Fransa’daki Su Duvarı projesine, İspanya’daki Plaza Del Torico’dan Londra’daki Avlu Bahçe tarasımına birbirinden etkileyici tasarımlar bir arada veriliyor. Seçilen yerler doğal, kültürel ve yapısal bileşenlerle mimari ve kentsel dokuya işlevsel, sanatsal, ekolojik açılardan değer kazandıran tasarımlar olarak belirlenmiş. Her tasarımı, farklı ve en güzel açılardan gösteren zengin fotoğraf malzemesiyle birlikte projeyi anlatan detaylı açıklama metinleriyle anlatıyorlar. Her sayfada “Vay be neler varmış” dedirten kitabın mutluluk veren tarafı, sözünü ettiğimiz tasarımların Ataköy, Çeşme, Gebze, Sarıyer, Urla, Eyüp, Narlıdere gibi burnumuzun dibindeki noktalarda da olması. Yakından da görmek gerek.

Haberin Devamı

Üvey Kız Kardeşlerin Komplosu
Jim C. Himes
Çev.: Sevinç Kayır
İthaki Yayınları
Fantastik / Masal

Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine, diye biter sayısız masal. Bu masalların başında mağdur olan, ‘zavallı’ ve güzel kahramanlar cesur avcılar, yakışıklı prensler, korkusuz kahramanlar sayesinde mutlu ve zengin bir hayat sürerler. Ama bu sefer öyle bitmiyor. Daha doğrusu öyle bitiyor ama, muradına eremeyenler bir araya gelip intikam almak için harekete geçiyorlar. Danielle, yani bizim bildiğimiz adıyla, Külkedisi evlendikten sonra bile üvey kızkardeşlerinin gazabından kurtulamaz. Zira, acımasız üvey kardeşler bu kez yakışıklı prensi Periler Ülkesi’ne kaçırırlar. Yeniden ‘zavallı’ olarak anacağımız Külkedisi, bu sefer perilerden değil, kankalarından yardım ister. Pamuk Prenses ve Uyuyan Güzel’den başkası değildir bunlar. Üç birbirinden güzel ve kendi masalının mesut kahramanı bu kadınlar, Periler Ülkesi’ne giderek yakışıklı prensi kurtarmak için gerçekten ‘kahramanca’ bir mücadele verirler. Bakalım bu kez onlar erebilecek mi muradına? Shrek serisini sevenlerdenseniz, bu macera da en az onun kadar keyifli, şimdiden söyleyeyim. Diğer bir taraftan bakacak olursak, fantastik türle masallar arasındaki bağlantı her zaman kurulagelmiştir. Bu kez hem masallara iade-i itibarda bulunuyor yazar, hem de postmodern bir masal kaleme alarak tepeden tırnağa bir fantastik maceraya imza atıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!