Güncelleme Tarihi:
Roman
Hobo
Eddy Joe Cotton
Çev.: Bilge Su Şişman
Altıkırkbeş Yayın
Beatniklerin kutsal kitabı Yolda’yı hepimiz biliriz. Jack Kerouac kuşakdaşlarının yaptığı gibi bütün bir kıtayı boydan boya kat etmiş ve tecrübelerini bize aktarmıştı. Bu fikir elbette gökten zembille inmemişti Kerouac’a. Çünkü evveli vardı, Hobolar! Hâlâ bir resim uyanmadıysa gözünüzde, şöyle özetleyeyim; büyük ozan Bob Dylan’ın anlatıldığı ‘I’m Not There’ isimli filmde tren vagonlarında küçük Woody ile sohbet eden evsiz, aylak ikili Moe ve Joe vardı. Hırpani kılıkları, kirli uzamış sakalları, hoşsohbet tavırları ile kendi hallerinde zararsız adamlar. İşte onlardı Hobo’lar. Amerikan kültürünün önemli yapıtaşlarından olan Hobolar, işsizlik maaşıyla geçinen adamlar değil; aksine ellerinden her iş gelen, gelmek zorunda olan ama tek bir işi uzun süre yapmayı gereksiz gören adamlardır. Karınlarını doyuracak kadar kazandıktan sonra yeni bir iş ve mekân bulmak için yük trenlerinde ev belledikleri vagonlara atlarlar... Eddy Joe Cotton, babası tarafından kovulduktan sonra yıllarca bütün Amerika’yı yük trenlerinde kat ederek, birbirinden renkli Hobolarla tanışıp, onlar gibi yaşar. Gün be gün kayda geçirdiği notlarını kitap haline getiren Cotton, sevimli aykal adamlar, Hobolar için önemli bir saygı duruşu sunuyor. Çevirisi sizi biraz zorlayacak olsa da, Hoboların dilinin kurallı olmasını beklemek de boşuna olur sanırım.
Öykü
Zamanın Farkında
Şule Gürbüz
İletişim Yayınları
Öykücü Şule Gürbüz’ün kahramanı kendi kendine konuşurken şunu söylüyor; “Yetmiş adım mı, yetmiş sene mi yakın bilemiyorum; yetmiş adımı ben yetmiş senede alabildim mi hiç sanmıyorum.” Aranızda böyle bir sıkıntı hisseden oldu mu bilemem ama, öyküyü okuduğunuzda bunun ne büyük bir kasvet olduğunu çok daha iyi anlıyorsunuz. Kitaba ismini veren ‘Zamanın Farkında’ öyküsünde olduğu gibi, diğer öykülerdeki kahramanları da içinde bulundukları zamanla / çağla / biyolojik dönemle sıkıntısı olan insanlar. Ya yeniyetmeliklerinden, ya kendileri kadar olayların vehametinin farkında olmayan ailelerinden, ya ‘ileriki yıllar’da hiçbir şeyin dualarda diledikleri gibi olmadığını gecikmeli olarak fark etmekten mustarip insanlar bunlar. Zamanın bazen bizden hızlı aktığının farkında olup, ellerinin arasından usulca kaymasını şuursuzca izleyen fukaralardan bahsediyor Şule Gürbüz. Siz de bir düşünün bakalım; yeniyetmelik bittiği zaman, yenisi gitmiş bir yetme mi olur insan, yoksa hem yenisi gitmiş hem de yetememiş bir insan mı? Bunu esaslıca düşündüğünüz zaman onun kahramanlarının çilesine ortak olabileceksiniz. Çile deyince yüzünüz buruşmasın, Gürbüz’ün mekanik bir saat gibi tıkır tıkır işleyen dili; ince zanaatten geçmiş kelimeleri sayesinde oldukça eğlenceli...
Felsefe
Saçmalıklar Çağı
Michael Foley Çev.: Algan Sezgintüredi
Domingo Yayıncılık
Bundan yıllar önce sadece siyah renkten oluşan gardrobuma, yakınlarımın uyarısı üzerine, renk katmak için mağazalarda saatler harcadıktan sonra, aldığım bütün yeni kıyafetlerin siyaha yakın lacivert olduğunu gören arkadaşlarım günlerce alay etmişlerdi benimle. Bu masraflı başarısızlık, alışverişin bana mutluluk vermeyeceğini ispatlamıştı. Peki, modern hayatın hay huyu içerisinde nasıl mutlu olabileceğiz? Yakın zamana kadar dalmaktan aldığı hazzı anlatan bir arkadaşım, artık herkesin daldığını ve su altında balıktan çok dalgıç gördüğünü söyleyerek tek mutluluğunun elinden çalındığını dile getirmişti. Sosyal medyada her gün kendi şöhretini yaratan insanların en büyük sıkıntısı da şüphesiz yeni takipçinin eklenmediği saatler olacaktır. Dikkat ettiniz mi, ne kadar kısa süreli ve sonu üzücü biten mutluluklar var hayatımızda. Peki ne yapacağız? Çevremizde gördüğümüz her şey bizim hayattan biraz daha keyif almamız için varken, neden hâlâ mutlu olamıyoruz veya bu mutluluk anı çok kısa sürüyor? Michael Foley buna cevap veriyor. Üstelik Gılgamış’la başlayan sıkıntıyı bugünlere, otel odalarında ölüsü bulunan rock starlara kadar getirerek mutlu sona nasıl ulaşabileceğimizi söylüyor. Ancak bunu akıl vererek değil, o kadar eğlenceli bir şekilde yapıyor ki, kitabı okumak bile yeterince mutlu ediyor sizi...
İnceleme-Araştırma
Türk-Yunan İlişkileri
Salahi R. Sonyel
Remzi Kitabevi
Yunanistan, şundan birkaç yıl öncesine kadar ısrarla ‘düşman kardeş’ olarak gördüğümüz komşumuzdu. Kıbrıs, Ege adaları harici başka meselelerde de hemen onlara beddua ederdik. Kardak Kayalıkları günlerce gündemimizi işgal etmişti örneğin. 2000’li yıllarla birlikte, bir elmanın iki yarısı olduğunu her iki taraf da yeniden hatırlamaya başladı. Belki iktidardakilerin kendince bir sebepleri vardır ama, sokaktaki adamın anlayacağı dille, neydi yıllar süren tüm bu tantananın sebebi, sorusuna yanıtı ünlü tarihçi Salahi R. Sonyel veriyor. Yunan ayaklanmalarının başlangıç tarihi olan 1821’den, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1923’e kadar kayıtlara geçmiş tüm olayları Türk, Yunan ve ağırlıklı olarak İngiliz gizli belgeleri üzerinden aktarıyor. Ne sadece İstanbul’un fethi ile sınırlandırılacak ne de Ege adaları ile sonlandırılabilecek iki ülkenin dış siyasetini etkileyen bu meseleleri her yönüyle ortaya seriyor Sonyel. Yüzyıllık bir dönemi kapsayan belgelerden neler yaşandığını, Batılı devletlerden aldığı cesaretle Yunanistan’ın yaptıklarını, Türkiye’deki destekçilerini, iki tarafın girmiş olduğu mücadeleyi ve yaşanan büyük savaşları mercek altına alıyor. Kimi zaman düşman, kimi zaman dost olduğumuz, ama birbirimizden çok farkımızın olmadığı Yunanistan ile ilişkilere dair kapsamlı bir araştırma.
Dünya Klasiği
Karanlığın Yüreği
Joseph Conrad
Çev.: Erhun Yücesoy
Can Yayınları
Ünlü İtalyan yazar Italo Calvino ‘Klasikleri Niçin Okumalıyız?’ isimli kitabında, dünya klasiklerinin neden okunması gerektiğine dair 14 maddelik bir açıklama yapıp daha sonra kendisi için önemli klasiklerin, neden önemli olduğunu açıklar. Bu 14 maddeye ilave edilecek madde, hiç tereddüt etmeden; ‘gelecek yıllarda ne olursa olsun, klasik eser yıllar öncesinden bunun bir benzerini anlatmış olandır,’ diyebiliriz. Tıpkı Joseph Conrad’ın ölümsüz eseri ‘Karanlığın Yüreği’ gibi. Neyi mi anlatıyor Conrad? Sömürge olgusunu ve bunun insanlara neler yaptırdığını anlatıyor. Güçlü devletlerin güçsüzlere yaptığı zulmü, güçlü devletlerin para ve silah kaynaklarına güvenerek kendi halkına eziyet edenleri, yıllarca buna ses çıkarmayarak daha büyük kötülük yapanları, ‘barış’ ve ‘zenginlik’ bahanesiyle güçsüz ülkelerin gerçek zenginliklerinin nasıl tüketildiğini anlatıyor. Yani, Congo Nehri üzerinden; Mısır, Libya, Suriye, Irak ve hattâ Somali’de yaşananları anlatıyor aslında. Karanlığın Yüreği, insan ruhunun derinlerindeki karanlığın romanı. İnsanın insana yaptıkları karşısında büyük üzüntü duyan Conrad -tıpkı diğer duyarlı büyük yazarlar gibi- kendi içindeki bu büyük yıkımı kaleme alıyor bu ölümsüz eserinde. Karanlığın Yüreği bir asır öncesinden bugünü anlatıyor...
Monografi
Bereketli Hilal’in Kilit Taşı Şanlıurfa
Nuri Okutan
Kaknüs Yayınları
Balıklıgöl’ü bilirsiniz, ya Göbeklitepe’yi? ‘Peygamberler Şehri’ olarak da adlandırılan kadim kent Şanlıurfa aslında binlerce yıllık bir öneme sahip. Göbeklitepe kazılarında çıkan dünyanın bilinen ‘ilk tapınağı’ bunun bir göstergesi. Bölge için de sahip olduğu kavşak noktası olma özelliği ise tartışılmaz bir gerçektir; zaten Nureddin Zengi’nin Haçlı ordusunun elinden Kudüs’ten önce Urfa’yı almasının sebebi de burada yatar. Önümüzdeki yıllarda Şanlıurfa’ya dair yeni ve güzel haberleri okumaya kendinizi şimdiden hazırlayın. Çünkü görevli olduğu her şehirde önemli işlere imza atan Nuri Okutan, 2009’da vali olarak atandığı Şanlıurfa’ya dair çalışmalarını artırmışa benziyor. Bereketli Hilal’in Kilit Taşı Şanlıurfa isimli kitabında, Urfa’nın tarihi, sosyal ve kültürel portresini çiziyor. Akademik bir yayın değil, dediği kapsamlı çalışmasında gelecekteki akademik kitaplara önemli bir referans sunuyor. Şanlıurfa’nın geçmişten bugüne tarih içindeki seyrini ve kozmopolit yapısını öne çıkardığı çalışmasında gelecekte neler yapılabileceğinin, belki de neler yapacağının işaretini veriyor Vali Okutan. “Mihenk taşı değil, kubbenin ayakta kalmasını sağlayan kilit taşı” olarak nitelendirdiği Şanlıurfa’nın hem Türkiye hem de komşu ülkeler açısından önemine dair önemli bir şehir monografisi, Bereketli Hilal’in Kilit Taşı Şanlıurfa.