Güncelleme Tarihi:
Biyografi
Muhan Hoca
Haşim Akman, Mehlika Babaoğlu
Mikado Yayınları
Türkiye’de ‘kurucu’ isimler ve herhangi bir kurumda dolayısıyla büyük evrim / devrim yaratanlar her zaman ayrı anılır, anılmalıdır da. Tıpkı ODTÜ’nün efsane hocası Muhan Soysal gibi. 50’lerin sonunda kurulan ODTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ne kayıt yaptırmak isteyip, ‘tecil’ sıkıntısı yüzünden kayıt masasından geri dönen Soysal, büyük bir cesaret örneği gösterip Dekan Prof.Dr. Fuat Çobanoğlu’nun karşısına çıkar ve “Efendim ben okumak istiyorum,” der. Bu cümle Türkiye’de birçok şeyi değiştirecek cümledir aslında. Karşısında gerçekten okumaya kararlı birisini görünce Çobanoğlu hemen kayıt masasını arayıp gerekenin yapılmasını -usûlsüz de olsa- istemişti. Gerçekten de Soysal, bölümün en iyi öğrencisi olarak anılacak ve Çobanoğlu’nun vefatının ardından onun yerine geçecekti. Bugün gazetelerde, televizyonlarda gördüğümüz nice ekonomist, birçok başarılı bakan, CEO ve sayfalarca tutacak bir isim listesi onun tornasından geçen öğrencilerdir. Yalnızca bu da değil, bugün taksilerdeki taksimetreler ve enflasyona endeksli kira artışı da Muhan Soysal’ın çalışmalarıdır. 2006’da aramızdan ayrılan ‘Hocaların Hocası’ Muhan Soysal’ı Haşim Akman ve Mehlika Babaoğlu, tanıklıklarla ve belgelerle anlatıyorlar. ‘Muhan Hoca’ isimli kitapta sadece Muhan Hoca’nın hayatını değil, ODTÜ ve Türkiye panoramasını da okuyacaksınız.
Çizgi roman
Samuray
Di Giorgio, Genet Çev.: Füsun Önen Pinard
YKY
Jean François di Giorgio ve Frederic Genet ikilisinin dünyaca ünlü macerası Samuray, üç albümü içeren birinci cildiyle raflardaki yerini aldı. Yalvaç Yüreği, Anakobu’nun Yedi Kaynağı ve On Üçüncü Yalvaç bölümleri birbirinin devamı niteliğinde. Eski Japonya’da bir tapınakta yaşayan ve ‘kılıç efendisi’ olma yolunda ilerleyen Samuray Takeo, yıllardır görmediği abisinin izini bulmak için ronin olmayı seçmiş ve manastırdan ayrılmıştır. Yardımcısı Şiro ile beraber Takeo, abisini bulmak için çıktığı yolculukta birbirinden farklı olaylarla karşılaşacaktır. Yolunun üstündeki bir köyde konaklamak için durdukları bir handa, küçük bir kız eski bir tarikate ait olan Yalvaç Yüreği isimli bir bulmacayı çözer. Asırlardır çözülmemiş bu bulmacayı bir çırpıda çözen küçük Natsumi’yi artık büyük bir tehlike beklemektedir. Tarikatın kanun kaçağına dönmüş üyeleri onun peşine düşeceklerdir. Tabii ki bu bahtsız kız çocuğunun hayatını kurtarmak, en az onun kadar bahtsız roninimiz Takeo’ya düşecektir. Başında yeterince derdi olan Takeo, abisinin izini bulmadan önce imparatoru tahtından indirmek için gizli gizli birleşen orduları ve Natsumi’nin peşine düşen gizemli kılıç ustalarını alt etmek zorundadır. Soluk soluğa ilerleyen macerada Di Giorgio’nun öyküsünü Genet’nin çizimleri daha da etkileyici hale getirmiş.
Roman
Terk Edildim
Matt Dunn Çev.: Filiz İnceoğlu Öztürk
Doğan Kitap
Şimdiye kadar ‘kırık kalpler’ kuşağında çoğunlukla kadınların yaşadıklarını okuduk veya izledik. Sevdiği erkek tarafından terk edilen kadınlar neler yapmadılar ki! Saçlarından başladıkları ‘değişiklik kararları’ alışveriş manyaklığına evrilirken, kendini Goa’da bulanlar bile olmuştu. İntihara meyledenler, gerçek aşkı bu terk edilişin sonrasında bulanlar, bir hobi edinip bir süre sonra bu hobisiyle başarıya ulaşanlar veya eski sevgiliden intikam alıp, onunla yeniden bir araya gelenler gördük. Meğer bu durum kimi erkeklerde daha şiddetli olaylara sebep oluyormuş. Fazla kilolardan kurtulup, evde birtakım düzenlemelere gitmekle başlayan işler bir süre sonra alkolizme veya nerede akşam orada sabah bir bohem hayata dönebiliyormuş. Ama şimdiye kadar Edward gibisini görmediniz. On yıllık sevgilisi Jane, ilişki sırasında ‘kendini tamamen bırakmış’ Edward’ı terk edince, Edward ne yapacağını şaşırıyor. Çünkü Jane evde kendisine ait bir çöp bile bırakmamış, Edward dımdızlak kalmıştır. Hatayı nerede yaptığını anlamaya çalışan Edward, hayatına çeki düzen verip spora bile yazılır. Tek amacı sevgilisi geri döndüğü zaman onunla yeniden bir araya gelebilmektir. Ayrılık acısını gün be gün bize anlatan Edward’ı sonunda gerçek anlamıyla sürpriz bir karar ve yine sürpriz bir ‘aşk’ beklemektedir.
Portreler
O Büyülü İnsanlar
Zeynep Oral
Cumhuriyet Kitapları
Zeynep Oral, Türk basın tarihinin önemli kalemlerinden biridir. Yıllarca Milliyet gazetesinde yazdı ve Milliyet Sanat dergisini kurdu. Halen Cumhuriyet’te yazmaya devam eden Zeynep Oral asla sadece bir köşe yazarı olmamış özgün isimler arasındadır. O Büyülü İnsanlar isimli portreler kitabında anlattığı isimler belki de bunun en büyük ispatı. Türkiye’nin ve dünyanın nev-i şahsına münhasır onlarca ismiyle bizzat dostluklar kurmuş Zeynep Oral, aynı masada bulunduğu, birçok anıyı paylaştığı dostlarının portrelerini çiziyor bizlere. Bir Türkiye konserinde Zülfü Livaneli’nin bestelediği Nâzım Hikmet’in şiiri ‘Kız Çocuğu’nu Joan Baez’e yazan ve okuması için onu teşvik eden de bizzat Zeynep Oral’dır örneğin. Hazır Baez ve Livaneli’yi örnek göstermişken, başka kimler yok ki ‘o büyülü insanlar’ arasında. Alev Ebüzziya, Dido Sotirio, Eduardo Galeano, James Baldwin, Mehmet Aksoy, Mina Urgan, Türkan Şoray, Yılmaz Güney, Salvador Dali, Jean-Paul Sartre, Tuncel Kurtiz.... Liste daha da uzuyor. Türkiye’de ve dünyada yaratıcılıklarını daha güzel ve insanca bir dünya var etmenin hizmetine sunmuş insanlar bunlar. Düşünceleriyle ve eserleriyle dünyamıza renk katan bu insanları, tanıklıkları ve dostluklarıyla içeriden gösteriyor bizlere.
Hikâye
Açlığın Sofrasında
Muhsin Kızılkaya
İletişim Yayınları
Her ne kadar bugün en tropik meyvelere bir süpermarket uzaklığında olsak da, çok değil bundan yaklaşık yirmi yıl önce ‘muz’ bile orta sınıf ailelerin evine ayda bir iki kere girerdi. Kivi, ‘dışı kıllı patates ama içi yemyeşil’ ifadesiyle anlatılır, sanki bir masal meyvesinden bahsediliyormuş gibi gelirdi. Avokado, ananas, hindistan cevizi birçokları için televizyon meyvesiydi. Muhsin Kızılkaya’nın kaleme aldığı satırlardan anlayacaksınız ki, ülkenin doğusu ve güneydoğusu için bir dönem ‘portakal’ bile Karun’un hazinesi etkisi yaratıyormuş. Açlığın Sofrasında isimli anı-hikâyelerde, Kızılkaya bizleri çocukluğunun soğuk kışlarında kurulan fukara sofralarından düğün yemeklerine, av sofralarından şölen sofralarına, ilk defa gördüğü portakalın içine çektiği kokusundan İstanbul’daki öğrenci evinde yaptığı yemeğin kokusunun sindiği günlere götürüyor. Şayet bir düğün sofrası anlatacaksa bunu tanığı olduğu ilk düğünden başlayarak anlatıyor, tabi beslendiği önemli kaynaklardan olan dengbejler misali eski destanlara kadar uzanarak. Hikâyelerin sonlarında da bizlere yöresel bir yemeğin tarifini sunuyor Muhsin Kızılkaya. Erikli kavurma, gulol, doxeba, qırîs, paçalı keşke, tirşik ve tabi ki en lezizlerinden keledoşun detaylı tarifini sunarken kadim topluluklara uzanan bir yemek yolculuğuna çıkarıyor bizi.
Tarihi Roman
Aşkın Şehidi
Ahmet Turgut
Callisto Yayınları
Muharrem ayının onuncu gününde, bugün Irak toprakları içinde kalan Kerbelâ’da, Hz. Muhammed’in torunu Hüseyin bin Ali’ye bağlı küçük bir birlik ile Emevi Halifesi I. Yezid’e bağlı ordu arasında yaşanan savaş, İslâm tarihinin en iç yakıcı olayları arasında anılır her zaman. Bu savaş Şii ve Alevi inanışının belkemiğini oluşturan en önemli olaylardan biridir. Peygamberin kızı Fatıma’nın peygamberin kuzeni Ali’den olma oğlu olan Hüseyin’in ölümü, Şiilerce her sene Aşure Günü’nde yad edilir. Bu tarihi ve ansiklopedik bilgi artık birçoğumuzun ezbere bildiği konular arasındadır. İslâm tarihinde ve dahası bölgenin kendi tarihinde önemli bir kırılma noktası olan bu savaşa nasıl gelindi peki? Muaviye’nin yaptığı iktidar oyunlarıyla başlayan bu süreç Yezid’de nasıl bir hal aldı? Hüseyin bin Ali’yi savaş meydanına çıkaran neydi? Ahmet Turgut, ‘Aşkın Şehidi’ isimli tarihi romanında Kerbelâ Olayları’na varan süreci anlatıyor. Tarihi gerçekler ve dinî kıssalardan yola çıkarak kurguladığı romanında Turgut, Alevi toplumunun tarihindeki bu önemli olaya bambaşka bir boyut kazandırıyor. 2005’ten beri Türk televizyon tarihinin en çok izlenen dizileri olan Kurtlar Vadisi, Ekmek Teknesi, Kurtlar Vadisi Pusu gibi dizilerin yazar gruplarında yer alan Turgut, oldukça etkileyici bir tarihî romana imza atıyor.