Oluşturulma Tarihi: Kasım 05, 2003 00:00
Evet, benim imza kuyruklarım uzuuuuuuun oluyor.Sizce sebebi neden?Şahane kitaplar yazdığım için mi?Hoş, görülesi bir kadın olduğum için mi?Farklı bir gazeteci olduğum için mi?İyi sorular sorduğum için mi?Yine röportaj kitabım tuttuğu için mi?Bunların hepsi palavra arkadaşlar!Bunların hiçbiri değil.İnsanlar 3 saat o kuyrukta bekliyorlar, çünkü ben onları dinliyorum. 2 saatte bitmesi gereken bir imzayı 5 saat sonra bitiriyorum. Kuyruğun arkasında içini dökmek için dikilen kişi, öndekini sabırla bekliyor, ‘‘Hop! Hadi işimiz var gideceğiz!’’ demiyor, çünkü biliyor ki, sıra ona geldiğinde o da kendi öyküsünü anlatabilecek. Biliyor ki, dünya duracak ve ben kulaklarımı fil kulağı gibi açıp sadece ve sadece ona konstantre olacağım. Biliyor ki, o kitabın içine ‘‘Sevgiyle kalın. Işıkla kalın. Öptüm canım.’’ gibi samimiyetsiz zımbırtılar yazmayacağım.Kişisel şeyler yazacağım.Resmen bir köşe yazısı konduracağım.Ona özel.Onun sorunlarına özel.Onun hayatına özel.Eşini soracağım, sevgilisini soracağım, emekliliğinin nasıl geçtiğini anlattıracağım, boynundaki o yarım kalp kolyenin anlamını soruşturacağım. Baba-kız gelmişlerse fuara, onların ilişkisini anlamaya çalışacağım, acayip tezahürat edeceğim: ‘‘Biliyor musun ben hiç babamla kitap fuarına gitmedim’’ diyeceğim. Terkedilmişse; genç bir kadınla beraber olmayı tercih eden eşine dair acısını kurcalayacağım, hayata devam etmek için ne tür düşünceleri var, onu çözmeye uğraşacağım.Benim imza kuyruklarım uzun oluyor, çünkü ben insanlara bir gerçeği hissettiriyorum. Genellikle es geçtiğimiz bir gerçeği: Özel olduklarını. Mesele bu. Hepimiz özeliz hayatta. Ve hepimizin öyküleri var. O öyküler de inanılmaz şaşırtıcı. Yazar denilen insanların öykülerine bin basacak kadar şaşırtıcı...Benim kafadan kontak yanım ise şu: Hiç tanımadığım insanları dinlemeyi seviyorum. Hayatta yeni öyküler kadar beni baştan çıkaran hiç bir şey yok. Kitap imzalatmak bahanesiyle tanıştığım yeni insanlarla birlikte gülmeyi, üzülmeyi, şaşırmayı acayip seviyorum.Onların anlattıklarını not ediyorum.Bir taşla binlerce kuş vuruyorum.Bir kısmına ‘‘Siz kafadan röportajsınız! Versenize telefonunuzu ben arayayım sizi ve bir söyleşi yapalım’’ diyorum.Yani 5 saatlik bir imza işkence olmuyor, toplu bir iletişim seansına dönüşüyor. * * *Al işte karşımda Nazlı duruyor. ‘‘Valla, babama suç duyurusunda bulundum’’ diyor. ‘‘Nasıl yani’’ diyorum. ‘‘Varlıklı bir aileyiz biz, babam aşık olduğum adamın mesleğini küçümsedi. Onunla evlenirsen seni evlatlıktan reddederim dedi.’’ ‘‘Eeee?’’ ‘‘Evlendim, şimdi de beni asarım, keserim'le tehdit ediyor.’’ ‘‘Nazlı sorması ayıp ama ne iş yapıyor kocan?’’ ‘‘Şoför’’ ‘‘Ne var bunda ki?’’ ‘‘Hiçbir şey yok ama gel de babama anlat.’’ ‘‘Taksi şoförü mü?’’ ‘‘Hayır otobüs! Bir gün bir otobüse bindim ve onu gördüm. Vuruldum ben, vuruldum!’’ ‘‘Yazsana şuraya numaranı bir röportaj yapalım.’’ ‘‘Büyük bir zevkle...’’‘‘Levent Bey, demek ki Devlet Senfoni Orkestrasında keman sanatçısısınız!’’ ‘‘Evet ve bilseydim bugün imza gününüz olduğunu sadece sizi sevdiğim için hiçbir ücret almadan, siz imza atarken keman çalmak isterdim.’’ ‘‘Şahanesiniz!’’‘‘Otursanıza, koltuk değnekleriyle ayakta durmak zor değil mi? Nasıl oldu bu? Kaza mı? Bu arada, çok şeker bir kızınız var!’’ ‘‘Teşekkür ederim sadece sizi görmek için geldik karşıdan. Evet kaza. Bir gün dolmuş bekliyordum, kamyon çarptı. Ve boynumdan aşağısı felç!’’ ‘‘Çok üzüldüm, kimbilir neler yaşadınız. Ama Allah'tan hayat dolusunuz! Eşiniz de burada mı?’’ ‘‘Yok, hayır. Kazadan sonra o da büyük acılar yaşadı ve sonunda boşandık. Olan biteni kaldıramadı. Anlayacağınız terk etti beni.’’ ‘‘Yazar mısınız numaranızı?’’ ‘‘Tabii ki!’’‘‘Kızım için imzalamanızı istiyorum!’’ ‘‘Hay, hay!’’ ‘‘Bir de Ayşegül için...’’ ‘‘Eşiniz mi?’’ ‘‘Hayır, sevgilim. Ama kızıma çaktırmayın lütfen!’’ ‘‘Peki.’’‘‘Siz iki kız inter-rail'le Avrupa'yı dolaştınız ha! Ben de yapmıştım!’’ ‘‘Biliyoruz, biliyoruz okuyoruz seni! Hatta sana Prag'tan mail atmıştık: Bak sonunda becerdik, genciz, Türküz ve özgürüz!’’ ‘‘Afferin size!’’‘‘Yap, bir güzellik Ayşe!’’ ‘‘Tamam, Nesrin Hanım. Sizi duyaracağım. Gaziantepli Nesrin diye dişli bir kadın var. Yılmıyor kitaplar yazıyor. Yayınevleri basmıyor mu? O gidiyor Kitap Fuar'larında kendi başına stand kiralıyor diyeceğim. Söz. Kitabınızı da okuyacağım...’’‘‘Nasıl yani siyah?’’ ‘‘Zenci işte.’’ ‘‘Öyle demek ayıp!’’ ‘‘Ama öyle! Kendisi bunu kompleks yapmıyor, ben niye yapayım? Denizlili. Bütün ailesi beyaz ama o siyah doğmuş! Çünkü aile köklerinde, büyük büyük büyük annesi mi ne, Arabistan'dan gelmiş. Çok şeker bir adam. Size yazdığı kitabı iletmemi istedi.’’ ‘‘Hikayesi ilginç eminim kitabı da öyledir. Nedir kitabın adı?’’ ‘‘Kaybetmeye Övgü’’ ‘‘Bayıldım! Yeter zaten, hep kazananlara övgü düzüldüğü. Sıra kaybedenlerde. Numarasını alabilir miyim?’’* * *Diyeceğim o ki, Cumartesi-Pazar yoruldum.Ama o kadar özel insanlarla tanıştım ki, her şeye değdi.Evet... Bir sonraki imza ne zaman?
button