Güncelleme Tarihi:
Kitap Evi
Enis Batur
Sel Yayıncılık
Roman
Enis Batur, farklı zamanlarda yayımlanan muhtelif kitap, yazı ve söyleşilerinde kitap/kütüphane üzerine çok şey söylemiş bir isim. Bu kez bir ‘kurmaca’ içinden aktarıyor Enis Batur, kitap/kütüphane için söylediklerini. ‘Kitap Evi’ düpedüz bir roman! Böyle söylememin sebebi, Batur’un daha önceki deneme-romanlarından ayrı tutulabilecek bir anlatı olması. Okurların ‘kolaylıkla’ Enis Batur’la parallellikler kuracakları bir anlatıcı/kahramana, birisi büyük bir ‘Kitap Evi’ bırakır miras olarak. Dragos’ta korunun içinde, Almanya’dan gelen bir mimar tarafından yapılmış (örümcek ağı misali) sekizgen yapılı cam bir binanın içine yerleştirilmiş on binlerce kitapla dolu bir kütüphane! Müştemilatından temizlikçisine, bekçisine kadar her şeyi düşünülmüş bir sistem... Kitaplara olan ilgisi ve kitapla olan ilişkisi sebebiyle ‘doğal olarak’ mirası kabul eden anlatıcı bu gizemli ‘Beyefendi’nin kimliğini, kitap evi ve içindeki kitaplardan bulmaya çalışır. Zira mirasın önemli şartlarından birisi mirası bırakanın kimliğinin gizli kalmasıdır... Bu iz sürme esnasında, kitapla ilgili düşüncelerini de aktaracaktır anlatıcı. Yine önemli referansları, okur yönlendirmeleri olan, eski bir dosta güzel bir selâm veren, sıradışı bir Enis Batur kitabı!
Alsancak’ın Sakini Altay
Orhan Berent
İletişim Yayınları
Futbol Kültürü
Süper Lig’e yükselme play off maçları sona erdiğinde son yıllarda yaşanan durum tekrar etti, yine İzmir’den bir takım yok! Olması elbette şart değil, ama olmaması köklü tarihe sahip kulüpleri açısından ve memleketin iyice tuhaflaşan futbol ortamı açısından büyük eksiklik. Bu kulüplerden birisi, Altay. Yıllardır alt kümelere demir atan, bir dönemin efsanelerini yetiştiren, yine bir dönemin efsane kulübü. Bir tarihten söz ediyoruz aslında... Orhan Berent’in hazırladığı ‘Alsancak’ın Sakini Altay’ bu tarihi tüm yönleriyle ortaya koyan bir kitap. Kronolojik bir tarihten söz etmiyorum, Altay’ın İzmir için ne anlama geldiğini, futbol için neleri temsil ettiğini, zirveden diplere nasıl gerilediğini, dönemin futbolcularını, siyasi ortamın Altay üzerine etkilerini ve Altaylıları aktarıyor. Okunması şart, eksiksiz bir kitap! Altay’ın 100. yılını anmak için de güzel bir vesile...
Uçuşan Etekler
Yves Berger, John Berger
Çev.: Beril Eyüboğlu
Metis Yayınları
Ağıt
Türkçe yazılı edebiyatta örneğine ne yazık ki pek rastlamadığımız bir tür halini almış durumda ağıt! Divan edebiyatındaki mersiyeyi saymayalım, çağdaş edebiyatımız açısından belki de hiç yok! Oysa ölenlerin ardından iyi (veya kötü) ne çok şey söyleriz... Büyük usta John Berger, annesinin ardından bir ağıt yakıyor bu küçümen kitabında. Oğlu Yves Berger ise desenlerle eşlik ediyor ona. Ama “ah canım anam, ben sensiz ne yaparım” türünden gözü yaşlı, içi boş üzülme değil bu ağıt! Berger’i Berger yapan kahramanı tanıyor ve Berger’in düşünsel anlamda yakın dostu olan annesine verdiği selama tanık oluyoruz. Ardından yazılmış, ‘sen’ hitabıyla girişilen bir seslenme bu! Fakat, seslenen John Berger, seslenilen de annesi olunca bu küçümen kitabında Berger bize tahmin edebileceğimizden büyük bir dünyanın kapılarını açıyor.
Cüneyt Arkın - Fakir Gencin Hikâyesi
Cüneyt Arkın
Epsilon Yayınları
Anı - Biyografi
Peşinen söyleyeyim, okuyan herkesi oldukça şaşırtacak bir kitap ‘Cüneyt Arkın - Fakir Gencin Hikâyesi’. Asıl adıyla Dr. Fahrettin Cüreklibatır, nâmı diğer ‘adını unutan adam’, meşhur Cüneyt Arkın, öyle bir dille anlatıyor ki yaşadıklarını, her bölüm mükemmel birer öykü gibi adeta! Bambaşka bir dili var, örneğin “O gözler göz değil, Gözistan’dı,” sözleriyle anlatıyor Türkan Sultan’ı. Daha girişte ‘kısa’ biyografisini bir şiir biçiminde aktarıyor. Sonra tek tek yaşadığı her şeyi, en önemli hadiseleri, kırılma noktalarını, unutamadıklarını, yaptıklarını, yapmak istediklerini ve yapamadıklarını söylüyor bize. Elbet vardır biraz ‘otosansür’, ancak artık tıpkı filmlerindeki ‘adam’ gibi farklı farklı tonlarda konuşup anlatıyor tüm hayatını! Sıradan bir biyografi kitabından çok daha fazlası, müthiş öyküler toplamı...