Güncelleme Tarihi:
Öykü
Ve İşte Onu Böyle Kaybedersin
Junot Diaz
Çev.: Avi Pardo
Domingo Kitap
Boris Vian’ın Latin kökenli veya Afro-Amerikan bir genç olduğunu hayal edin. Bir caz grubunda trompet çalmayıp, Amerika’nın büyük şehirlerinin karanlık gecelerinde, Batı Yakası veya Doğu Yakası diye ayrılan çetelerinden birinde yer alan, Gangsta RAP yaptığını düşünün. Sonra o ünlü eserlerini bu yeni Boris Vian’ın yazdığını düşünün. Neler anlatabileceğini, nasıl bir dil kullanacağını, ‘on numara’ bir hikâye anlatacağını tahmin ediyorsunuzdur herhalde... Junot Diaz’ın ‘Ve İşte Onu Böyle Kaybedersin’i tam olarak böyle bir kitap. Anlattığı hikâyelerde aynı Vian’ın zalim ‘şaka’ anlayışına tanık olacaksınız. Koca memeli, dolgun kalçalı ‘seksi’ Dominikli kızları, baş belası arkadaşları, şans eseri ölümden dönme anlarını, uçkurunun peşinde koşarken elden kaçırılan büyük aşkları, deli gibi âşık olduğu kızın kendi abisiyle birlikte olmasına tahammül etmek zorunda kalan talihsizleri, ‘on numara kankaları’, tuhaf ebeveynleri, ‘kas yığını tekinsiz tipleri’ anlatıyor Diaz. Yunior’un dünyası, şu filmlerde ‘hep aynı’ şekilde gördüğümüz karakterlerin aslında nasıl bir hayata sahip olabileceğinin ispatı. Zaten o kamera biraz içeriden görüntü vermeye başladığında, ‘festivallerden ödülle dönen’ filmler halini alır. Diaz’ın roman bütünlüğündeki öykülerde anlattıkları tam da öyle işte! Çünkü harika bir dili var... Okuyup ‘ama biraz seksist’ diyecek olanlara en başta belirtmeli, ‘ne yazık ki’ seksist pratiğe sahip bir dünyayı anlatıyor ve o dünyanın dilini kullanıyor da ondan! Mutlaka okuyun.
Pervaneyle Yaren / Onur Caymaz / Tekin Yayınevi Şiir
Kim ne derse desin -yazdığı diğer türler bir kenara- şiirde sesi daha gür çıkıyor Onur Caymaz’ın! Biliyor şiirin ne olduğunu! İyi biliyor hem de! Gelenek mirasını, şiir dilini, el aldığı ustaları, imgeyi, aza indirgemeyi, sembolü, biçimi, biçemi! İğneler batırarak cezalandırıyor bizi, parmak uçlarımıza batırıyor art arda. Zalimlik olsun diye değil bu. Hayatın şiire dahil zalimliklerini anlattığı için belki. ‘Mor Papyonlu Çocuk Korosu’nu, ‘Terzi’yi, ‘incindi leylâ’yı ve kitaptaki diğer (ödülle tescillenmiş) şiirleri okuduğunuzda, az bile söylediğimi göreceksiniz.
Patron Çıplak / Demet Cengiz / Pusula Yayınları
Röportaj
Türkiye’de ve dünyada paraya yön veren, 130 patron ve CEO’yla yapılmış söyleşiler toplamı ‘Patron Çıplak’. Öyle kuru sıkı, ‘seni yendim Bizans’ naralarının atıldığı başarı öyküleri değil bunlar. Çünkü Demet Cengiz harika bir ‘patron sınıfı’ analizine imza atmış. Kitabın II. bölümünde söz konusu 130 isimle yapılan söyleşiler, Kariyer, Otomobil, Mekân, Toplantı, Spor, Beslenme... gibi konu başlıklarına verilen yanıtlarla düzenlenmiş. Kitabın I. bölümü ise Cengiz’in, bu konu başlıklarını neye dayanarak belirlediğinin izahı olduğu kadar, hücrelerine kadar çekilmiş ‘patron röntgeni’ni önümüze koyuyor. Birbirinden güçlü isimlerin profillerini çıkarırken, yerli ve yabancı patronlar/CEO’lar arasında mukayese de yapıyor Cengiz!
Dünya Edebiyatı Nedir? / David Damrosch
Çev.: Oğul Köseoğlu / İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları / Edebiyat Eleştirisi
Son yarım yüzyılda birileri, dünya edebiyatı dendiği zaman Gılgamış’ı listenin başına koyup, araya Aztek, Hint ve Çin metinlerini dahil etse de, asırlarca İlyada ve Eski Ahit başlangıç noktası alındı. Batı’nın tasnifi bütün dünya edebiyatı için mutlak çıkış noktasıydı(!) Öyle sanılıyordu daha doğrusu! David Damrosch, son derece haklı olarak, dünya edebiyatının Batı’dan dünyaya yayılan başyapıtlardan oluşmadığını söylüyor. Bu hegemonyanın hangi sebeplerden kaynaklandığını ve işin aslının ne olduğunu kusursuz bir biçimde ortaya koyuyor ‘Dünya Edebiyatı nedir?