Güncelleme Tarihi:
haftanın yenileri
Hazırlayan: Çağlayan ÇEVİK
ccevik@hurriyet.com.tr
Futbol / Araştırma
Arkadan Müdahale
Kenan Başaran
İletişim Yayınları
Aykut Kocaman, UEFA Ligi’nde yarı finale çıktıktan sonra yaptığı açıklamada “Bizi geçen sene Avrupa’ya göndermeyenlere ‘Yarı Final’den selam olsun” dediği zaman, birçok gazeteci o selamı alanlar arasındaydı. Sözünü edeceğim kitabın yazarı, Kenan Başaran hariç. Çünkü Başaran, sürecin doğru işletilmesi gerektiğine ve ‘savunma hakkı’ meselesine vurguda bulunan birkaç kişi arasındaydı. Yazdığı yazılar ve yaptığı haberlerle, bugün ‘3 Temmuz Süreci’ olarak anılan, ‘Şike davası’nı en yakından takip eden gazetecilerin başında geliyordu ve en azından Fenerbahçeliler tarafından birkaç kere kara listeye alınmıştı. Ama hakkını teslim etmek gerekir ki, süreç esnasında yürütülen olağanüstü PR faaliyetleriyle paralize olan spor basını içerisinde, serinkanlı duruşunu koruyabilen, kafasını toptan kaldıran ve pozisyonları derinlemesine süzen birkaç kalemden birisiydi Kenan Başaran. Futbolun içindeki ‘ekonomik’ dinamiklere hâkim olmasında yatıyor bu durum. Yani ‘sadece sahada kazanılamayan’ oyunun, dışında olmasına rağmen içine etki eden, masada ve kulislerde birinci gündem maddesi olan ‘para’nın gücünden haberdardır. Hal böyle olunca, ‘şike davası’nın içinde sahaya yansıyan veya yansımayan pazarlıkları, yayıncı kuruluş etkisini, siyasi faktörleri, ‘rant’ kavgasını ve daha birçok şeyi bir arada değerlendirmeye muktedir bir isim Kenan Başaran. ‘Arkadan Müdahale’ isimli kitabı da tüm yönleriyle 4 Temmuz’dan bugüne olanları anlatıyor.
Tahmin edeceğiniz üzere, kitaptaki aslan payı Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım’a ait. Ama birçoklarının olaylar sıcakken bile ihmal ettiği diğer takımları, isimleri, söylemleri tarafsızlığıyla yeniden aktarıyor. Örneğin başta Aykut Kocaman olmak üzere kimi isimlerin hakkını veriyor. Hatta Aziz Yıldırım’ın cezaevindeyken sergilediği ‘dirayetli’ duruşu da takdir ediyor. Belki itiraz edilecek tek nokta; süreç esnasında Fenerbahçe taraftarının sergilediği ‘kenetlenme’yi, ‘dik duruş’u veya siyasi argümanla değerlendirilen ‘Fenerbahçe’yi cemaate teslim etmeme’ algısını, Aziz Yıldırım etkisine endekslemesi olacaktır. Siyasi olsun olmasın, sahaya yansısın yansımasın, Türk futbolunda etkisi uzun süre devam edecek bir hadisedir ‘Şike Davası’. Davayı daha iyi anlama kılavuzu ise, hiç şüphesiz Kenan Başaran’ın eksiksiz kitabı ‘Arkadan Müdahale’. Çünkü olayı didik didik ederek masaya yatırıyor. Futbolun, neden asla sadece futbol olmadığını, ‘içeriden’ ve en etkili örnekle anlatan bir kitap.
Roman
Maximilian Ponder’in Muteber Beyni
J.W. Ironmonger
Çev.: Elif Ersavcı
Kolektif Kitap
Kapağı açıp, ilk sayfalarını okumaya başladığınız anda, kafatasınızı aşıp, beyninize şaplaklar indirecek bir roman, ‘Maximilian Ponder’in Muteber Beyni’. Öyle kelime oyunu yapmak için kurulmuş bir cümle değil bu. Zira isminde Latin alfabesinden ‘F’ hariç bütün harfleri barındıran kahramanımız Max Ponder’in ve ömrünü ona adamış en nihayetinde (yoksa en başında mı demeli) kafasını vücudundan ayırma görevini yerine getirecek Adam Last’ın amacı zaten bu. İzah etmeye çalışayım; Max Ponder genç yaşında bir insan beyni kataloğu çıkarmaya başlar. Hedefi üç yıllık bir çalışmadır. Ama onlarca yıl sürer. Yüzlerce cilde yayılır. İnsan beyni kataloğu da ne ola ki, diye soranlara söyleyeyim: Bildiğiniz, hatırladığınız, tanık olduğunuz, gördüğünüz, okuduğunuz her şeyin kaydını tutmak. Üstelik an be an! Tahmin ettiğiniz gibi Marcel Proust etkisiyle karşı karşıyayız. Ama, Ironmonger hiç korkmadan, üstüne de koyuyor. Öyle selam vermek değil, sıkıca sarılmaktan bahsediyorum. Çünkü bir taraftan Max Ponder, diğer taraftan Adam Last hatırlıyor, anlatıyor, yazıyor, yaşıyor, konuşuyor. Max kendini dünyadan soyutlayıp, yeni bilgi kirlenmesinden kendini uzak tutmaya çalışırken Adam onun bütün işlerini yürütmek durumundadır. Aynı zamanda Ponder ailesinin karakutusu olacaktır. Hayranı değil, ‘hastası olacağınız’, beyninizin bütün loblarında hissedeceğiniz bir roman. Madlen kurabiyelere hücum!