Güncelleme Tarihi:
Roman
Sıradan Kadınlar Düşü
Samuel Beckett
Çev.: Hülda Öklem Süloş
Sel Yayıncılık
Georges Perec’in yazdığı, ilk olmasına rağmen hayattayken yıllarca yayımlatamadığı, ama öldükten yıllar sonra bulunup yayımlanan romanı ‘Paralı Asker’inkiyle benzer kaderi taşıyan bir roman. ‘Sıradan Kadınlar Düşü’, Perec kadar ‘tuhaf’ bir talih(sizlik) yaşamasa da Samuel Beckett’in yazdığı ilk eser olup, yayımlanmayan romanı. İnsanın siniri bozuluyor değil mi Beckett isminden sonra, yayımlanmayan romanı tamlamasını okuyunca. Decca da Beatles’ın kayıtlarını “Bu tarzın modası geçti gençler” diyerek reddetmişti ama durum ortada. Beckett da ‘ilk eser’de aynı talihi yaşamış! Hemen belirtmeli; bu kadar ‘sıkı’ bir metnin göz korkutması normal. Bugün birçok türde eserini okuduğumuz Beckett, daha ilk romanında zirvede dolaşıyor. Yazacağı bütün türlerin işaretini veren, türler üstü bir roman. Hiç öyle ilk acemiliği yok. Farklı anlatım biçimlerini kullandığı, hatta Latince, Almanca, İtalyanca, Fransızca gibi ‘gerçek anlamda’ farklı dillerin olduğu çok dilli, bol oyunlu, göndermeli bir metin. Ayrıca, okura seslenen, ‘yazar’ın sesini duyduğumuz, tiyatrodan eleştiriye, romandan diğer türlere açılan katmanlı bir roman. Öyle hayatımızı değiştiren aforizmaların olmadığı ama olağanüstü teşhislerin olduğu bir kitap. Böyle ağır bir yükün altından kalkabilen, Hülda Öklem Süloş’un iyi çevirisinin hakkını teslim ederek, büyük ustanın okunması şart ilk romanı ‘Sıradan Kadınlar Düşü’!
Sözlük
Yemek Kültürü Terimleri Sözlüğü
Haz.: Nergis Ulu
Ed.: Nilhan Aras
MSA Yayınları
Düzenli takipçiler, ‘sözlükçü’ olduğumu bilirler. Sözlüğün her kitaplıkta olması gereken ilk kitaplar arasında olmasından değil bu ilgi. Kimi ‘özel saha’ sözlüklerinin insana yeni dünyalar açması dolayısıyladır. Örneğin Tarama ve Derleme sözlükleri dile biraz meraklı herkeste bulunması gerekir. Onların yanına koyacağınız sözlüklerin başında ise ‘Yemek Kültürü Terimleri Sözlüğü’ geliyor. Çünkü olağanüstü bir emek (on iki -sayıyla 12- yıl) ve titiz bir çalışmanın sonucunda ortaya çıkmış bir sözlük. 25 bin sözcüğün derlemesinden oluşulor. Sözlüğün tam başlığı önemli: “1939’dan Günümüze Yazılı Kaynaklarda Yemek Kültürü Terimleri Sözlüğü”. Yani 1939’dan bugüne Türkçede yayımlanmış kitah, dergi, sözlük, tez ve diğer yayınlarda adı geçen yemek kültürüne ilişkin terimlerin derlendiği bir sözlük. Yöresel lezzetlerin tariflerinin verildiği kitaplarda sıklıkla karşımıza çıkan, ama tam olarak ne anlama geldiğini bilmediğimiz, yöresel ağızlara ait kavram ve kelimeleri de içeren bir sözlük. Kuponla kitap dağıtılan yıllarda olsaydık, çekinmeden ilave ederdim “faydalı bir eser” diye. Çünkü şimdiye kadar yapılmış en ‘lezzetli’ sözlük çalışması. Her kitaplıkta bulunması gereken bir ‘yemek’ kitabı hattâ! Hep öykündüğümüz birçok sofrayla boy ölçüşecek bir yemek kültürümüz olduğunu da gözler önüne seriyor. MSA Yayınları bu mühim sözlükle, Mutfak Sanatları Akademisi adının hakkını vermiş.
İnceleme
Tıflî Hikâyeleri
David Selim Sayers
İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları
“IV. Murad, tebdil gezerken tanıştığı genç Ahmet’ten hoşlanmaktadır. Bir gün Ahmet, Sansar Mustafa adlı maceracı tarafından kaçırılır. Padişah Tıflî’ye bu olayı çözmesini emreder ve Tıflî şehrin fahişelerini toplayıp Sansar’ı bulana ödüller vaat eder. Fahişelerden biri olan Rukiye, birgün Sansar’la Ahmet’e rastlar. Ahmet Rukiye’yi beğenir ve hep birlikte Sansar’ın bir meyhanedeki odrasına giderler. Burada eğlenirken, ikiliyi ele verme niyetini ağzından kaçırır ve Sansar tarafından öldürülür. Sansar, Saraçhane’den bir sandık alır, Rukiye’nin cesedini içine koyar ve Boğaz’a bırakır...” Tüm bu çetrefili çözme görevi padişah tarafından Tıflî’ye verilir! Yakın zamanda birbiri ardına yayımlanan cinselliği ve suç unsuru bol polisiye serüven romanlarına benziyor değil mi?
Ama girişte özetini verdiğim, aşk, entrika, gözyaşı, macera, cinayet, cinsellik, tarih dolu serüven 2000’lerde yazılmış, çok-satanlar listesini altüst etmiş bir romana da ait değil. 19. yüzyıl başlarından kalma bir yazma eserin özeti. Hikâyet veya bilinen adıyla ‘Sansar Mustafa Hikâyesi’ olarak adlandırılan bu Tıflî hikâyesi, yazma olarak bugüne kadar gelmiş tek Tıfli Hikâyesi nüshası. Peki nedir Tıflî Hikâyeleri? Tıflî Hikâyeleri Osmanlı edebiyatının ‘nesir/düzyazı’ örnekleri arasında anılan bir alt türdür. Hikâyelerin birçoğu 1850-1880 yılları arasında yayımlanmıştır. Ne yazık ki yazarları hakkında pek bilgi sahibi olmadığımız Tıflî Hikâyelerinin konusu büyük oranda macera, aşk, (her türlü) cinsellik ve para etrafında dönerken, bu hikâyeler aslında bugünkü manada çağdaş serüven romanlarının ilk örneklerini oluşturuyorlar. Elbette kahvehanelerde, afyon meclislerinde, meddah/ortaoyunu gibi geleneksel tiyatro türleri gibi, sözlü kültüre dayanan bir eğlenceliktir Tıflî Hikâyeleri. Ama Batı’daki Decameronlar misali, roman veya hikâyenin ilk halleridir. David Selim Sayers, bugüne kadar bir kenarda unutulmuş, açıkçası ihmal edilmiş Tıflî hikâyelerini incelediği kitabında, eski edebiyat incelemelerinde büyük bir eksiği dolduruyor. Öncelikle Tıflî hikâyelerinin ne olup ne olmadığını etraflıca izah ediyor. Akabinde dil özelliklerinden kamusal yaşamdaki yerine, hikâyelerdeki kadın ve erkek karakterlerden, kıssalardan çıkarılacak hisselere, modern romanın temelini oluşturan ‘gerçek’ olgusundan güncel yönlerine kadar eksiksiz ele alıyor. Bu incelemenin sonrasında, Sansar Mustafa Hikâyesi’nden başlayarak farklı versiyonlarıyla tek tek örnek metinleri aktarıyor. Meraklısı kadar herkesin okuması gereken bir inceleme...
Şiir
Ruh Tabancası
Mustafa Atapay
İkaros Yayınları
‘İçinizdeki şiir hayvanı’na dokunacak bir kitap ‘Ruh Tabancası’. Yani Atapay’ın şiirleri öyle okullarda öğretilen söz sanatlarına, göstergebilim pratiğinin sergilendiği yığma metaforlara, öykünmelere dayanmayan neredeyse ‘ilkel’ bir şiir diline sahip. Eşine az rastlanır bir yalınlığa sahip, zorlama şiirsellikten uzak. Doğal, melankolik bir şiir dili var. Eskilerin deyimiyle “şair-i maderzat/anadan doğma şair” Mustafa Atapay. ‘Ruh Tabancası’ isimli şiir kitabını okuduğunuz zaman ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Şiirlerini okuduğunuzda, Yağmur Ormanları’nda yaşayan avcı kabilelerin avlanmalarına şahitlik ediyor gibisiniz. İmgeler bütün doğallığıyla yer alıyor şiirde. Neredeyse binlerce yıllık halk şiirinin bir devamı gibi. Ama çağdaş şiirimizin kilometre taşlarının da izini görmek mümkün. ‘Ruh Tabancası’ şiiri bildiğinden çok, hisseden bir şairin şiirleri toplamı. Hele kitabın sonundaki ‘mensur şiirler’ türler arası sıçramalar taşıyor içinde. Hikâye ile kol kola şiirler. Örneğin ‘Masa’ bunlardan biri... Sıradan bir masa ile insanın bütünleştiği an’ın, eşyanın şiiri. Örnek niyetine, ‘Bilen Bilir’ şiirinden birkaç mısra: “Ben kafamda bulut gezdirirdim / Lojman kafeteryasında at yarışlarına bakar / Bahtın koştuğuna inanırdım. Buluttan ses siz ve nem gibi / Yapışkan bir hüzün yağardı ayakuçlarıma / Gelecek tasarlanmamış ve gün ayvaymış gibi / Asılıydı o âna.”
Çizgi roman
Bilek Kesenler
Etgar Keret, Asaf Hanuka
Çev.: Avi Pardo
Siren Yayınları
“Bir gün intihar ettim ve hayatım değişti.” Öykücü Etgar Keret’in ‘Kneller’in Mutluluk Kampı’nın anlatıcısı Mordy’nin ölümden sonraki hikâyesi böyle özetlenebilirdi ancak. Bütün intihar edenlerin toplandığı bir ‘araf’ta, Kamikaze isimli pizzacının çalışkan elemanı Mordy. İntihar ederken hasar bırakmayanlardan. Yani, jilet, silah kullanmayanlardan. Bir kutu ilaçla hayatı devre dışı bırakan Mordy, bu soluk renkli araftaki yaşamından bir bölümü anlatıyordu bize. Keret’in ölüm, aşk, intihara dair etkileyici uzun öyküsü, ‘Bilek Kesenler’ adıyla sinemaya da uyarlanmıştı. İntiharla ilgili bütün metaforları en zengin haliyle kullanan bu öykü yine etkileyici bir görsellikle çıkıyor karşımıza. Öyküyü okuduğunuzda gözünüzde canlanan veya filmi izlediğinizde karşınıza çıkan anlatımdan çok daha farklı bir görsel anlatımdan söz ediyorum. Daha önce ‘Beşir’le Vals’ten tanıdığımız Asaf Hanuka harika çizimi, ama en çok da ‘özel’ renklendirmesi ile başarıyor bunu. Çünkü intihar sonrası gelinen arafı, gümüşî bir griyle renklendirmiş. Her şeyin yerli yerine oturduğu bir anlatım. Üstelik değişiklik yapmadan, Keret’in öyküsünün üstüne koyuyor Hanuka. Keret’in ‘ölmeden önce okunması gereken’ bu öyküsünü ister ‘Kneller’in Mutluluk Kampı’ diye okumuş, ister ‘Bilek Kesenler’ diye izlemiş olun, bu çizgi romanı muhakkak görün. Öyküsü kadar, desen ve renklendirmesiyle de koleksiyonluk...