Güncelleme Tarihi:
Roman
Tek Bacaklı Yolcu
Herta Müller
Çev.: Çağlar Tanyeri
Siren Yayınları
Zor bir yazar Herta Müller. Hem konusu hem de anlatımı itibariyle! Soyut bir dili var Müller’in. Neredeyse sembollerle konuştuğuna inanıyoruz. Birbiri ardına sorular sorup, hiç soru işareti kullanmayarak bizi muğlakta bırakan cümleler kuruyor. Kırık bir dil, okuru tereddüde düşüren bir anlatım. İnsanı allak bullak eden bir roman. ‘Tek Bacaklı Yolcu’, kahramanı İrene kadar, yazarın hayatından sahnelerin, kanatan hatta utandıran dışavurumları belki de. Romanya’dan Almanya’ya sığınan Müller, kendi sinirini eksiksiz vermiş Irene’ye. Ama ironiyi ihmal etmemiş. O ironi olmasa tahammül edilmez zaten yaşananlara. Hiç sinirli değil Irine. Sadece, ‘o ülke’ diyor geride kalan yere. Adını bile anmıyor. Özlem değil nefret onunkisi, yok saymak! Bir sürgün yalnızlığı içindeki Irene, aynı zamanda süslü erotizmden, yalancı şehvetten uzak yaşamdaki doğallığıyla bir cinselliğe sahip. O an yatmak gerekiyorsa, yatıveriyor. Hayalinde olsa bile. Hiç tasvire boğmadan, her şeyi göz önüne seriyor Müller. Sokakta yürüyen kahramanının eli cebinde mi değil mi, sigarası var mı yok mu, giydiği kazağa, hatta çorabına kadar biliyoruz. ‘Tek Bacaklı Yolcu’, Irene’nin sığınmacı olarak yerleştiği ülkede yaşadıklarını, yabancı kere yabancı, öteki kere öteki olma halini anlatıyor tüm yalınlığıyla. Korkutucu bir soğuklukta, demir gibi bir dille konuşuyor Irene. Ama doğal, ironik ve alaycı gülüşler içinde.
Polisiye / Gerilim
Nemesis
Jo Nesbo
Çev.: Dost Körpe
Doğan Kitap
Toplam süresi saniyelerle sınırlı ve salisesine kadar hesaplanmış bir banka soygunu. Ve tıkır tıkır işleyen soygunun doğal akışını bozan bir hareket. Çünkü, maskeli soyguncu bir banka görevlisini gözünü kırpmadan öldürüp öyle çıkar bankadan. Oslo’yu bir huzursuzluk kaplar sonra. Çünkü cinayet olmasa da tekrar eder soygunlar. Soygunla ayrı, cinayetle ayrı ilgilenmek zorunda teşkilat. Ama tek mesele bu değil. Çünkü, davayla ilgilenen dedektif Harry Hole’un da başı derde girer kısa süre sonra. Pek örnek dedektif olamayan Hole’un bir gece önce birlikte olduğu kadın şüpheli bir intiharla hayata veda eder. Hole’un evde olduğuna dair kanıt ve tanık olmasa da sürekli isimsiz birilerinden e-posta gelir geceyle ilgili. Gecenin sonunu bir türlü hatırlamayan Hole, kendince cinayet zanlısıdır. Ama evden çıkan deliller, onu başka şüphelilere de götürür. Hole’un tek çaresi eski bir suçludan, efsanevi Raskol’dan yardım almaktır. Tabii kabul ederse. Soygunlar, cinayetler, şüpheli intihar, kirli polislerle dolu, düğüm üstüne düğümler atılan, karşımıza sürekli yeni soru işaretlerinin çıktığı bir roman ‘Nemesis’. Polisiyesi, gerilimi gibi edebiyatı da on ikiden vuruyor. Derinlikli karakterleri, ‘yüksek edebiyat’ eserlerinde bile örneğine az rastlanır üslubuyla Nesbo, Kuzey ülkelerindeki ‘iyi’ polisiyenin ‘en iyi’ örneklerinden birini veriyor ‘Nemesis’te. Tek nefeste okuyacaksınız.
Öykü
Giden Bir Kedinin Ardından
Ferit Edgü
Notos Kitap
Bütün albümlerini dinlediğimiz, kuruluşundan itibaren bütün hikâyesini ezbere bildiğimiz müzik grupları veya hayat hikâyesini bildiğimiz müzisyenler vardır ya. Döne döne onların albümlerini dinleriz ve bütün şarkıları her notasına kadar ezberimizdedir. Sololara, hatalara, tekrarlara ve sıradışı bir doğaçlama anına sahipse, büyüleyici coşmaları veya teknik uygulamaları en ince ayrıntısına kadar biliriz ya... Aradan yıllar geçmesine rağmen, ezbere bildiğimiz eski albümlerden birini dinlediğimizde bir şey dikkatinizi çeker aniden. Yıllardır hiç fark etmediğimiz anlık bir zirve vardır. Hayranlığımızı daha da arttıran. Hâlâ bir şey keşfettiğimiz müzik gruplarıdır bunlar. Sayıları az da olsa, her seferinde yeni bir kapı açılır önümüzde. Örneğin, onların bir konserinde müthiş bir gitar solo, saksofon soloya şahit oluruz ve sahnedeki diğer müzisyenlerin bile onu hayranlıkla dinlediklerini fark ederiz. Vardır böyle gruplar, müzisyenler. İşte onun yazar halidir Ferit Edgü. Öykülerinden denemelerine, romanlarından şiirlerine hatta sanat yazılarına kadar ürün verdiği tüm türleri okumuş olsanız da her seferinde yeni bir yönünü fark edersiniz. Kitaplarını okurken, “diğer yazarlar da okusun bu öyküleri, görsünler nasıl yazılıyormuş” dersiniz. Tıpkı, ‘Giden Bir Kedinin Ardından’ kitabından sonra söyleyeceğiniz gibi.
Sırasıyla öyküler, anı metinler, anlatılar, yüzlerce sayfalık romanlara zor sığacak iki cümlelik Edgü romanlarından oluşuyor kitap. Müzikle başladığım örneği devam ettirmek gerekirse, o müzik gruplarının sizleri büyüleyen, hâlâ yeni şeyler keşfettiren 30’uncu, 40’ıncı yıldönümü albümleri olur ya. İşte onun kitap hali, ‘Giden Bir Kedinin Ardından’. Müzisyenler nasıl virtüoziteyi, uyumun ne olduğunu, yıllardır edindikleri tecrübeyi sergilerse, Ferit Edgü aynısını yapmış. Daha ilk cümlesiyle öykülerde neler yapacağını gösteriyor, anı öykülerde ayrı bir solo, anlatıda başka bir icra sergiliyor. Birden yakalıyor kolunuzu ve sıkmaya başlıyor sanki. Tam boş anınızda yakalıyor sizi öyküler. Fark edemiyorsunuz ve kaçamıyorsunuz. Sonra kulağınıza eğilip, dişlerini sıkarak isyan ediyor Edgü’nün adamları, kadınları, anlatıcıları... Yer yer kendini açık ediyor kimi yerlerde. Bu kez yüksek perdeden isyan ediyor Ferit Edgü. Sanki eski defterleri kurcalamış ve yıllardır birilerine karşı içinde tuttuğu siniri kusmak istemiş gibi.
Neredeyse ders kitabı diye okutulacak, nasıl yazılır, nasıl anlatılır diye örnek niyetine gösterilecek bir kitap. Daha önce yayımlanmamış öykülerin bir araya geldiği, ilk cümlesinden son cümlesine farklı bölümlerle etkileyici bir bütünlük içeren bir toplam, Giden Bir Kedinin Ardından.
Ansiklopedi / Sözlük
Rekin Teksoy’un Ansiklopedik Sinema Terimleri Sözlüğü
Rekin Teksoy
Oğlak Yayınları
Bir ‘şövalye’ sözlüğü bu. Hatırlayacaksınız, rahmetli Rekin Teksoy, Dante’nin İlahi Komedya’sı ve Giovanni Boccaccio’nun Decameron’unu İtalyancadan eksiksiz dilimize çevirmiş ve bu kültür hizmetleri dolayısıyla kendisine şövalye unvanı verilmişti. Ama eşine az rastlanır sinema araştırmacılarındandı Teksoy. Tek başına hazırladığı Rekin Teksoy’un Sinema Tarihi’nin olmadığı kitaplıklar eksik sayılır örneğin. ‘Ansiklopedik Sinema Terimleri Sözlüğü’ de benzer bir öneme sahip. Actor’s Studio maddesinden başlayıp Zorro ile son bulan yaklaşık 1300 madde ile yine aşılması güç bir işe imza atmış büyük usta. Sinema ile birlikte anılan, sinema tarihinde bahsi geçen tüm kelimeler, kavramlar, ekoller, kurumlar, kuruluşlar, olaylar yer alıyor sözlükte. Madde zenginliği bir kenara, tanımlama dili ile de altı çizilmesi gereken bir sözlük bu. Ne de olsa hazırlayanı bir edebiyat şövalyesi. Yani, dilin bütün inceliklerine hâkim bir isim. Hal böyle olunca arada bir müracaat edeceğimiz kitap, bir iki maddeye bakmak için elimize aldığımızda bizi bir sayfadan diğerine sürükleyen bir sinema festivaline dönüşüyor. Çünkü, kuru, eli cetvelli öğretmen gibi bir dil kullanmıyor. İngilizce ve Fransızcadan geçen terim ve kullanımları da etraflıca izah ettiği sözlüğünde Rekin Teksoy, bir kere daha ışık tutup yer gösteriyor bizlere. Koltuğumuza oturup, filmimizi gönül rahatlığıyla izleyelim diye.
Söyleşi
Yüz Yüze 100 Yüz
Kolektif
TOG
Kelimenin tam anlamıyla ‘kırk ambar’ gibi bir kitap ‘Yüz Yüze 100 Yüz’. Bir proje kitabı aslında. Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın onuncu yılı dolayısıyla gerçekleştirilmiş bir proje. Elli gönüllü genç, faaliyet gösterdiği alanda özgün çizgiye sahip, topluma hizmet eden elli isimle söyleşi yapmış kitapta. Sanattan siyasete, basından spora, eğitimden iş dünyasına, modadan bilime, edebiyattan müziğe, sinemadan mimariye ve televizyon dünyasına kadar her alanda yaptıkları tartışılmaz isimlerle konuşuyor gönüllüler. Yaşar Kemal, Nuray Mert, Haldun Dostoğlu, Kanat Atkaya, Şafak Pavey, Aynur Doğan, İshak Alaton, Piyale Madra, Şebnem İşigüzel, Canan Tolon, Gülse Birsel ilk elden sayılabilecek isimler. Elli isim, gönüllü elli kişinin kendilerine sorduğu sorulara verdikleri cevaplarda kendileri hakkında bilgi verirken aynı zamanda Türkiye’nin yakın dönemine de ışık tutuyorlar. Örneğin Haldun Dostoğlu ve kurucusu olduğu Galeri Nev’in hikâyesini okuduğunuzda Türkiye’deki sanat piyasasının dünden bugüne geldiği duruma tanıklık edeceksiniz. Nuray Mert’in söyledikleri bilhassa son on yılda ülkede yaşanan değişimlere, değişen özgürlük anlayışına ışık tutuyor. 50 ünlü isim, alanlarında yaptıklarını anlatırken bugünün gençlerine de yol gösteriyorlar ve tarihe not düşüyorlar. Geleceğe umutla bakmamızı sağlayan TOG ve benzer kuruluşların projelerine ihtiyacımız olduğunu gösteren bir kitap.