Hazırlayan: Çağlayan ÇEVİK/ccevik@hurriyet.com.tr
Oluşturulma Tarihi: Şubat 11, 2012 01:15
Roman
Zavallılar
Alasdair Gray Çev.: Süha Sertabiboğlu
Sel Yayıncılık
Kimi eserler için bir çırpıda söylenir ya; ‘modern klasik’ diye. İşte öyle bir roman Zavallılar! Konusunu bir ‘Frankenstein yaratmak’ olarak özetleyebiliriz elbette. Ama neye yarar? Mary Shelley, Frenkenstein’ı yazdığında elinde sadece dönemin ‘çılgın profesör’lerinin sıradışı deneylerinin bilgileri vardı. Bunu kurmacaya aktararak, hem kendisini hem o bilim adamlarını ölümsüzleştirdi aslında. Alasdair Gray ise, hem dönemin gerçek deneylerini hem de Shelley’in klasik eserini bir araya getiriyor ve hepsini aşarak çıtayı olabilecek en yüksek seviyeye çıkarıyor. Romanın kahramanları McCandless, Godwin Baxter ve Bella Baxter’ı, birbirleriyle olan ilişkilerini ve ‘bir insan yaratmak’ projesini, aralarındaki aşkî bağlılığı okuyunca takdir edersiniz. Önce Gray’in hakkını vermek gerek, daha başta Cervantesvari ‘giriş’ metniyle aklımızı başımızdan alıyor Gray! Gerçekten de Don Quijote’nin en keyifli bölümleri içinde önsözler başta gelir. Gray, büyük kurmacasına, okuru eşikte bırakan oyununa daha ‘giriş’te başlıyor. Üstelik son noktasına kadar temposunda zerre kayıp olmadan! İyi roman, kavramının noktasından virgülüne hakkını veren Zavallılar birkaç kere okunacak bir kitap. Dahası, kitaptaki illüstrasyonlar da ‘ressam’ Gray’e ait.
Anı-Günlük
Saray Günlüğüm
Haz.: Dr. Ramazan Balcı
Yitik Hazine Yayınları
Her ne kadar izleyicilerinden değilsem de, Muhteşem Yüzyıl dizisinin bilhassa tarih kitaplarının popülaritesini ve iyi/nitelikli yayınların artmasını sağladığı için, okurlar olarak diziye bir teşekkür borçluyuz. Şaka bir yana, yine heyecan verici bir tarih kitabından söz etmek için dizinin popülaritesinden yararlanıyorum, itiraf edeyim. ‘Saray Günlüğüm’ kitabı, II. Mahmud’un hüküm sürdüğü dönemde Hazine-i Hümayun’da görev alan Hafız İlyâs Ağa’nın hatıralarından oluşuyor. Doğru okudunuz, sandığımızın aksine Osmanlı İmparatorluğu’nda resmi kayıtlar haricinde de günlük ve benzeri hatırat örneklerinin olduğunu başka kaynaklarda da görmüştük. Enderunlu İlyâs Ağa, 1227-1246 (1812-1831) yılları arasında hizmet etmiş ve bu zaman içinde ‘nail olduğu’ sayısız nimetleri unutmamak için kaleme almış. Biz de onları okuyoruz. Ancak bu kadarla kalmıyor. Drb Ramazan Balcı kitabı hazırlarken, kuru kuruya İlyâs Ağa’nın notlarını aktarmamış. Enderun’daki ve İlyâs Ağa’nın anlattığı diğer saray dairelerindeki idari bilgileri, görevlileri, onların görevlerini ve saray içindeki sosyal yaşantıyı İlyâs Ağa’nın notlarından hareketle anlatıyor. Saraydaki her şey bir yana; kar oyunu, güreş, mızrak ve benzeri oyunları okuduğunuzda çok şaşıracaksınız.
Sözlük
Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü / Sosyal Bilimler
Kollektif
TÜBA - Türkiye Bilimler Akademisi Yayınları
TÜBA, 2000 yılında bir projeyi hayata geçirmişti. Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü Tasarımı, adını taşıyan proje ilk ürünlerini vermeye başladı bile. Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü / Sosyal Bilimler alanında olağanüstü bir çalışma olarak karşımızda. Yıllardır söylenen bir durumdur; bir dilin bilim dili kimliğini kazanması, değişik alanlara özgü bilimsel veri ve bilgileri kendi öz/dilsel değerleriyle karşılayabilen terimler dizgesini oluşturabilmesinde yatar. TÜBA’nın oluşturduğu, Doğan Aksan, Betül Çotuksöken, Halil İnalcık, Olcay Önertoy, Suavi Aydın, Ruşen Keleş... ve daha onlarca bilim adamından meydana gelen ekip, Türkçenin Sosyal Bilimler alanındaki en yetkin, en çağdaş ve en kapsamlı sözlüğünü hayata geçirmiş. Arkeolojiden coğrafyaya, felsefeden dinbilime, hukuktan antropolojiye geniş bir yelpaze içerisinde, kullandığımız ve yabancı dilden gelen terimlerin Türkçe karşılıklarının sözlüğü bu. Sadece sözkonusu teknik alanların çalışanları veya uzmanlarının değil, Türkçe konusunda hassas veya sözlük kullanmaya yatkın herkesin kitaplığında bulunması gereken çalışmada yüzbinlerce madde başlığı yer alıyor. Projenin diğer ürünlerini heyecanla bekleten bir sözlük.
Deneme
Montaigne
Stefan Zweig Çev.: Ahmet Cemal
Can Yayınları
Zweig, 1942’de hayatına kendi iradesiyle son verdiğinde yarım kalan eserlerinden birisidir Montaigne. Nazi Almanyası’nda kitaplarının yakılmasının ardından Erasmus’la başlattığı içsel yolculuğunu Montaigne’le sonlandırmıştır Zweig. Montaigne onun için, insana her yaşında ve hayatın her döneminde seslenen Homeros Shakespeare, Balzac, Tolstoy’un dışında, “ancak belli zaman geldiğinde kendilerini bütün anlamlarıyla açan,” yazarlardan birisidir. Montaigne’in özgür düşüncelerinin en fazla yardımcı olabileceği kuşak, “kaderin bir dünya kargaşasının ortasına fırlatıp attığı bir kuşaktır.” Zweig bunu söylerken elbette Nazi Almanyası’nın yarattığı etkiden söz ediyordu. İçinde bulunduğumuz yıllar, o dönem kadar karanlık olmasa da pek de parlak değil. Hal böyle olunca Montaigne’in denemeleri ve o denemeleri daha doğru anlayabilmek için Zweig gibi bir ustanın kaleminden Montaigne’i okumanın tam zamanı. Böyle bir yıkımın ortasında kendi manevi ve ahlaki bağımsızlığını koruyabilmenin kılavuz metni belki de. Lafı çok fazla gevelemenin âlemi yok. Stefan Zweig Usta, Montaigne gibi büyük bir ustayı anlatıyor. Nisbeten yarım kalmasına rağmen kusursuz bu metni de Ahmet Cemal gibi bir usta çevirmiş. Kitabın başındaki önsöz de cabası. Okumak boynumuzun borcu!
Tarih
Spartacus ve Köle Savaşı
Nic Fields Çev.: L. Ece Sakar
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Geçen senelerde televizyonda yayınlanan ve en çok konuşulan dizilerden birisiydi Spartacus. Dizinin en önemli avantajı Spartacus gibi bir kahramanın hikâyesini anlatıyor olmasıydı. Trakyalı bu adamı Roma, esir alıp köle yaptığında, sonra gladyatör okuluna teslim ettiğinde başına geleceklerden bîhaberdi elbette. Çünkü M.Ö.’de köleci bir toplumun başına gelebilecek en büyük felaket yaşanıyordu; köle ayaklanması. Arthur Koestler’in ‘ilk özgürlük savaşçısı’ olarak tanımladığı Spartacus, kölelerle birlikte başlattığı isyanın ardından, büyük bir yürüyüşe geçmiş ve komutan Marcus Licinius Crassus ile efsanevi bir savaşa tutuşmuştu. Kimi tarihçiler, Spartacus başarsaydı İsa’dan bile daha büyük etki yaratırdı der. Nic Fields’in hazırladığı, Steve Noon’un illüstrasyonlarıyla, detaylı harita ve gerçek fotoğraflarla zenginleşen kitabı okuduğunuzda bunun ne kadar doğru olduğunu anlayacaksınız. Düzenli bir ordunun karşısında kahramanca savaşan Spartacus ve arkadaşları şayet başarmış olsalardı, dünya bugünkünden çok daha farklı bir hal alırdı. Birçok kere hikâyesi kaleme alınan, filme çekilen, dizilere uyarlanan bu kahramanlık öyküsünü ‘gerçek’ verilerden yola çıkarak okuyun.
Biyografi
Sahhaf Râif Yelkenci
Ahmed Güner Sayar
Kubbealtı
Her ne kadar sözlüklerde artık ‘sahaf’ diye geçse de, asıl ismi ‘sahhaf’ olan mesleğin pîrleri hâlâ anılır. Bilhassa Beyazıt’taki çarşıda yaşananlar, kurulan meclisler, dükkanların ziyaretçileri ve dükkan sahibi sahhaflar meşhurdur. Sözünü ettiğimiz sahhaflar, öyle sandığınız gibi sınavlara hazırlık kitapları yahut çoksatan kitaplarla ilgilenmezlerdi. Dahası, birçoğu eski harfli metinleri rahatlıkla okudukları gibi Latince, Rumca gibi dillere de hakim olurlardı. En önemlisi de, dükkânları dönemin aydınlarının sık uğradıkları noktalardan birisiydi. Sahhaflar sarraflaşmadan önce, ünlü akademisyenlerle bile tartışacak kadar bilgi sahibiydiler. Tıpkı Sahhaf Râif Yelkenci ve onun dükkanı gibi. Beyazıt Sahhaflar Çarşısı’nda sadece yazma kitap alıp satan Sahhaf Râif Yelkenci’nin müdavimlerinin biyografilerinden hacimli bir ansiklopedi bile çıkarılabilir. Ahmed Güner Sayar, Râif Yelkenci’nin ve onun Beyazıt’taki dükkanının öyküsünü anlatıyor. Ancak, bu sıradan bir dükkan sahibinin biyografisi değil. Aynı zamanda dönemin Beyazıt’ının, akademik çevresinin ve Türkiye’nin yakın tarihinin de panoramasını sunuyor. Sayar’ın kitabı bugün mumla aranan eski pîrlere bir saygı duruşu adeta.