Güncelleme Tarihi:
Nevra Serezli, “Senin Hikayen” adlı Tolga Örnek filmiyle oyunculuğa döndü. Filmde “babaanne olmak istiyorum” diyerek oğlu ve gelinini yönlendiren bir kadını canlandıran Serezli ile kendi hayatı üzerinden eş ve anne olmayı, uzun evliliğin sırlarını, ilişkiyi canlı tutma yöntemlerini konuştuk, gençlere tavsiyelerini dinledik. Söz tabii ki sık sık “çok özlüyorum” dediği eşi Metin Serezli’ye de geldi.
* Kısa süre önce hayata gözlerini yuman Metin Serezli ile 45 yıl süren bir evlilik, çocuklar, torunlar. Ayrılıkların ve boşanmaların arttığı bu dönemde sizin sırrınız neydi?
- Şehir hayatı hızlı, tahammül kalmadı. Bir-iki tartışmada “Ben yapamayacağım” diyor gençler ve hemen ayrılıyor. Ben erkeği biraz pohpohlamak gerekir diye düşünüyorum. Çünkü erkeğimi kendi oğlum gibi de görme tarafındayım.
* Ama o zaman da erkek sevgili değil de anne gibi görmeye başlamaz mı karşısındakini? Evliliğin aşkı öldürmesi böyle olmuyor mu?
- Yok, onu yaşatmak, canlı tutmak kadının elinde diye düşünüyorum. Eğer yaşına göre hoş görünen, bakımlı, eşini “Hoş geldin kocacığım” diye güzel bir sesle, güler yüzle karşılayan bir kadınsa, sorun kalmaz.
* Herkesin sesi sizinki gibi değil ama işte Nevra Hanım...
- Sesle ilgisi yok. “Senin için simit yaptım kaşarlı, arabanı park ederken gördüm” dersen adam şişer. “Dolmayı pişirdim, gömleğin de kolalı, al dolapta hazır” de, bak iş biter. Bir de gömlek mi ütüleyeceğim, ben de çalışıyorum diyen onca kadın varken böyle bir kadından da kaçıyorsa erkek, onun kafada bir şey var demektir!
* Evde ütüyü parayla yapan kadınlar varmış!
- Olur mu canım?
* Sevmiyormuş çamaşır ve ütü, eşi de para ile yaptırıyormuş onları. “Ben para almadan yapmam” diyorlarmış.
- Şaşırdım, ne diyeyim. Ama bak aynı şeyi erkekten de beklemek var. Erkek de karısına ilgi gösterecek, arada ummadık bir zamanda çiçeğini verecek. “Bugün nasılsın, çok mu rahatsızsın, mutlu musun karıcığım?” diye tatlı bir laf edecek.
* “Senin Hikayen” filminde gelininize çocuk yaptırmak için yapmadığınız kalmıyor. Gerçek hayatta da gelinlerinize karışıyor musunuz?
- E hep fikrimi söylerim, içim şişer söylemezsem. Diplomatımdır, politik bir tarafım vardır ama... Hani söylemek istediğimi çok güzel cilalarım, şekerlerim öyle söylerim. Kırıcı olmamaya çalışırım.
* O cilalamayı nasıl yapıyorsunuz?
- Bu kadın en azından arkadan dedikodu yapmıyor, onu biliyorlar işte. Kimsenin arkasından atıp tutmam. “Bu pantolon sana hiç yakışmamış. Başka gün şunu şöyle giysen daha fıstık olursun” gibi bir tarzla söylerim. Ben arkadaşıma da karışırım, en sevdiğime de karışırım, vıdı vıdı ederim, dayanamam. Bana da karışıldığı zaman hiç kızmam, eleştirilmeyi severim.
* Bir evlilik yıldönümü hatırlatması var filmde, siz de çocuklarınıza hatırlatır mısınız özel günleri?
- Hatırlatmam, hayatta kaçırmazlar evlilik yıldönümlerini... Benim doğum günümü de aynı şekilde... Affetmem, hatırlayacaklar.
* Ya Metin Bey?
- O da asla unutmazdı.
BİR KADINA PARFÜM HEDİYE EDİLMEZ!
* Size nasıl sürprizler yapardı özel günlerinizde?
- Şiirler yazardı, okuduğu bir kitaptan onu etkileyen bir sözü yazardı. Bir de hediyesi olurdu ama ben önce yazdıklarını okur, hemen aynaya yapıştırırdım. Hediye zaten maddi bir şey. Yalnız parfüm almayı yasaklamıştım. Bir gün parfüm aldı bana doğum günü hediyesi, “Al bunu geri götür” dedim, şaşırdı. “Parfüm kadar kolay bir hediye yok bir kadına alınacak, emek istiyorum. Arayacaksın, tarzımı bulacaksın” dedim.
* Siz de zor kadınsınız ama!
- Adam ömür boyu nereden ne bulayım bu kadına diye uğraştı.
* İlişki uzmanları “karşındakini değiştiremezsin, değiştirmeye çalışırken ilişki yıpranır, olduğu gibi kabul edeceksin” diyorlar.
- Metin’in de sözüdür bu, hiçbir zaman kimse değişmez.
* Siz değiştirmişsiniz sanki biraz ama...
- Hayır değiştiremedim. Önemli günlerde ve önemli anlarda benim nasıl bir şeyden mutlu olacağımı ona anlattım, o da bana anlattı. Niyetin varsa geçinmeye onun o karakteriyle sen nasıl baş edebilirsin onu kendinde çözümleyeceksin.
METİN’LE DİDİŞMELERİMİZİ ÇOK ÖZLÜYORUM
* Kavganın kararı, ilişkinin tuzu biberi derler, sizce de öyle mi? Sık kavga eder miydiniz?
- Şimdi en çok birbirimizle didişmelerimizi özlüyorum zaten. O kadar keyifliydi ki. Devamlı vıdı vıdı ederdik birbirimize. Ben hep onun az yemesine, sağlığına dikkat etmemesine, çok sigara içmesine karıştım mesela.
* O sizin neyinize karıştı?
- “Çok telaşesin, çok meraklısın, çok kendini yıpratıyorsun, rahat bırak biraz kendini” derdi.
* Siz de o ağırdan alıyor diye dayanamıyordunuz...
- Aynen. Mesela bir yere davete gideceğiz. Ömür boyu hazır ve nazır Metin’i bekledim. 40 sene aynı saatte hazırlandı hep, ben de hep o koltukta bekledim.
* Kavgalarla nasıl baş ederdiniz?
- Bunu söylemek ayıp ama bazen bilhassa kavga ederdim. Barışması çok güzel oluyor diye... Bazen dargın davranırdım ki gelsin gönlümü alsın... Cilveleşirdim yani. Ama tek bir gün bile dargın yatmadık.
* O çok önemli değil mi?
- İsmet İnönü’nün bir lafı sanırım, “Eşimle hiçbir kavgamızın üzerine güneş doğurmadık” dermiş. Metin bu sözü çok severdi. Ne kadar kızgın da olsak birbirimize, “Hadi gel öp bakayım şu yanağımdan, barışalım” derdi. O hatalı bile olsa ben öperdim. Bunu şahsiyet meselesi yaparsan geri dönemezsin.
* Gençlere ne tavsiye ediyorsunuz? Evlilikler artık hakikaten çok çabuk bitiyor.
- Ben bayılıyorum günümüz gençlerine... Zekaları çok daha farklı, daha akıllılar. Yedikleri, içtikleri, büyürken aldıkları vitaminlerden dolayı daha çabuklar. Ama bu hız belki de ilişkide yanlış yerlere götürüyor. Sabır diye bir şey yok. Bir alttan al, birazcık durul. Aynı fast-food gibi. Şimdi sindire sindire yaşamak diye bir şey yok.
KISKANIRDIM AMA SUSARDIM
* Güzellik ne ifade ediyor sizin için?
- Okul yıllardan beri benim güzel olduğumu söylerlerdi ama güzelliği hiçbir zaman kullanmadım. Kullansaydım sinemaya geçerdim, gazinoya çıkardım, bu teklifler deli gibi geldi ama ben tiyatro dedim. İlle güzel kadın oynayayım diye de bir kompleksim olmadı. Hiçbir şey kazandırmadı bana güzellik yani... Belki Metin’i etkileyip onunla evlenmemi sağladı.
* Siz çok güzel bir kadınsınız, Metin Bey de çok yakışıklı bir erkekti. Kıskançlık meselesini nasıl hallediyordunuz?
- O da özgüvenle ilgili bir şey, ben hep kendime güvendim. Metin kompliman aldığında da övünürdüm.
* Kıskanmaz mıydınız hiç?
- Metin çok kompliman yapardı etrafındakilere ama ben bilirdim içinde kötü niyet olmadığını...
* Ya kadınların ona ilgisi?
- Kıskanmazdım da sinirlenirdim, bu ne münasebet diye... Ama terbiyesizce bir tavrı kendime yediremezdim.
* Hiç engeller miydiniz eşinizi “Şununla konuşma, buna bakma” diye?
- Yapamazdım, yediremezdim kendime.
* Yani kendinizi düşündüğünüz için?
- Tabii canım. O kadın içinden diyecek ki “Ay hemen kıskandı da geldi”... Niye o hazzı vereyim ona.
"ELLERİNE VURULDUM DEMESİNE BOZULDUM"
* Metin Bey, ellerinizi çok beğenirmiş.
- Evet, hep derdi.
* Var mı özel bir formülünüz?
- Sadece kremlerim o kadar. Yalnız ben hep zannederdim ki Metin gözüme vuruldu veya başka bir şeye falan... Bir gün “Ya biliyor musun, senin ilk ellerine vuruldum” deyince çok bozulmuştum.
* Hâlâ çok güzelsiniz, var mı özel bir sırrı?
- Keşke olsa.
* Genetik o halde?
- Normal hatlarımla yaşlanıyorum. Fakat şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki ne zaman güzel çalışıyorum, ne zaman ki ailemde huzur var, ben güzelleşiyorum. Ne zaman ki mutsuzum, çocukların bir problemi var ya da çalışmıyor ve kendimi lüzumsuz hissediyorum, 10 yaş yaşlanıyorum. Yani bu tamamen beyinle ilgili bir şey.