Güncelleme Tarihi:
Geçtiğimiz yaz, yine bataklıktan çıkaramadığımız ilişkimizi kurtarma operasyonlarından birine girerek şu dünyanın en seksi otellerinden seçilen yere gittik, hani her tarafı aynalı olan. Ayna olayı benim gibi bedeninden şikayetçi olan için kötü bir tercih. Sağa dönüyorum ben, sola dönüyorum yine ben, kendimden nefret ediyorum resmen. Adamın sürekli benleyken neden kavga çıkardığını daha iyi anladım. Ben de karşımda her daim kendimi görsem kaçmak için çırpınırdım. Tuvaletini yaparken bile karşında kendin varsın. Kendimle göz göze gelmemeye çalışıyorum, yanlışlıkla kafamı çevirdiğim ansa “Ne var, ne? Evet o işi yapıyorum ne olmuş?” diye kafayı yemek üzereyim.
Ayna olayından sıyrılıp havuz kenarına indiğim an oranın benim gibiler için yapılmadığını fark ettim. Her taraf uzun bacaklı sülün gibi üstsüz, puding memeli Rus kızlarıyla doluydu. Yanlarında da kazma sevgilileri... Kızlar o kadar güzel ki tabii ayna olayı onları etkilemez, o bacaklar bende olsa her gün öperdim, kollarımı sever “Oyy bugün yine cildim ışıl ışıl mıymış?” diye kendimden başkasına aşık bile olmazdım.
Kendimce adamı onlardan uzak tutmak için en köşedeki şezlonga gittik ama ben uzak tuttukça işler garip hale gelmeye başladı. Önümüzdeki kutuya kızın biri çıkıp dans etmeye başladı. Bir el uzaklığında poposunu kıvırtıp, ince belini sağa sola çalkalayıp etrafa gülücükler saçan bir kız. Sorun çıkartırsam medeniyetsiz, kendine güvensiz, zavallı bir insan gibi görünebilirdim. O yüzden hayatımda ilk defa kendimi tutarak bize biraz izin verdim. “Kızın her bi’ yeri özel yapılmış gibi” diye bir cümle kurdum. Ne olursa olsun adamın yanında ben varım, benimle buraya geldi, herkes çift, bakmaktan bir adım ötesi olacak değil ya, bir de sanki bütün kızların hepsi benimkine hasta gibi davranmam ayrı bir mevzu. “Hem bu bir ilişki kurtarma operasyonuysa, boğduğum, bunalttığım gereksiz yere kıskançlıklarımla çıkardığım kavgalara belki son verebilirim” diye düşündüm.
SAÇLARIM SİNİRDEN TEL TEL
Düşünmez olsaydım, adama o gazı veren dilimi havuzun giderine atsaymışım daha iyiymiş. Akşam olana kadar adamın ağzından çıkan kelimeler sadece bunlar oldu, “Bak bu kız daha iyi ama. Ya şunun göğüsleri silikon mu? Şurdaki altına da mı bir şey giymemiş!” Her cümlesinde elimdeki kitaba daha bir gömülüyordum ama okuduğumdan bir şey anlamıyordum. En son “Dansçı kızlara üzülüyorum ya, şu güneşin altında olacak iş mi?” deyince dayanamadım, yukarı çıktım. Bu da arkamdan geldi tabii, sıkıyorsa gelmesin. Odaya girip kavga etmek için kendimi hazırlıyordum ki aynada o yüz halimi gördüm. Sağ gözümün atışı bütün aynalardan yansıyordu, yağ katmanlarımı saklamak için üzerime geçirdiğim şey güdük boyumu daha da kısaltmıştı. Saçlarım sinirden tel tel olmuş, burun deliklerim bir açılıp bir kapanıyordu. Kendime bakmaktan adama bir şey söyleyemedim, kıskandığımı söylesem kendime yapılmış bir hakaret gibi olacaktı. “Eğer sevmediysen burayı başka yere gidelim” dedi. Yapacak bir şey yok diye bağrıma taş bastım. Yine bir adım atan o; sorun çıkaran çirkef ben olacaktım.
Sustum. Anadolu kadını fedakarlığıyla tatilimizin bitmesini bekledim. Bu süre zarfında da bütün gözeneklerimi, bacaklarımın yamukluğunun nereden başladığını, turuncunun bana hiç yakışmadığını aynalardan öğrendim. Peki ilişkimiz kurtuldu mu? Hayır. Kavga çıkarsam da çıkarmasam da sorun benim kıskançlığım değilmiş. Kaldığım yerden devam edebilirim.