Kısırlık tedavisine "yoga"

Güncelleme Tarihi:

Kısırlık tedavisine yoga
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 02, 2010 10:17

Kısırlık tedavisinde önemli etkenlerden olan stresle baş etme metotlarının önemine işaret eden uzmanlar, psikolog desteği, yoga ya da meditasyon önerdi.

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan Yaralı, stresin kısırlığa neden olduğuna dair çok az bulgu bulunmakla birlikte, bazı durumlarda yüksek seviyelerdeki stresin, kadınlarda hormon seviyelerinin değişmesine ve yumurta oluşumunda bozulmaya yol açabildiğini söyledi.

Yaralı, aşırı stresin ayrıca, kadınlarda fallop tüpü spazmlarına, erkeklerde ise sperm sayısının azalmasına sebep olabildiğini bildirdi.

Stresin nasıl tanımlandığının da önemli olduğunu belirten Yaralı, “Kronik stresin, depresyona neden olabileceği göz önüne alındığında, depresyonun yumurta kalitesini olumsuz etkilemesi ve depresyondaki kadınların iki kat düşük tehlikesi taşıması, stresin, dolaylı olarak kısırlık tedavisini de olumsuz etkilediğini gösteriyor” şeklinde konuştu.

Araştırmalara göre, kısırlık tedavisi gören hastaların stres düzeylerinin, hayati derecede önem taşıyan hastalıklarla mücadele edenlerden farklı olmadığını, hatta sıklıkla bir parça daha fazla olduğunu ifade eden Yaralı, şunları kaydetti:
“Kısırlık, bu sorunu yaşayan çiftlerin hayatında bir çok alana etki eder. Kısırlık teşhisi alan çiftler, vücutları ya da hayata dair planları üzerinde kontrol duygularını yitirdiklerini hissederler. Hayatın en önemli gayelerinden biri olan 'ebeveyn olmak' gerçekleşemediği için, çiftler ciddi bir kriz yaşayabilir. Hayatları boyunca emek sarf edip başarı elde ettikleri bir çok konu olan bu çiftler için tedavi süreci, zorlu bir süreçtir. Kısırlık tetkikleri, işlemler ve tedavi sürecindeki iğne ve ilaç kullanımı; fiziksel, duygusal ve maddi açıdan büyük bir stres kaynağıdır. Çalışan kadınlar, doktor randevularına gidip gelirken izin konusunda sıkça problem yaşayabilmekte, bu da üstlerinde daha fazla bir baskıya neden olabilmekte.”

Tedavi gören kısır çiftlerin, önce gebelik elde edebilmek için, tedavinin başarısızlıkla sonuçlanması durumunda da hayal kırıklığı nedeniyle her ay kronik bir stres süreci yaşadıklarını belirten Yaralı, tedavi sürecinde stresin azaltılmasına yönelik şu önerilerde bulundu:

“-Eşler aralarında açık ve etkili iletişim kurmaya özen göstermeli.
-Bir psikoloğa danışılarak yoga, meditasyon gibi stres azaltma tekniklerinden yararlanılabilir.
-Farklı sanatsal ve yaratıcı kurslara katılınabilir.
-Kafein ve vücutta uyarıcı etki yapan diğer maddeler alınmamalı.
-Fiziksel ve duygusal gerilimi azaltmak için, abartılı olmamak kaydıyla ve uzmana danışılarak spor, özellikle yavaş tempolu yürüyüşler yapılabilir.
-Eşlerin üzerinde görüş birliğine vardığı bir tedavi planı bulunmalı.
-Eşler, kısırlığın nedeni ve uygun tedavi seçenekleri hakkında tam bir bilgi edinmeli.
-Çiftler kendilerini yalnız hissetmemek için duygusal destek almalı.
-Bireysel ve çift terapisi, destekleyici paylaşım grupları, kısırlık konulu kitaplar, duyguları daha iyi tanımaya yardımcı olur ve tedavinin getirdiği sıkıntılarla daha etkili biçimde başa çıkılmasını sağlar.”

Psikoloğa ne zaman başvurmalı?

Prof. Dr. Yaralı, süreklilik gösteren üzüntü, suçluluk, ya da değersizlik hissi, sosyal olarak içe kapanma, gündelik aktivitelere ve başkalarıyla ilişki kurmaya karşı ilgisizlik, bitmeyen iç sıkıntısı, kendini bir yere ait hissedememe, artış gösteren duygusal dalgalanmalar, kısırlık ile ilgili konularla fazlaca meşgul olmak, eşle olan ilişkinin bozulması, konsantrasyon güçlüğü ve unutkanlık, alkol ya da sigara tüketiminde artış, iştah ve kiloda değişim, uyku düzeninin bozulması halinde bir uzmandan yardım alınmasında yarar bulunduğunu söyledi.

Kısırlık sürecinde stres belirtilerinin ortaya çıkmasının normal olduğunu, bunun birçok kişinin karşılaştığı bir sorun olduğunu vurgulayan Yaralı, “Önemli olan, stresi yok saymayıp uygun başa çıkma stratejileri geliştirmek ve bu konudaki becerileri bir uzman yardımıyla kazanabilmektir” dedi.

Yaralı, böylelikle, hem bu dönemin daha rahat geçirilmiş olacağını ve tedaviye katkı sağlanacağını, hem de kısırlık süreci sona erdiğinde hayat boyu kullanılabilecek yeni ve yararlı beceriler elde edilebileceğini belirtti.

“Hastalar öncelikle hekimlerine güvenmeli”

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Üreme Endokrinolojisi ve İnfertilite Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Turan Çetin de, kısırlık tedavisinde çiftlerin hekimlerine güven duymalarının büyük önem taşıdığını söyledi.

Uzun yıllar çocuk sahibi olamayan çiftlerin bunu büyük sorunu haline getirmeleri halinde duygusal çöküşler yaşayabildiklerini, bunun tedavi sürecini de olumsuz etkilediğini anlatan Çetin, şunları kaydetti:

“Uzun yıllar kısırlık tedavisi görüp çocuk sahibi olamamış, ancak bu durumu kabullenip olayı kendi haline bıraktıktan sonra hamile kalan hastalarla karşılaşabiliyoruz. Sanıyorum bu duruma, hastanın bebek sahibi olmayı takıntı haline getirmesi ve sadece buna odaklanması yol açıyor. Bu nedenle üreme merkezlerinde çiftlere destek verecek bir psikolog görevlendirilmesinde büyük fayda var.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!