Güncelleme Tarihi:
“Uyanıklık” bizim, millet olarak, belirleyici özelliğimizdir.
Ben uyanığım, diğerleri enayi!
Açıkgözlülük marifettir, kurala uymak kerizlik.
Ancak, topluluk halinde yaşamak için, disiplin ve kurallara uymanın şart olduğunu, kuralı bozan bir “açıkgözün” herkesi ve bu arada kendini de “enayi” durumuna düşürdüğünü fark etmeyecek kadar az gelişmişizdir abisi.
Günlük hayattan bir örnek vereyim:
Zincirlikuyu hizasını geçtik, Boğaz Köprüsü’ne doğru iniyoruz aracımızla.
Yol (o noktada) 4 şeritli farz edelim.
Biz, 4 sıra halinde, peşpeşe gidecek değiliz ya?
Koyun muyuz yahu biz?
4 şeride 5 sıra araç sığdırırız, artı, bir de emniyet şeridine dalarız... etti mi sana 6 şerit!
Bu yolu yapan enayilere yahut trafik kurallarına uyan kerizâna kalsa, sadece 4 şerit yapacağımıza, 6’ladık işte, 4 taksi yerine 6 tane sığdırdık a’nadın mı!..
Uyanığız ya!
Bu arada, 6 şeritte bari peşpeşe gitsek...
Olur mu!
Hangi şerit ilerler gibiyse, zırt burnumuzu sokarız. Bir sağ, bir sol...
Uyanığız ya!
Peki sonucu ne olur “sürekli şerit değiştirilen 6 sıra” aracın?
(a) Her şerit değiştirdiğimizde arkadaki araçlar sırayla frene bastığından,
(b) 4 şeritteki 6 araç, sıkışıklıktan ve yandakini kollamaktan normal hızla seyredemediğinden,
(c) Ve (yolları yapan dâhi yöneticilerimiz ve mühendislerimiz sayesinde) o 6 sıra aracın bir yerlerde mutlaka 2-3 şeride inmesi gerektiğinden...
Ortalama 50 kilometre hız yapabileceğimiz yerde, 20 kilometreyle gitmeyi başarırız. Ve mesela Berlin’de yarım saat sürecek bir yolu (çünkü orada Türkler de mis gibi kurallara uyar), İstanbul’da bir saatte alamayız.
Bütün bu salaklığı da, “kendimizi (birey ve millet olarak) herkesten uyanık” zannederek yaparız üstelik! Herkesi de saftrik...
Her alanda!
Siz de benim gibi Türk’sünüz, başka örneğe lüzum var mı?
*
Bu “uyanık geçinen salaklığın” bir ayağı daha var, tabii ki.
Karşısındakine (dolayısıyla kendine) saygısızlık!
Karşımdakine enayi gözüyle bakıyor, hakkını çiğneyebiliyorsam, ona saygı duymam beklenemez.
Ya da karşımdakine saygı duymuyor, enayi gözüyle bakıyorsam, onun hakkını kolayca çiğneyebilirim.
Yumurta-tavuk meselesi...
Adam kuyruğa girmiş, kırmızı ışıkta dakikalardır bekliyor. E ben de ikinci bir şerit yaparım, ışığa gelince de kaynak...
Ercan Arıklı’ya halk otobüsü bir yaya geçidinde çarpmış.
Sabah gazeteye geliyoruz, Fuat - yaya geçidinde bekleyen – genç bir adama yol verdi.
Fransa’da, İngiltere’de yaşansa bu sahne, ne olur?
Ne olacak, zaten aracın yaya geçidinde (ışık olmasa bile) yayaya yol vermesi kuraldır ve zaten verir; yaya da, eşek değilse, hakkı olmasına rağmen, en azından başıyla bir teşekkür eder ve hızlı adımlarla karşıya geçer. (Bizim yayalar, bir kere yol verdiniz mi, kıçını dönüp salına salına ve çaprazına yürür nedense! Otomobil sahibinden bu kadarcık da olsa intikam mı alır? Bir anlık üstünlüğün tadını mı çıkarır? Nasıl olsa durdu, artık vurmaz diye mi düşünür? Araba kıçımdan vurursa, yastık gibi korunurum mu sanır? Yoksa... sadece saygısız mıdır?)
Peki, biz yayaya yol verince, ne oldu?
Karşılıklı mucizeler gerçekleşti, mu-ci-ze-ler!
(a) Fuat (Türk olduğu için, tabii arabayı tam durdurmadan, adamı tereddütte bırakacak şekilde) yayaya eliyle “Geç!” işareti yaptı. (1.Mucize)
(b) Yaya kendine yol veren şoföre birkaç saniye inanmadı, ama sonunda acele ederek (2.Mucize) karşıya geçti.
(c) Karşıya geçerken başıyla Fuat’e teşekkür etti. (3.Mucize)
(d) Fuat, adam teşekkür edince, o kadar şaşırdı ki, normal her Türk şoförü gibi, yaya karşıya geçerken ağır ağır ilerlemedi, durup geçmesini bekledi. (4.Mucize)
Ve dönüp bana “Allah Allah, yol verdim diye adam teşekkür etti!” dedi.
Ama bu arada fark edemedi ki, yol verdiği yaya ona hayretle bakmaktadır, “Yaya geçidinde durup, bir yayaya yol veren bu şoför uzaydan mı geldi?” gibilerinden.
*
Asılar boyu, millete eğitim diye dayak, disiplin diye kışla, ceza diye falaka reva görürsen eğer... ipini çözdüğün vakit, olacağı budur.
Koca kadına, baba çocuğa, çocuk anaya, öğretmen öğrenciye, amir memura, devlet vatandaşa saygı duymazken, şoför yayaya niye saygı duysun? Be-Me-Ve’li kıro, Fiesta’la kadının hakkını niye gözetsin?
Dip not : Ama rahmetli Şükrü Baban’nın tezini de göz ardı etmeyelim, “Türkler kötü araba kullanıyor” diye söylenenlere verdiği cevabı. “Türkler çok iyi araba kullanıyor, hatta mucizeler yaratıyor” derdi Şükrü Hoca. “Düşünsenize, adam köyde eşekten iniyor, İstanbul’da direksiyona geçiyor. Yine de bu kadar araba kullanması mucizedir. Bizim millet aslında çok kabiliyetli...”